SON DAKİKA
Hava Durumu

#Bahçeli

Hür Haber - Bahçeli haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Bahçeli haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bahçeli: İsrail'in nihai hedefi Türkiye'dir Haber

Bahçeli: İsrail'in nihai hedefi Türkiye'dir

Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamasında, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarından ve Türkiye'nin dış politikasından bahsetti. MHP lideri Devlet Bahçeli, TRT Haber'e özel olarak yaptığı değerlendirmelerde şunları dile getirdi: "Başta Gazze olmak üzere, Filistin'de İsrail'in acımasız bir şekilde gerçekleştirdiği soykırım devam etmektedir. Türkiye, en başından itibaren İsrail'i bu zulmü durdurmaya teşvik etmekte, mazlum Filistin halkına destek sağlamakta ve 1967 sınırları içerisinde, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tanınmasıyla iki devletli bir çözüme yönelik kalıcı barış, huzur ve güven ortamını oluşturmak amacıyla dikkatli ve rasyonel bir politika benimsemiştir. Türkiye'nin her platformda dile getirdiği ve savunduğu bu politikalar takdire şayandır. Çünkü Türkiye, Orta Doğu'da barışın savunucusu rolündeyken, İsrail ise bölgedeki en büyük güvenlik tehdidi olarak kendini göstermektedir. İsrail; Filistin, Lübnan ve Suriye'de Türkiye'yle karşı karşıya gelmektedir. Türkiye'nin karşıtı olan her yapı ve grup, İsrail tarafından kullanılmaktadır. İsrail adeta bölgedeki Türkiye karşıtı mücadelede vekil bir savaş yürütmektedir. "Terörsüz Türkiye" ve istikrarlı bölge girişimi, bir devlet politikası olarak başlatılmış ve kamuoyunun büyük çoğunluğunda karşılık bulmuşken, İsrail'in Türkiye'ye karşı hasmane tutumunu açığa çıkartmıştır. İsrail'in Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Mescidi Aksa'da, yani her alanda karşımıza çıkması tesadüf değildir. İsrail'in nihai amacı Türkiye'dir ve etrafımızı kuşatma politikaları gözümüzden kaçmamaktadır. Bu durum, uyguladığı soykırım ve adaletsizlikler çerçevesinde değerlendirildiğinde bizim için sürdürülebilir değildir ve İsrail bu yayılmacı tavrını sürdürürse, uluslararası hukukun gereğini yapmak kaçınılmaz hale gelecektir. 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana, dünya ve insanlık tarihinde ender görülen en ağır katliamlardan biri olan ve soykırımı andıran kanlı sahneler Gazze'yi harap etmiştir. İsrail'in 7 Ekim 2023'ten beri Gazze'ye düzenlediği hukuksuz ve insanlık dışı saldırılar sonucunda, 22 Eylül 2025 itibariyle en az 65 bin 344 kişi hayatını kaybetmiş, 166 bin 795 kişi yaralanmıştır. Gazze'de tam anlamıyla bir yıkım yaşanmış, bebek, çocuk, kadın ve siviller katledilmiştir. Dünya, gözleri önünde tarif edilemez ve katlanılamaz insanlık suçlarına tanıklık etmekte. Uluslararası hukuk açıkça ihlal edilmiş, Birleşmiş Milletler'in kararları göz ardı edilmiştir."

