İsrail, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından Gazze’yi
işgal etti. Resmi verilere göre ise başta çocuk ve kadın olmak üzere şimdiye kadar yaklaşık 62
bin Filistinli sivil hayatını kaybetti.
İsrail’in Gazze halkı üzerinde ortaya koyduğu katliam senaryosunun tek bir ayağı vardı orada
bulunan sivil insanları bölgeden sürme politikasıydı. Anlaşılacağı üzere İsrail’in Gazze
halkının tüm imkan ve kabiliyetini etkisiz hale getirme, bölgedeki yaşantısını zehir etme,
hakimiyet alanlarını kısıtlama gibi 16 aydır çok kapsamlı bir soykırım girişiminde bulundu.
Buradaki gaye Hamas’ın askeri direncini kırmak ve halkın Hamas’a karşı olan güçlü
iradelerini ve birlikteliklerini etkisizleştirmektir.
Bu durumda İsrail’in 16 aydır sergilediği bu acımasızca soykırımın bir başka ayağında ise
Gazze halkına bir nevi psikolojik harp başlatmıştır.
Neden mi ?
Gazze halkının psikolojik direncini kırarak, bölgedeki olan birlikteliklerini
dinamitleyeceklerdi.
Lakin İsrail bu yaklaşımında da istediği sonucu alamadı.
Çünkü İsrail’in 16 aylık bilançosunda askeri kapasitesinin bölgede aldığı sonuç çok sönük
kaldı. Bırakın Gazze halkının psikolojik taraflarını çökertmeyi, bölgedeki askeri
performansının ne kadar yetersiz kaldığını 19 Ocak 2025’te yaptıkları ateşkes ile bunu açık
göstermiş oldular. İsrail’in korkaklığı ve acizliğinin en net göstergesi de ateşkes sırasında bile
92 Filistinli vatandaşın canına kastettiler.
Netanyahu’nun Gazze çaresizliği sürecinde attığı adım;
Netanyahu Hükümetinin Gazze’de tüm yıkım girişimleri karşısında aldığı sonucun çaresizliği
kamuoyundan ve kendi halkından gördüğü tepkiler karşısında ilk iş ABD’yi ziyaret etmek
oldu. Burada kendi toplumundan gelen tepkilerin sesini kısmak ve kamuoyunun onun
üzerinde yarattığı baskıyı kırmak adına yeni başkan seçilen Donald Trump’a bir koşuda gitti.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu
ile yapmış oldukları istişare neticesinde Gazze halkının Mısır ve Ürdün’e sürülmesi
konusunda verdikleri demeç tüm kamuoyuna yansıdı. Gerçek şu ki Gazze halkının maruz
kaldığı tüm gayri insani yaklaşımların temelinde orada bulunan Filistinli sivil halkın bölgeden
sürülmesi ve ilhak edilmesi senaryosudur.
Bu durum şunu da karşımıza çıkartıyor Donald Trump hiçbir zaman iki devletli çözümden
yana olmadı. Donald Trump, İsrail’in Gazze halkına yaptığı soykırım faaliyetlerini destekledi.
İsrail, Gazze’nin Filistinlilerden arındırma noktasında ilhak etme senaryosuna ABD’nin
desteğini arkasında gördü.
Tüm Dünya’nın gözü önünde verilen bu hukuksuz demeçte kimi ülkelerin tepkisi, kimi
ülkelerin sessizliği karşımıza çıktı. Zaten Uluslararası kuruluşların iflası ve tepkisizliği ayrı
bir garabettir.
Örneğin Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi kuruluşların acilen toplanmaları,
ABD ve İsrail’in seslendirdiği Gazze’yi ilhak etme demeçlerine güçlü bir şekilde tepki
vermeleri gerekmektedir.
İsrail’in Gazze’de 16 aydır sergilediği soykırımda Netanyahu’nun Uluslararası Ceza
Mahkemesi tarafından savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten sorumlu tutuldu. Bir de
karşımıza ABD’ye yeni Başkan seçilen Trump’ın bu haksız ve hukuksuz demeçleri çıktı. Bu
tutum Filistin başta olmak üzere tüm bölge ülkeleri için gelecek adına çok karamsar bir
iklimin doğmasına sebebiyet verecektir.
Bugün bu durumda Gazze’ye komşu bölge ülkelerinin güçlünün yanında değil, mazlumun
yanında haklının yanında yer almaları gerekmektedir. Netice de Gazze halkının yaşadığı bu
zulüm ve arkasından ilhak etme senaryolarının bir gün başka ülkelerin başlarına
gelmeyeceğini kim inkar edebilir ?
Filistinlilerin bu kadar çektikleri zulümler karşısında sesini en gür şekilde çıkaran ülke
TÜRKİYE CUMHURİYETİ olmuştur. Tüm Uluslararası toplantılarda Filistinlilerin
yaşadıkları zulümlerin son bulması için 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs
olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması noktasında gerekli olan güçlü dillendirmeyi
her fırsatta CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN yapmıştır.
Türkiye’nin bu güçlü, dirayetli ve cesaretli duruşu ve tutumundan herkesin, tüm bölge
ülkelerin örnek almaları gelecekleri adına çok faydalı ve sağlam bir adım olur.
Bu yüzden gün Gazze halkının yanında yer alma günüdür. Emperyalist havarilerinin
heveslerini kursaklarında bırakma günüdür.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yusuf Türknaz
Netanyahu’nun Gazze Çaresizliği
İsrail, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından Gazze’yi
işgal etti. Resmi verilere göre ise başta çocuk ve kadın olmak üzere şimdiye kadar yaklaşık 62
bin Filistinli sivil hayatını kaybetti.
