Milli Güvenlik Konseyi tarafından 12 Eylül 1980 döneminde resmi tatil olmaktan çıkarılan 1 Mayıs’ın
Ak Parti Hükümetleri tarafından 2009 yılında 1 Mayıs ‘‘Emek ve Dayanışma Günü’’ olarak yeniden
resmi bayram ilan edilmesi kararlaştırıldı.
Bu tablo da işçinin, emekçinin, üreticinin, alın teri ortaya koyan her kesimin kendilerine has,
birlikteliklerini pekiştiren bir dayanışma gününün onlar için resmi bir bayram havasına dönüşmesi
sevindirici bir gelişme olarak kaydedildi.
Böyle özel müstesna günün tüm toplum tarafından kabul görmesi, milletimizin asırlardır emeğe ve
alın terine olan saygısının en güzel nişanelerinden biri olarak tarihe geçti.
Asıl ipin koptuğu yer tüm işçi sendikalarının, farklı sivil toplum kuruluşlarının, muhalif parti
örgütlerinin 1 Mayıs’ın ısrarla taksimde kutlanması isteğidir.
Türkiye’de Kanlı 1 Mayıs olarak nitelendirilen 1977 döneminde göstericiler arasında 35 canımızın
hayatını kaybetmesi olarak sonuçlanan bu girişim toplumsal hafıza konusunda milletimizde bir yara
açtıysa bu tabloyu yeniden canlandırmak isteyen kesimlerin yaklaşımları gerçek manada büyük bir
sorumsuzluktur.
Bu konuda geçmişte yaşanılan sorunların bir daha yaşanmaması noktasında bir tür tedbiri hükümetin
toplumsal güvenliği zedeleyebilir anlayışı doğrultusunda kabul etmediğini karşımıza çıkarmaktadır.
Devletimizin göstermiş olduğu alanlarda 1 Mayıs’ı aslına, ehemmiyetine uygun güzel bir bayram
havasında kutlanması noktasındaki yaklaşımını farklı çevrelerin bu hususu istismar ederek ‘‘taksim
direnişi’’ sloganları adı altında dillendirmesi ortalığı germekten başka bir işe yaramadığını bu yılda
görme fırsatı bulduk.
Bu toplumu kutuplaştırmaya dönük, devlet-millet birlikteliğini dinamitlemeye çalışma girişimlerinin
sonucu olarak okumalıyız.
Gerçek şu ki; Bu ülkenin her bir işçisi, emekçisi, üreticisi, esnafı, çiftçisi bilhassa tüm alın teri döken
vatandaşın birinci sınıf hizmete, eşit ve özgür hakka sahiptir. Tüm emekçilerimizin bazı eksik gördüğü
tarafların çözüme kavuşması hususu hükümetin ortaya koyacağı politikalar ekseninde bu boşluğu
kapatacaktır.
Kamuya, kamu malına, kamu güvenliğini zedelemeye dönük her bir girişim sağlıklı bir geleceğin
teminatı olamaz.
İşe ilk başta bu duyarlılık ve sorumluluk ekseninde bakmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Bu memlekette her bir alın teri döken emekçinin eksik kalan taraflarının iyileştirilmesi gereken yönleri
olacağını ifade etmek gerekir.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü önümüzdeki yıllarda daha sağlıklı, sorumlu, anlayışlı bir çerçevede
güzel samimi görüntülerin var olduğu, kolluk kuvvetlerimiz ile genç öğrenci kardeşlerimizi karşı
karşıya getiren kirli aklın akamete uğradığı günleri görürüz inşallah.
1 Mayıs’ta gösteri ve eylem içerisinde sorumlu davranmanın en önemli tavrı eski bizde yara bırakan
alışkanlıkların bir kesim tarafından kaşınmasına alet olunmaması gerçeğidir. En önemlisi emeğe ve
alın terine saygısı olan tüm kesimlerin bu toplumu manipüle eden birtakım ihtiraslara karşı daha
uyanık ve daha bilinçli olmalarıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yusuf Türknaz
1 Mayıs’ın Toplumdaki Rolü
Milli Güvenlik Konseyi tarafından 12 Eylül 1980 döneminde resmi tatil olmaktan çıkarılan 1 Mayıs’ın
Ak Parti Hükümetleri tarafından 2009 yılında 1 Mayıs ‘‘Emek ve Dayanışma Günü’’ olarak yeniden
resmi bayram ilan edilmesi kararlaştırıldı.