Bahçeli: Devletin pazarlık yaptığını iddia edenler müfteridir Haber

Bahçeli: Devletin pazarlık yaptığını iddia edenler müfteridir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, terör örgütü PKK'nin fesih kararı ve silah imha törenine dair yazılı bir açıklama yaptı. Bahçeli'nin açıklamasında bazı kısımlar şöyle: ''Türkiye’nin yeni koşul ve durumuna ayak uyduramayanların, hızlı değişimlere hazırlıksız ve dağınık şekilde yakalananların yalan ve iftiralardan medet ummaları, kara kampanyalara hız vermeleri bir bakıma bozulmuş yapılarının gereğidir. Devletin pazarlık yaptığını iddia edenler iftiracıdır. Al-ver sürecinin işletildiğini, kendisini feshetmiş bir terör örgütünün ileri bir aşamaya geçerek yeni kazanımlar elde ettiğini ileri sürmek namertçe bir çarpıtmadır. Hatta Sevr Antlaşması’nın bir maddesini dahi okumadan süreci makyajlanmış Sevr olarak tanımlayanlar ve böyle tevil etmeye çalışanlar utanç çukuruna düşmüşlerdir. Bunun da ötesinde “teğmenleri ihraç ediyorlar, PKK’lıları askere alıyorlar” iddiası düşmanlardan bile ustaca bir ifadedir. Terörü geçim kaynağı görenlerin kaynakları tükenmiş, vanaları kapanmıştır. Bölücü terör örgütü PKK’nın silahları yakmasıyla yeni bir aşamaya geçilmiştir. 27 Şubat İmralı açıklamasıyla gündeme gelen “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonuç vermiş, örgüt fesih kararını duyurarak silahlara veda etme sürecine geçmiştir. Bu zorlu sürecin herhangi bir provokasyona uğramadan belirlenen takvim ve yol haritası çerçevesinde sonuçlandırılması, en son silahın yok edilmesiyle tamamlanması elbette kaçınılmaz bir ihtiyaç olmuştur. Milli birlik ve dayanışmaya hizmet eden, dava onurunu hayat memat meselesi gören Türkiye sevdalılarının yanlışa düşmeleri beklenmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türk milletine hizmet aşkını eksiksiz yerine getirme görevine ve bunu sonuna kadar icra etmeye yeminlidir. Terörsüz Türkiye sürecinin halkımıza anlatılması amacıyla 81 ilimizi kapsayacak şekilde 9 il merkezli toplantılarımız 9 Ağustos 2025 tarihinde Erzurum’dan başlayacaktır. “Terörsüz Türkiye için Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları-Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik” temasıyla ülkemizin tamamını şefkatli ve kucaklayıcı bir siyasi üslupla dolaşıp düşüncelerimizi aktaracağız. Bugünkü MYK-MDK ortak toplantısındaki diğer bir gündem maddesi de bu olacaktır. TBMM’de kurulması planlanan komisyona her türlü desteğimizi vereceğiz." ŞAİBELİ LGS AÇIKLAMASI Bahçeli şaibeli LGS açıklamasına ilişkin de şunları ifade etti: "LGS’yi bile haksız yere siyaset malzemesi haline getiren, evlatlarımızın hayalleriyle oynayan muhalefetin kazdığı dipsiz kuyulara nasıl düştüğünü sırasıyla ve mutlaka göreceğiz. Türk milletinden ödün veriliyor diyenlere, Türk milletinin destanını yeni yüzyılda da okumaya devam edeceğiz. Türk’süz Cumhuriyet diyenlere Türklüğün bekası, bin yıllık kardeşliğin yılmaz savunucusu olduğumuzu kararlılıkla göstermeye devam edeceğiz. Unutulmasın ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin çizgisi açıktır, ilkeleri berraktır, ülküsü büyüktür, ahlaki ve siyasi birikimi sağlamdır ve bunlar değişmemiştir. Türk-Kürt kardeşliği üzerinde kumar oynayan kim olursa olsun hepsinin karşısında sonuna kadar dimdik duracağız ve hesaplarını bozacağız. Bugün yapılacak MYK-MDK ortak toplantısına katılan dava arkadaşlarıma şimdiden teşekkür ediyor, başarılar diliyorum."

Bahçeli'den İBB tepkisi: Korkunç bir rüşvet ağı kurulmuştur! Haber

Bahçeli'den İBB tepkisi: Korkunç bir rüşvet ağı kurulmuştur!

