SON DAKİKA
Hava Durumu

Senaryo Kıtlığında Söylenmeler

Yazının Giriş Tarihi: 20.05.2025 14:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.05.2025 14:34

Bazen drama / tiyatro / sinema bahsinde çocuklarla fikir alışverişinde bulunuyoruz:

İran sineması bu kadar imkansızlığına rağmen ne kadar ilginç, insana dokunan senaryolar buluyor , hakeza Kore...

Amerika , uçsuz bucaksız bütçe ve imkanları ile sektörde iken... Halbuki bizde niye ısrarla holding patronu / yalandan sözleşmeli nişanlanma... Başörtülü insanlara had bildirme / mütedeyyin insanları aşağılama... Birtakım insanların cehaletini birtakım gruplara yaftalama vs.

Kızılcık Şerbeti' ndeki Kıvılcım gibi bu millet anlamaz , o yüzden basitleştirip veriyoruz aslında neler yazılabilir gibi üstten bakmacı tavırlara inat , derinlemesine bakmayalım mı bu hususa , ne dersiniz ?

Yüzyıllardır ozanla, kamla, Dedem Korkut ' un gelip boy boylayıp soy soylamasıyla, meddahla, masalcı ninelerle bunca tarihî kültürel hazinemiz varken yaşadığımız onca insanî / toplumsal trajedi diğer yanda iken niçin bunları kaleme alıp senaryolaştıramıyoruz ki ? Evde tv karşısında bakla ayıklayan teyzelere göre bu senaryolar , reklam veren sabun sektörünün keyfine göre bu yazmalar yönetmeler desek ne kadar doğru olabilir acaba bu yaklaşımımız? Okuyan ,hem de dinî felsefî öyle derin şeyler okuyan insanlar var, tanıyorum biliyorum... Düşünen dertlenen naif insanlar var , umuyorum... Kendim için değil -vallahi- onlar için istirham ediyorum...

Neler neler var yaraya parmak basmalık ?

Deizmin pençesinde özgür olma mücadelesinde çocuklar, kendi heva vü hevesinde ana babalar , eğitim sistemi başıboşluğunda savrulmuş/ kaybolmuş ruhlar, kalabalıkta yalnız bırakılmış ihtiyarların dünyası, çocukların tablet/ telefon karşısında terk edilmişliği, şiddet sarmalında trafik sorunsalımız, köyde tek tük kalan insanların çaresizliği, şehirde izbe hayatların kıyısında yaşam mücadelesi...

Al sana temel çatışma! Pembe - Kıvılcım tiplemeleri gibi değil belki, bizden , bizim toplumsal alt kodlarımıza ait bir korunma içgüdüsünün dışavurumu olan pek çok hikaye yazılabilemez mi ? Yazılabilir bittabi... İçe kapalı toplumların geleneklerini inançlarını yaşatma çabası asimile olmama iç güdüsü... Bir yanda doğruyu yanlışı öğrenme fırsatı olmadan hayata karışan insanların ikilemleri...

Sonracıma efendime söyleyeyim tarikat ve cemaatler... Buralarda hiç körü körüne düşman daima laikatak bir histeri içinde olanlar dışında farklı bir gözle yazılmadı yani yazılmadı zannediyorum... Yaban / Çalıkuşu gibi eserlerdeki halk / aydın çatışması dayatıldı devrimler ve devrimcilik adına bizlere... Bir Reşat Nuri uyarlaması olan Bir Dağ Masalı filminde meşhur Ali Şen repliğine bakıyorum, aydın- halk çatışmasında bakış açısı hiç mi değişmez, insan milletinden bu kadar mı nefret eder , pes diyorum , tek tek her kelimesine tekzip yazmadan olduğu gibi alıyorum :

"Ben anlamadığım şeyin evvela aleyhinde bulunurum. Açık konuşmayı tehlikeli görürsem gizli gizli fiskos eder, el altından dedikoduyu kaynaştırırım. Velakin aklım erince de pişman olur tövbe ederim. Meşrutiyet'te de böyle yaptım, Cumhuriyet'te de böyle yaptım, şapkada da böyle yaptım, yazıda da böyle yaptım. Ben bu köyün çocuklarını okutuyor kıt kanaat geçiniyordum. Derken günün birinde yerime genç bir öğretmen hanım geldi. Yirmi yıl Ekmekçioğlu Medresesi'nde dirsek çürütmüş Şükrü Efendi, bu köyde hiç değilse on tane hâfız yetiştirmiş Şükrü efendi, çocukları okutamazmış da, aha bu okuturmuş... Yani hem ekmeğimi elimden alacak hem de benim bilmediğim şeyleri öğretecek. Ben de onun babasına rahmet okuyacağım, öyle yağma mı var? Başladım alttan alttan kuyusunu kazmaya... Ben dolap çeviredurayım, bana kızacağına bilakis şefkatle muamele etti ve beni kendine dört elle sarılmaya mecbur etti. Marifet benim kötü adam olduğumu değil; sadece cahil, gafil adam olduğumu anlatmaktı.

-Sen kimsin Şükrü Efendi?

-Adım Şükrü olmuş, Ali olmuş, Veli olmuş ne çıkar?.. Halk diye bir şey vardır ya , ben oyum işte! Sizin yılanlar dediğiniz insanlar hava gibi her yerdedir, çoğu ben gibi cahildirler. Birer birer aramak neye yarar onları? Onları da sizin gibi okumuş kimseler sözlerinin doğruluğuyla, bilgileriyle uyarıp yola getirmeli. Yoksa cezalandırmak suretiyle ancak bir kaçını... Neyse başınızı ağrıttım, siz konuşun. Ben uyurum, uyanırım... Aldırmayın. Ben halkım, halk. yaa..."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.