İsrail’in Gazze halkı üzerinde ortaya koyduğu katliam senaryosunun tek bir ayağı vardı orada
bulunan sivil insanları bölgeden sürme politikasıydı. Anlaşılacağı üzere İsrail’in Gazze
halkının tüm imkan ve kabiliyetini etkisiz hale getirme, bölgedeki yaşantısını zehir etme,
hakimiyet alanlarını kısıtlama gibi 16 aydır çok kapsamlı bir soykırım girişiminde bulundu.
Buradaki gaye Hamas’ın askeri direncini kırmak ve halkın Hamas’a karşı olan güçlü
iradelerini ve birlikteliklerini etkisizleştirmektir.
Bu durumda İsrail’in 16 aydır sergilediği bu acımasızca soykırımın bir başka ayağında ise
Gazze halkına bir nevi psikolojik harp başlatmıştır.
Neden mi ?
Gazze halkının psikolojik direncini kırarak, bölgedeki olan birlikteliklerini
dinamitleyeceklerdi.
Lakin İsrail bu yaklaşımında da istediği sonucu alamadı.
Çünkü İsrail’in 16 aylık bilançosunda askeri kapasitesinin bölgede aldığı sonuç çok sönük
kaldı. Bırakın Gazze halkının psikolojik taraflarını çökertmeyi, bölgedeki askeri
performansının ne kadar yetersiz kaldığını 19 Ocak 2025’te yaptıkları ateşkes ile bunu açık
göstermiş oldular. İsrail’in korkaklığı ve acizliğinin en net göstergesi de ateşkes sırasında bile
92 Filistinli vatandaşın canına kastettiler.
Netanyahu’nun Gazze çaresizliği sürecinde attığı adım;
Netanyahu Hükümetinin Gazze’de tüm yıkım girişimleri karşısında aldığı sonucun çaresizliği
kamuoyundan ve kendi halkından gördüğü tepkiler karşısında ilk iş ABD’yi ziyaret etmek
oldu. Burada kendi toplumundan gelen tepkilerin sesini kısmak ve kamuoyunun onun
üzerinde yarattığı baskıyı kırmak adına yeni başkan seçilen Donald Trump’a bir koşuda gitti.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu
ile yapmış oldukları istişare neticesinde Gazze halkının Mısır ve Ürdün’e sürülmesi
konusunda verdikleri demeç tüm kamuoyuna yansıdı. Gerçek şu ki Gazze halkının maruz
kaldığı tüm gayri insani yaklaşımların temelinde orada bulunan Filistinli sivil halkın bölgeden
sürülmesi ve ilhak edilmesi senaryosudur.
Bu durum şunu da karşımıza çıkartıyor Donald Trump hiçbir zaman iki devletli çözümden
yana olmadı. Donald Trump, İsrail’in Gazze halkına yaptığı soykırım faaliyetlerini destekledi.
İsrail, Gazze’nin Filistinlilerden arındırma noktasında ilhak etme senaryosuna ABD’nin
desteğini arkasında gördü.
Tüm Dünya’nın gözü önünde verilen bu hukuksuz demeçte kimi ülkelerin tepkisi, kimi
ülkelerin sessizliği karşımıza çıktı. Zaten Uluslararası kuruluşların iflası ve tepkisizliği ayrı
bir garabettir.
Örneğin Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi kuruluşların acilen toplanmaları,
ABD ve İsrail’in seslendirdiği Gazze’yi ilhak etme demeçlerine güçlü bir şekilde tepki
vermeleri gerekmektedir.
İsrail’in Gazze’de 16 aydır sergilediği soykırımda Netanyahu’nun Uluslararası Ceza
Mahkemesi tarafından savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten sorumlu tutuldu. Bir de
karşımıza ABD’ye yeni Başkan seçilen Trump’ın bu haksız ve hukuksuz demeçleri çıktı. Bu
tutum Filistin başta olmak üzere tüm bölge ülkeleri için gelecek adına çok karamsar bir
iklimin doğmasına sebebiyet verecektir.
Bugün bu durumda Gazze’ye komşu bölge ülkelerinin güçlünün yanında değil, mazlumun
yanında haklının yanında yer almaları gerekmektedir. Netice de Gazze halkının yaşadığı bu
zulüm ve arkasından ilhak etme senaryolarının bir gün başka ülkelerin başlarına
gelmeyeceğini kim inkar edebilir ?
Filistinlilerin bu kadar çektikleri zulümler karşısında sesini en gür şekilde çıkaran ülke
TÜRKİYE CUMHURİYETİ olmuştur. Tüm Uluslararası toplantılarda Filistinlilerin
yaşadıkları zulümlerin son bulması için 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs
olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması noktasında gerekli olan güçlü dillendirmeyi
her fırsatta CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN yapmıştır.
Türkiye’nin bu güçlü, dirayetli ve cesaretli duruşu ve tutumundan herkesin, tüm bölge
ülkelerin örnek almaları gelecekleri adına çok faydalı ve sağlam bir adım olur.
Bu yüzden gün Gazze halkının yanında yer alma günüdür. Emperyalist havarilerinin
heveslerini kursaklarında bırakma günüdür.
EBED MÜDDET YAŞASIN FİLİSTİN DEVLETİ, YAŞASIN GAZZE HALKI…