MHP lideri Devlet Bahçeli, son dönemde tartışma konusu olan İBB 'kaçak toplantısı' ve Suriye meselesiyle ilgili yazılı açıklamada bulundu. Bahçeli'nin açıklamaları şu şekilde: "Dalga boyu yüksek tartışmaların, yersiz münasebetsizliklerin sürekli olarak tahrik ve yayılmasına hizmet eden yıkıcı bir kara propaganda sürekli ilerlemektedir. Ülkemiz genelinde kargaşa çıkarmak için fırsat kollayan, güven ve istikrar ortamını sabote etmeye can atan; bunun provasını da planlı, sert ve sinirleri geren gayri ahlaki taktiklerle yapmaya çalışan kimliksiz ve kifayetsiz bir karışık akıl işbaşındadır. Türkiye'miz her yönden tehdit altındadır. Bu tehdit açıktır, alçaktır, ahlaksızdır ve uyarı niteliği taşımaktadır. CHP, kanayan bir yara, kaynayan bir kazandır Kanun tanımayan, demokratik erdemleri umursamayan siyasi ve ideolojik bir grup, devletin egemenlik haklarına ve hukukun üstünlüğüne pervasızca meydan okumaktadır. Tehdit saçan bu grubun adını doğru koymak gerekirse; dıştan kontrol edilen, içten destekli Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Öyle ki CHP, kanayan bir yaradır, kaynayan bir kazandır, kaybedilen bir zamandır Provokasyon partisine dönüşen CHP, yoğun şaibe ve şüphe altındadır. Hiçbir yama, karşımızdaki siyasi yarılmayı kapatacak büyüklük ve nitelikte değildir. Öyle ki CHP, kanayan bir yaradır, kaynayan bir kazandır, kaybolan bir zamandır. Bu yozlaşmış siyasette, doğru ile yanlış, temiz ile kirli birbirine karışmıştır. Doğru ile yanlış, helal ile haram, güzel ile çirkin, haysiyet ile öfke, hakikat ile abartı yer değiştirmiştir. İlkeye ve iradeye, inanç ve itibara, milli bağımsızlık ve geleceğe CHP tarafından sırt çevrilmiştir. Ne yazık ki Türk siyaseti tuhaf, tutarsız ve sancılı bir dönemden geçmektedir. Ülkemizin demokrasi ve hukuk güvenliği; huzur ve asayiş iklimi ardışık ve çoklu siyasi operasyonlara, kalabalık kitlelerin oluşturduğu eylemsel miting dalgasına maruz kalmaktadır. Nitekim iç karışıklık ve tehdit dolu bu manzara kritik ve oldukça kırılgandır. CHP'de gözlemlenen nihayetsiz suçluluk psikolojisi, günden güne büyüyen endişe ve panik saldırıları, çamur siyasetinin ikmaliyle çözülemez önemde ve ciddiyettedir. Yeni bir dünyanın eşiğinde olduğumuza dair hisler veren büyük çaplı askeri, siyasi, ekonomik ve diplomatik sarsıntıların yaşandığı, stratejik düğümlerin arttığı, tarif ve ticaret alanındaki bloklaşmaların keskinleştiği bir dönemde Türkiye'nin iç meselelerle meşgul edilmesi kaçınılmaz olarak birçok ihtimali akla getirmektedir. Bu çerçevede aziz milletimizin maruz kaldığı, CHP'nin araç olarak kullanıldığı tanıdık gelişmelerle bağı bulunduğu ve iç ve dış bağlantıları olduğuna inandığımız belli başlı beş ana gündem konusundan bahsetmek mümkündür ve gereklidir: İlk olarak; CHP'nin ve yanındaki siyasi partilerin terörsüz Türkiye hedefinden duydukları açık ya da gizli rahatsızlıklar ve sindirim zorluklarıdır. Bilindiği gibi terörün sona ermesiyle Türkiye gücüne güç katacak, iç cephesinde ve çevresindeki coğrafi bölgelerde barış ve huzur kuşağı oluşturulacaktır. CHP'nin, havada su döven ve talimatla iyi olduklarını düşünenlerin terör probleminden kurtulmaya sıcak bakmadıkları, bu durumun işlerine gelmediği, gönüllü olmadıkları az çok bilinen bir gerçektir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Mersin'de yaptığı hezeyan dolu konuşmasının ve görevinden uzaklaştırılan, tutuklu bulunan Esenyurt Belediye Başkanı'nın tek suçunun Kürt olduğunu öne sürmesi bölücülüktür, kötü ve sakat bir siyasi dildir. Özgür Özel fitneye taşeronluk ve sözcülük yapmaktadır. Terör başka, Kürt kardeşlerim bambaşkadır. İkisini bir arada değerlendirenler vatan hainidir. Özgür Özel’in beyan ve duruşu, hayal ürünü suçlamaları Türkiye’nin iç denge ve dinamizmiyle siyasi istikrarını zedeleme çabaları, düşmana bile şapka çıkartacak aşağılıktadır. Türkler ile Kürtler arasına nifak sokmak için emir bekleyen kim varsa vatan ve millete doğrultulmuş bir emperyalist silahtır. Mütecaviz ve baskıcı emelleri olan ülkelere göz kırpan, yeşil ışık yakan, el sallayan, gizli mesajlar gönderen CHP Genel Başkanı ve yönetiminin yolu yanlış, yöntemi kusurlu, kafa ve kalbi bozuktur. Özgür Özel’in Mersin provokasyonu ile eş zamanlı olarak, Suriye’nin Kamışlı kentinde ABD ve Fransa’nın teşvik ve desteğiyle, ENKS ve