Meşgul olmak güzel...
Daha da güzeli hayırlı bir işle meşgul olmak...
Zamanın nasıl geçtiğini anlamaz insan , güzel bir kitap okurken yahud faydalı bir hobinin peşinde koşarken...
Hatta yeme içmeyi bile unutturanları vardır, bakınız Osmanlı padişahlarının marangozluk yahud kuyumculuk vasıflarına... O kadar devlet işinin arasında kazandıkları maharetlere...
Oysa bomboş durarken...
Durar da kurarken yer atıştırır buzdolabını karıştırır durmaksızın insanoğlu... Sonra ver elini Amerikan hastalığı obezite !
Aslında yazar Bülent Akyürek 'in söylediği gibi aç insanları düşünsek gerçekten tıka basa yiyebilir miyiz yani ? Hamburgercideki Kevin Carter fotoğrafına bakıp ketçaaaaaaap diye garsona seslenmekten söz etmiyorum kuşkusuz... Orda akbabanın beklediği bebeği de kanıksadık ya hepimiz homini gırtlak yerken bir motif oldu duvarlarımızda o trajedi... O trajedeyi ve benzerlerini gerçekten içselleştirip düşünmek... Rabıta desem olmaz mürteci gibi gibi olur en iyisi , şey gibi meditasyonvâri odaklaşıp empatikleşsek diyorum...
Oysa ben...
Aylaklıktan serkeşlikten serserilikten tamamen tatil kafasıyla takılırken evde boş boş zappingin dibine vururkene görüyorum tv'de morbit obez düzeyindeki insanların mücadelesini...
Çok çok zor travmatik yaşamlar... Tacizler... Ya da büyük büyük başka olaylar yatıyor temelinde bu yeme bozukluğunun... Ve tabi ki bu kadar hunharca yemek bir tür intihar girişimi, bilirim...
Japon mutfağında ceviz büyüklüğünde 3 top çiğ balık nasıl bir öğünse inadına dünyayı yiyen Amerikan mutfağında kocaman kocaman yağlı burgerler gazlı 3'er 5' er litrelik içecekler devasa donatlar vardır ya... Tezata paradoksa bakalım o halde birlikte...
Niçin? Amerikan obezite günde 5 kilo pirzola ile 7 kg muz yirken garip gureba bir dilim kuru ekmeğe muhtaçtır ? Tam da burda sosyal nizam / adil düzen yahud komünistlik olarak değil de diyet kafası olaraktan ele alıyorum sadecene mes'eleyi...
450 kilo insana tv izlerkene günde bir kiprit kutusu peynir bir de elmanın dörtte üçünü yemelisin diyor ya doktorlar, ya niye ki başka meşguliyetler önermiyorlar ?
Biz insanız yaw ! İşkembeyi doldurmaya gelmedik ki dünyaya...
Güneş doğarken dağlara çık da manzarayı izlerken tefekkür et , et ki nerden gelip nereye gidersin? Düşün! Dururken profiterol yeme ama...
Sonra bir evsizle bir aç mülteci ile geçir bir gününü , gözlemle... Onlar açlıktan kıvranırken karşılarında donat ısırmadan cola içmeden ama... Gözlemle ki kimlerin lokmasını çalmaktasın anbean ? Anlayasın...
Sonra kafayı meşgul edecek bir hobi... Ahşap boyama yahud örgü örmek gibi... Savaş yetimi çocuklara- ki çoğu emperyalist bombasından muzdariptir- atkı bere örmek gibi örneğin...
Huzurevinde tek lafa bir sohbete muhtaç insanlarla hasbihal etmek de olabilir...
Hayat , sadece kaçışlarımızdan ibaret olmamalı...
Kalıp yüzleşmek mücadele etmek...
Meşgul olmak...
Tv'nin karşısında yiyecek sipariş etmenin ötesinde bir yerlerde gizlidir insan olmak... İnsan olmanın erdemi...
Ne çetin imtihan öğüt vermek & nasihat dinlemek Ya Rabbi !!!
Eee ne demişler?
"Ele verir telkini
Kendi yutar salkımı !"
Nüket Belsan Taşören