Bu tablo da işçinin, emekçinin, üreticinin, alın teri ortaya koyan her kesimin kendilerine has,
birlikteliklerini pekiştiren bir dayanışma gününün onlar için resmi bir bayram havasına dönüşmesi
sevindirici bir gelişme olarak kaydedildi.
Böyle özel müstesna günün tüm toplum tarafından kabul görmesi, milletimizin asırlardır emeğe ve
alın terine olan saygısının en güzel nişanelerinden biri olarak tarihe geçti.
Asıl ipin koptuğu yer tüm işçi sendikalarının, farklı sivil toplum kuruluşlarının, muhalif parti
örgütlerinin 1 Mayıs’ın ısrarla taksimde kutlanması isteğidir.
Türkiye’de Kanlı 1 Mayıs olarak nitelendirilen 1977 döneminde göstericiler arasında 35 canımızın
hayatını kaybetmesi olarak sonuçlanan bu girişim toplumsal hafıza konusunda milletimizde bir yara
açtıysa bu tabloyu yeniden canlandırmak isteyen kesimlerin yaklaşımları gerçek manada büyük bir
sorumsuzluktur.
Bu konuda geçmişte yaşanılan sorunların bir daha yaşanmaması noktasında bir tür tedbiri hükümetin
toplumsal güvenliği zedeleyebilir anlayışı doğrultusunda kabul etmediğini karşımıza çıkarmaktadır.
Devletimizin göstermiş olduğu alanlarda 1 Mayıs’ı aslına, ehemmiyetine uygun güzel bir bayram
havasında kutlanması noktasındaki yaklaşımını farklı çevrelerin bu hususu istismar ederek ‘‘taksim
direnişi’’ sloganları adı altında dillendirmesi ortalığı germekten başka bir işe yaramadığını bu yılda
görme fırsatı bulduk.
Bu toplumu kutuplaştırmaya dönük, devlet-millet birlikteliğini dinamitlemeye çalışma girişimlerinin
sonucu olarak okumalıyız.
Gerçek şu ki; Bu ülkenin her bir işçisi, emekçisi, üreticisi, esnafı, çiftçisi bilhassa tüm alın teri döken
vatandaşın birinci sınıf hizmete, eşit ve özgür hakka sahiptir. Tüm emekçilerimizin bazı eksik gördüğü
tarafların çözüme kavuşması hususu hükümetin ortaya koyacağı politikalar ekseninde bu boşluğu
kapatacaktır.
Kamuya, kamu malına, kamu güvenliğini zedelemeye dönük her bir girişim sağlıklı bir geleceğin
teminatı olamaz.
İşe ilk başta bu duyarlılık ve sorumluluk ekseninde bakmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Bu memlekette her bir alın teri döken emekçinin eksik kalan taraflarının iyileştirilmesi gereken yönleri
olacağını ifade etmek gerekir.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü önümüzdeki yıllarda daha sağlıklı, sorumlu, anlayışlı bir çerçevede
güzel samimi görüntülerin var olduğu, kolluk kuvvetlerimiz ile genç öğrenci kardeşlerimizi karşı
karşıya getiren kirli aklın akamete uğradığı günleri görürüz inşallah.
1 Mayıs’ta gösteri ve eylem içerisinde sorumlu davranmanın en önemli tavrı eski bizde yara bırakan
alışkanlıkların bir kesim tarafından kaşınmasına alet olunmaması gerçeğidir. En önemlisi emeğe ve
alın terine saygısı olan tüm kesimlerin bu toplumu manipüle eden birtakım ihtiraslara karşı daha
uyanık ve daha bilinçli olmalarıdır.