PYD’nin organizasyonuyla düzenlenen, “Birlik ve Ortak Tutum Konferansı”nda bölücü talepler dile getirilmiş, Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünün hilafına kararlar alınmıştır. Türkiye partisi olma yolunda azim ve sabırla mesafe kat eden DEM Parti’nin Kamışlı’da oynanan oyuna tepki göstermesi tutarlılık gereğidir. PKK’nın silahlarını hemen teslim etmesi, kongresini toplayıp örgütsel fesih işlemini tamamlaması terör olmadan Türkiye hedefinin zedelenmemesi, bazı karmaşaların yaşanmaması için acilen sağlanmalıdır. Önkoşul ileri sürmeksizin 27 Şubat İmralı çağrısına bağlılık esastır ve bölücü terör örgütünün lideri olarak görülen şahsa itibar ve itaati ön koşuldur. Başka çıkar yol ya da sığınılacak gerekçe kalmamıştır. Özellikle halen yaşam mücadelesi veren, umut verici haberler beklediğim ve Allah’tan şifa dilediğim DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’in çabaları ve bugüne kadar atılan ortak adımlar boşa gitmemelidir. Kamışlı provokasyonu pişmiş aşı sulandırma rezaletidir. Buna karşı durmak, terörü ülke ve bölge gündeminden çıkarmak insani, milli, kuşkusuz vicdani bir namus meselesidir. Zıt kutupları birleştiren, çelişkileri çözen, önyargıları kıran samimi, gerçekçi, insani ve dürüst duruşlar gerektiğinden daha yüksektir. Etkili bir iç muhakeme gücüyle, klişelere teslim olmayan kavrama kabiliyetiyle konuşup anlaşmak, sıkılı yumrukları açıp tokalaşmak herkesin yararınadır. Ortak anlayış, ortak akıl, ortak eylem ve ortak erdem, ortaya çıkabilecek yol kazalarını asgari seviyeye indirecektir. İkinci olarak; Gazze'de devam eden soykırımın, İsrail Başbakanının cinayet mesaisine devam etmesinin, dost ve komşu ülkelerde yaşanan kanlı olayların doğal olarak ülkemizi yakından ilgilendirdiğidir. Dileğimiz, bu iki ülke arasında aklıselimin, barışçıl diyalogların ve kalıcı sakinliğin hakim olması, felaketle sonuçlanacak silahlı çatışmalardan kaçınılmasıdır. İran’ın Hürmüzgan vilayetindeki Bender Abbas Şehid Recai Limanı’nda 26 Nisan’da meydana gelen patlamada birçok kişi hayatını kaybetmiştir. Dost ve kardeş ülke İran’a bu vesileyle taziyelerimizi iletiyor, acılarını paylaşıyoruz. Güçlü devlet, insanlık değerlerini dünyanın her köşesinde müdafaa eden, merhamet ve vicdan diplomasisiyle ön plana çıkan, aynı zamanda caydırıcılığı ve yaptırımı belirgin olan bir devlettir. Özgür Özel yalnızca aklını peynir ekmekle yememiş, klinik psikolojinin konusu olmak için iyice kolları sıvamıştır Sayın Cumhurbaşkanımızı düelloya çağıran, iftira ve isnatlarını automatize eden Özgür Özel yalnızca aklını peynir ekmekle yememiş, klinik psikolojinin konusu olmak için iyice kolları sıvamıştır. Üçüncü olarak; Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yapısını kurcalayan, toplumsal ruh ve ahlaki bünyesini sıkıntıya sokan şiddet dili, kadın kılığına giren yasa dışı eylem direnci ve sokakları terörize etmeye çalışan zaman ayarlı kışkırtmalardır. Türkiye ekonomisi en zor dönemleri geride bırakmış, en zorlu süreçleri aşmış, enflasyon son 10 aydır düşüşe geçmiştir. Küresel durgunluk riski belirgin olsa da, ufukta tehlike çanları çalsa da, ticaret kanalları tıkanmaya yüz tutsa da, Türkiye milli birlik ve dayanışma gücüyle potansiyel dış kaynaklı ekonomik türbülansı göğüslemeyi, riskleri fırsata çevirmeyi başaracaktır. Olası ve sevindirici gerçek budur. Ekonomideki geçici sorunları siyasi ve toplumsal tepkiye dönüştürmek için kuyruğa girenler öncelikle belediyelere çöreklenmiş, kamu kaynaklarına el koymuş organize yolsuzluk şebekesinin hesabını vermek durumundadır. Kokuşmuş yönetim Milletin kesesini, devletin kasasını soyanlar bellidir, onlarla ilgili hukuki süreç işlemektedir. Türk adaletine saygı ve riayet herkesin yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Dördüncü olarak; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni saran; örgüt kurmak, ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet ve nitelikli dolandırıcılık soruşturması nedeniyle geçtiğimiz günlerde 50’ye yakın kişinin gözaltına alınmasıdır. Görünen odur ki, tuz kokmuş, belediye yönetimi yozlaşmıştır. Ekrem İmamoğlu’nun paraları bulunduğu iddia edilen, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yıllarından beri birlikte hareket ettiği; tanık, müşteki ve pişman olan iş adamlarının ifadelerine göre imar, ruhsat, iskan karşılığı büyük bir rüşvet ve irtikap ağı kurulmuştur. Ak koyun kara koyun ayrılmıştır Lüks otellerde gizli toplantılar düzenleyenler bellidir. Saraçhane yerine pahalı otel odalarında ve lobilere daha fazla vakit harcayanlar, kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet felsefesine aykırı hareket etmiştir. Ak koyun kara koyun ayrılmıştır. Bu toplantılar sırasında frekans kesiciler kullanıp güvenlik kameralarını kapatan, bazen peçeteyle örtbas eden, toplantılar sonunda içeriği belirsiz valizlerle ayrılan şüpheli kişiler bilinmektedir. Özgür Özel’in itiraf ve iddiaları ise paniğe kapılan bir zavallının suç ve suçluyu örtbas etme çabasıdır ve aynen şöyledir: “Erdoğan’a niçin jammer çalıştırılıyorsa, geleceğin cumhurbaşkanına da o yüzden jammer çalıştırılıyor.” Özgür Özel’in bu iddiaları siyasi ve düşünce namusu açısından yüz kızartıcıdır ve ahmakçadır. Emniyet Genel Müdürlüğü, kimlerin frekans kesici kullanacağını 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununa dayanarak açıklamıştır. Belediye başkanlarının böyle bir hak, yetki ve imtiyazı olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca Ekrem İmamoğlu’nun Büyükşehir Belediyesi’nin birçok ofis veya binası varken gizli toplantı yapma gereği duyduğu otelin mevcut yönetimi, belirtilen tarihte frekans kesici kullanılmadığını kamuoyuna açıklamıştır. Bundan ötürü taşınan suçluluk yakalanmış ve kirli çamaşırları ortaya dökülmüştür. Devletin hazinesinden çalanlardan, tüyü bitmemiş yetimin hakkını siyasetin finansmanına harcayanlardan, para kulesi dikenlerden, sorgulama sırasında telefon ve numara gizleyenlerden, sorulara cevap vermekten sürekli kaçınanlardan, cezaevindeyken kurye avukat kullananlardan, tutuklu olmasına rağmen sürekli mesaj gönderenlerden, tanıklara ve şantaj yapanlardan hesap sorulmayacak da kimden sorulacaktır? Özgür Özel’in; “iktidarın iki hedefi var: Biri milletin iradesine el koymak, diğeri de İstanbul’un rantına el koymak” ifadesi hukuksuzluğun zifiri karanlığına yuvarlanmış bir densizin şikayetidir, korku dolu bir iftiradır. CHP, emanete ihanet etmiş ve adaletle yüzleşmekten kaçmıştır. Ancak bu kaçışın bir faydası olmayacak, kabul edilebilir ve uygun bir sonuç da elde edemeyeceklerdir. Kanal İstanbul Kanal İstanbul’a karşı çıkıp sürekli olarak gürültü koparan, kentsel dönüşüme itiraz eden malum siyasi zihniyet, depreme karşı mücadelede hazırlık aşamasında sınıfta kalmış, yeterli ve basiretli gayret göstermemiştir. Eminim ki, Cumhur İttifakı İstanbul’da büyük bir atılganlıkla depreme dayanıklı konutları hayata geçirecek ve bu aziz şehri sonuna kadar sahiplenecektir. Ayrıca deprem konusunda çalışan bilim insanlarının ve ortaya karışık söylemleri meslek edinen sözde uzmanların çelişkili, tamamen çatışan söz ve değerlendirmeleri kabul edilemez. Böylesine hassas bir konuda bir ağızdan hareket etmek akademik ahlak ve edebin gereğiyken bu yapılamamıştır. Bir deprem bilimci akademisyenimizin, Kumburgaz çukurundaki fay hattının tamamen kırılmasıyla İstanbul’da başka bir deprem tehlikesinin kalmadığına dair iyimser açıklaması yüreklere su serpsa da, gerekli tedbirleri aksatmadan ve kesintisiz almak zorunludur. İstanbul’un terk edilmesini isteyen işgalci zihniyete ise şunu diyorum: Kanımızla, canımızla vatan yaptığımız İstanbul’u terk etmek bir yana, tek bir taşından vazgeçmeyiz, sırt dönmeyiz. Düşünceleri yetersiz olanın sonuçları kibir doludur. Bu dil uyanık zekadan mahrumdur, bağımsız vicdandan uzaktır, Türk ve Türkiye düşmanlığına meyilli CHP politikası dilidir ve son derece tehlikelidir. Mevcut CHP yönetimi, milli birliğimiz, milli varlığımız ve bağımsızlığımıza göz diken, kale kapımızın önünde beliren zalim odakların koçbaşı olmaya kadar düşmüş ve değişmiştir. Bu noktada CHP demek, taviz, hakaret ve teslimiyet döngüsü demektir. CHP demek, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, yağma ve talan demektir. CHP demek, kriz, kavga ve kaosa bel bağlayan utanmazlık demektir. Bu CHP’nin Türkiye’nin geleceğinde yeri olması imkansız bir hayaldir. Bilinmesini isterim ki hüsrandan zafer doğacak, süper güç Türkiye idealinin gücü ve kuvveti, milli birlik ve kardeşlik içinde dev gibi ayağa kalkacaktır. O güçlü uyanış ve kalkışın tanıkları arasında Özgür Özel ve arkadaşları olmayacaktır."

Bahçeli erken seçim tartışmalarına son noktayı koydu Haber

Bahçeli erken seçim tartışmalarına son noktayı koydu

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son gelişmelere dair yazılı bir açıklama gerçekleştirdi. Bahçeli, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i de eleştirerek, erken seçim iddialarını kabul etmedi. ERKEN SEÇİM İDDİALARINA YANIT "Gazi Meclis, CHP'nin ve müfteri koalisyonunun tahriklerine aldırmadan, daha güçlü, tarihi mirasına daha da sahip çıkan bir pozisyona ulaşmıştır." diyen Bahçeli, "Erken seçim spekülasyonlarıyla partimizi tartışmaya çekmek isteyen, küçük hesaplarla niyet okumaya çalışanların hevesleri kursaklarında kalacaktır." dedi. MHP ve Cumhur İttifakı'nın net kararını vurgulayan Bahçeli, seçimlerin zamanında yapılacağını ve bu konuda geri adım atılmayacağını ifade etti. PKK'NIN FESHİ ŞART Bahçeli açıklamasında, "Yakın bir gelecekte silahlar gömülüp, kapsayıcı ve demokratik siyasetin sahnesi sonsuza dek açık kalacaktır." ifadelerini kullandı. Terör örgütünün, lideri Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı çağrı sonrası PKK'nın fesih işlemlerini tamamlayarak, silahlarını Türkiye Cumhuriyeti'ne teslim etmesi gerektiğini önemle vurgulayan Bahçeli, "Bu süreç daha fazla uzatılmamalıdır." açıklamasında bulundu. MHP lideri, terör örgütünün 27 Şubat çağrısının ardından fesih işlemlerini tamamlayarak, silahları Türkiye Cumhuriyeti'ne teslim etmesi gerektiğini belirtti. "CHP'NİN MUHALEFET ANLAYIŞI KÖTÜMSER BİR POLİTİKA" "CHP'nin muhalefeti, ülkeyi ve devleti düşürmek hedefine odaklanmış kötü niyetli bir siyasettir." diyen Devlet Bahçeli, demokrasi ve hukuk güvenliğinin tehdit altında olduğunu söyledi. Lise ve üniversite öğrencilerinin eylemlerine değinen MHP lideri, "Öğrencileri arkalarına alarak sokakları kışkırtan, utanmadan ekonomiyi ve milli kurumları hedef alanlar, aslında Türkiye için ciddi bir tehdit oluşturmuştur." değerlendirmesinde bulundu. Bahçeli şöyle devam etti: "CHP Genel Başkanı’nın 'savaş ilan ederim' açıklaması ise yanlış bir mantık, basiretsizlik ve hatta skandal bir hezeyandır. Kendisine savaş ilan etmek istediği kişileri, bu savaşı kimlerle yapacağı, neden savaşacağı, silah ve militan ihtiyacını nasıl karşılayacağı belirsizdir, muallaktır. Özgür Özel’e diyorum ki, biz savaş istemeyiz ama, başka seçenek bırakmazlarsa ve ısrarla muhatap ararsan buradayız, nasıl savaşılır, nasıl mücadele edilir, savaş ilanının ağır sonuçları nasıl olur, bunu ispatlayacak güçteyiz. Her şeyden önce CHP’nin, hukukun üstünlüğüne ve gündemdeki yargı süreçlerine saygı göstermesi gerekmektedir. Kalabalıklarla bağırıp çağırmak, teatral gösteriler düzenlemek, kasket takarak ve sahte traktör sürerek bağımsız Türk hukukuna etki etmeyecektir. Özgür Özel dengesini yitirmiş, kaotik bir siyaset yoluna girmiştir." KARACA'YA İSTİFA ÇAĞRISI Bahçeli, Meclis'te yaşanan Can Atalay tartışmasına da değindi. Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğuna ilişkin kararı Genel Kurul'da okununca, Meclis'te tansiyon yükselmişti. MHP lideri, bu kararı okuyan CHP TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca'yı istifaya davet etti. Bahçeli, "Kesinleşmiş hapis cezası olan Can Atalay’la ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararının okunmasını sağlayan CHP zihniyeti, teamülleri ve İç Tüzüğü açıkça ihlal etmiştir. Yinelemek istiyorum ki, CHP’li Meclis Başkanvekili ve CHP’li Katip Üye derhal istifa etmelidir." dedi.

Bahçeli mesaiye başladı! İki ay sonra ilk kez... Haber

Bahçeli mesaiye başladı! İki ay sonra ilk kez...

MHP'nin 6 Şubat'ta yaptığı resmi bilgilendirme, 77 yaşındaki Devlet Bahçeli'nin kalp kapakçığı ameliyatı geçirdiğini ve kalp kapağının değiştirildiğini duyurdu. Bilgilendirmede, Bahçeli'nin 4 Şubat'ta "planlı tetkik ve tedavileri için" hastaneye yatırıldığı, 10 yıl önce takılmış olan kalp kapağında görülen dejenerasyon nedeniyle 6 Şubat’ta yeni bir ameliyat yapıldığı ifade edildi. Başarılı bir operasyonun ardından taburcu edilen ve evinde dinlenen Bahçeli'nin, işbaşı yapacağı tarih merak konusuydu... ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN KABRİNİ ZİYARET ETTİ Bahçeli, geçirdiği operasyon sonrası mesaisine kaldığı yerden devam etti. Devlet Bahçeli, Milliyetçi Hareket Partisi'nin kurucu genel başkanı Alparslan Türkeş'in ölümünün 28. yılı için Ankara Beştepe'deki kabrini ziyaret etti. Sağlığının iyi olduğu gözlenen Bahçeli, ziyaret sonrası herhangi bir açıklamada bulunmadan ayrıldı. BOZKURT İŞARETİ Bahçeli çıkarken, kendisine sevgi gösterisinde bulunan vatandaşlara bozkurt işaretiyle cevap verdi. TÜRKEŞ SİYASET AKADEMİSİ VAKFI ZİYARETİ Bahçeli, Türkeş'in kabrini ziyaretinin ardından Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı'na geçti. Burada kendisini bekleyen vatandaşlar tarafından çiçeklerle karşılandı. Bozkurt işareti yaparak Bahçeli'yi bekleyen vatandaşlar, aracının geçişi sırasında karanfiller attılar. Bahçeli'nin bu ziyaret sonrasında genel merkeze geçeceği bildirildi.

Bahçeli'den boykot tepkisi: Sorumsuz ve soysuz bir siyasi çarpıklık Haber

Bahçeli'den boykot tepkisi: Sorumsuz ve soysuz bir siyasi çarpıklık

MHP Lideri Bahçeli, 'Esnafımıza, eşrafımıza, sosyal ve ekonomik hayatımıza boykot maskesiyle müdahale etmeye çalışmanın açıklaması, ifade ve düşünce hürriyetiyle, demokratik hak ve kazanımlarla uyumlu olamayacağı gibi, vatanseverlik ve millet sevgisiyle de açıklanamayıp izah edilmesi mümkün değildir. Türk milleti bu tuzağa düşmeyecek, oyuna gelmeyecek, arkasından hançer vuran ve içten içe sızmış siyasi sömürgecileri affetmeyecek ve inanıyorum ki, kaçınılmaz bedeli onlara ödettirecektir.' dedi. MHP Genel Başkanı Bahçeli açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde kendi devletine, hukukuna, milli kurumlarına, milli ekonomisine ve meşru hükümetine demokrasi dışı yollarla karşı çıkan, sürekli şiddet yayan bir muhalefet anlayışı gözlemlenmemiştir. Sorumsuz bir siyasi sapmanın, kendi ülkesine reformdan uzak bir arzu ve kaotik bir anlayışla saldırması olağan dışı bir durum olup milli güvenlik tehdididir. Esnafımıza, eşrafımıza, sosyal ve ekonomik hayatımıza boykot maskesiyle müdahale etmeye kalkışmanın açıklaması, ifade ve düşünce hürriyetiyle, demokratik hak ve kazanımlarla uyumlu olamayacağı gibi, vatanseverlik ve millet sevgisiyle de izah edilip ifade edilemez. Utanç veren, vasatlığı aşikar olan, uçurumun kenarında mevzilenmiş siyasi muhalefetin kötü niyeti Türkiye'nin yıkımına ve ekonomik çöküşüne doğrudan hizmet etmektedir. Fakat Türk milleti bu tuzağa düşmeyecek, oyuna gelmeyecek, arkasından hançer sallayan ve içten içe sızmış siyasi sömürgecileri affetmeyecek ve inanıyorum ki, kaçınılmaz bedeli onlara ödettirecektir. Sözde demokrasiyi diline dolayarak düşman taktikleriyle ve organize biçimde Türkiye'yi zor durumda bırakma çabasındaki siyasi fraksiyon ve yolsuzluk şebekesi derin bir hayal kırıklığı yaşayacaktır."

Bahçeli: Her parti Türkiye partisi olmalı Haber

Bahçeli: Her parti Türkiye partisi olmalı

MHP lideri Devlet Bahçeli, 'Terörsüz Türkiye' hedefi bağlamında dikkat çekici açıklamalar yaptı. Bahçeli, Türkgün Gazetesi'nde yayımlanan yazısında şu görüşlere yer verdi: "Milli kaynaklarımızı tüketen terörü tamamen gündemden çıkartacak, “terörsüz Türkiye” hedefimiz bu vizyonla gerçeğe dönüşecektir. Terörsüz Türkiye hedefine ulaşılması için çabalar sürmekte, Türkiye bu süreçte önemli bir dönüm noktasını milli, sosyal ve siyasi hassasiyetle aşmak adına çalışmalarını yürütmektedir. Ya terör ya demokrasi, ya silah ya siyaset tercihlerinin netleşeceği bu dönemde, terörden arındırılmış Türkiye’de siyaset ve siyasi partilerin nasıl olması, hangi konulara odaklanması gerektiği de tartışmaya açılmaktadır. Terörsüz Türkiye, geçmişiyle terörü normalleştirmek değil, onun tüm yönleriyle lanetlenmesini ve zihinlerden tamamen çıkartılmasını hedefler. Tam bir demokrasi, böyle bir düşünsel ve sosyal atmosferde gelişimini sürdürebilecektir. Türkiye partisi olmanın siyaset boyutu, sosyal ilişkiler yönü, TBMM’deki yansımaları, toplumsal uzlaşı ve uyum konusunun siyaset felsefesi çerçevesinde ele alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye partisi olmak Siyasi Partiler Kanununa göre kurularak resmen sağlanabilir, fakat “Türkiye Partisi” kavramının altında yatan asli motivasyon Türkiye Cumhuriyetine, ortak tarih ve kültüre, ortak yaşam tasavvuruna ve iradesine bağlılıkla anlam kazanır ve bu doğrultuda duygusal bağın kurulmasını amaçlar. Bu bağlamda tüm partilerin, öncelikle şiddetten uzaklaşması, her tür silahlı örgütle bağlarını tamamen kesmesi ve demokratik meşruiyet zemininde siyaset yapmaları zorunludur. Türkiye partisi olmak, bölge veya etnik temelli bir siyasi hareketten ülke genelinde yaygın bir tabana hitap eden bir partiye dönüşümü temsil eder. Hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve barışçıl siyaseti öncelik kabul etmeyi, yasal demokratik zeminde kararlılıkla mücadele eden bir parti olmayı gerektirir. Farklı toplumsal kesimlerden bireylerin parti içinde ve siyasi süreçlerde temsil edilmesini temin etmeye, etnik ve mezhepsel kimliklerin ötesine geçen bir söylem geliştirmeye, Türkiye’nin ortak değerlerini ve birlik içinde çoğulculuk ilkesini vurgulamaya önem verilmelidir. Türkiye partisi olma hedefinde, meclis, siyaset ve toplum arasındaki uyum kritik önem taşır. Bu üç unsurun uyum içinde olması adına meclis boyutunda temsilin güçlenmesi, siyaset boyutunda kapsayıcı politikalar geliştirilmesi ve toplumda sağduyulu bir anlayışın hakim kılınması sağlanmalıdır. Türkiye partisi olmayı hedefleyen siyasi hareketler, kapsayıcı, uzlaşmacı ve toplumun tamamına hitap eden bir dil geliştirmelidir. Siyaset felsefesi perspektifinden, demokratik meşruiyetin halkın onayına ve hukukun üstünlüğüne bağlı olması gerektiği akıldan çıkarılmamalıdır. Böylelikle siyaset, çatışmadan uzaklaşıp çoğulcu ve kapsayıcı bir demokrasiye dönüşebilecektir. "Her parti Türkiye partisi olmak zorunda" "Türkiye siyasetinde aktif olan her partinin ilk dayanağı Türk milleti, bağlılığı da Türkiye’dir. Her parti Türkiye partisi olmak durumundadır. Bir milletin milli ve manevi değerler sistemini kabul etmek ve savunmak, toplumsal merkezin siyasi ifadesini sağlamak anlamına gelir. Milli duruş ve ortak değerlerin merkezde bulunacağı Türk siyaset sahasında her siyasi parti kendini bu merkeze göre tanımlamak durumundadır." Siyasi partilerin kuruluş, program, faaliyet ve hedefleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesi ve Anayasa’nın ilk dört maddesiyle çatışmamalı, çelişmemelidir. Türkiye’nin geçmişten devralıp geleceğine risk ve tehlikeler taşıyan sorunlarına ciddi bir şekilde eğilmek ve bu önemli sorunlarla cesurca yüzleşmek, siyasi kurumun öncelikli sorumlulukları arasındadır. Uzlaşmazlıkların, farklı görüşlerin, mesafeli yaklaşımların, buzlaşmış diyalogların, yanlış anlamaların ve önyargıların mutlaka sona erdirilmesi içten dilek ve temennimizdir. Bölgesel ve yerel farklılıkların, Türk kültürünün zenginliği içinde bütünleyici renkler olarak kabul edildiği bir anlayışın üzerine bir genel uzlaşma sağlanmasının, toplumsal barış ve huzur için değerli katkı sunacağına şüphe yoktur. Türk ve Türkiye yüzyılında, toplumsal yaraların sarıldığı, kronik problemlerin köklü çözümler bulduğu, milli ve manevi değerlere sıkı sıkıya bağlı bir Türkiye’nin ortaya çıkması hepimizin ortak amacı olmalıdır. Her alanda ve her sahada bir uzlaşma zemininin belirmesi gereklidir."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.