Hayhuydan biraz soluklanma belki... Ramazan... Bedenen yavaşlama... Ruhu sigaya çekme... Hesap kitap... Abur cubur atıştırmaktan arta kalan vakitte neler yapılmaz ki ? Tonlarca su harcanarak imal edilen kremalı kahvemizi en lüks mekanlarda yudumlarken kulak kabartamadık kakao tarlasında çalışan ve çikolatanın tadını bilmeyen işçiye... Ya da su kuyusunun başında kahverengi bir su ile abdest alan mümin kardeşimize... Hem telâşımız vardı bizim... Geçmek zorunda olduğumuz rakiplerimiz vardı iş yerinde, okulda, sitede... Daha büyük bir ev için biraz daha yıldızı bol bir tatil için durmadan çalışmamız gerekiyordu... Maneviyat açlığımız için reiki seminerleri fengsui bildirgeleri vardı tabi...Arada fresh bir nefes alıyorduk daralınca... Hatta biraz lightlaştırılmış Mevlana soslu tasavvuf iyi hissettiriyordu kendimizi... Çiçek böcek sevgi hoşgörü falan... Seminerden çıkınca trafikte boğaz boğaza geliyorduk hoşgörünün esamesi yoktu günlük hayatımızda ama olsundu... Her şeyin yeri ayrıydı... Haftasonlarımız da doluydu ki, bol ışıklı rengarenk alışveriş merkezlerinde hızlıca bir şeyler yiyip tüm hafta kazandığımızı sarf etmek zorundaydık... Şimdi mi ? Ramazan geldi... Aslında hiç de ihtiyaç sahibi olmayan eş dost gösteriş sofralarında misafir edilecek... Hem garip guraba yok ki bizim mahallede... Suriyeliler ! Hepsi sahilde piknik yapıp kavga çıkarıyor zaten... Geri dönseler ne iyi olur ülkelerine, gidip savaşsınlar... Hem tatil yapmak çılgınca gezip eğlenmek sadece bizim hakkımız... Beyaz Türk'üz ya o bakımdan, doğuştan imtiyazlı mavi kan gibi gibiyiz biz... Ölümün bombanın acının sesini biraz olsun unutmak için bir sahil kenarında bir gazete üzerinde üç beş zeytin bir de domates piknik yapmak da nesi ? Ülkelerine dönüp savaşsınlar, milliyetçilik bunu gerektirir çünkü... Hem bizim kadar hassas olsalar ya bu konuda... Pür dikkat bedelli askerlik haberi peşinde bir tek kendi canı kıymetli olmak, ithal giysiler ithal arabalar içinde milliyetçilik oynamak ne kadar güzel... Ruhumuz uyuşup rahatlar ya biraz menkıbe dinleyince Ramazan programlarında... Bir eli ısıtmayan bir düşmüşü kaldırmayan müslümanı neyleyeyim? Müslüman, haliyle tavrıyla dünyayı değiştirmeli... Hani Malcolm X demiş ya : Bir taş at Bir taş daha at Bir şiir ateşle Bir yumruk yükselt Sesini yükselt Bir çocuk yetiştir Duvara bir slogan yaz Şehitleri an Bir hayal kur Tarihine sahip çık Sokaklara sahip çık Bir slogan at Bir tohum ek Bir ateş yak Bir yara sar Bir dosta sevgi göster Hakikati söyle Bir miting düzenle Bir fıkra anlat Bir plan yap Bir ümit ışığı gör Bir teoriyi test et Bir dogmaya meydan oku Sevmek için mücadele et Sevdiğini bir daha söyle Sınırı aş
Nüket Belsan Taşören
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Nüket Belsan Taşören
Bir çocuk yetiştir
Hayhuydan biraz soluklanma belki... Ramazan... Bedenen yavaşlama... Ruhu sigaya çekme... Hesap kitap... Abur cubur atıştırmaktan arta kalan vakitte neler yapılmaz ki ? Tonlarca su harcanarak imal edilen kremalı kahvemizi en lüks mekanlarda yudumlarken kulak kabartamadık kakao tarlasında çalışan ve çikolatanın tadını bilmeyen işçiye... Ya da su kuyusunun başında kahverengi bir su ile abdest alan mümin kardeşimize...
Hem telâşımız vardı bizim... Geçmek zorunda olduğumuz rakiplerimiz vardı iş yerinde, okulda, sitede... Daha büyük bir ev için biraz daha yıldızı bol bir tatil için durmadan çalışmamız gerekiyordu... Maneviyat açlığımız için reiki seminerleri fengsui bildirgeleri vardı tabi...Arada fresh bir nefes alıyorduk daralınca... Hatta biraz lightlaştırılmış Mevlana soslu tasavvuf iyi hissettiriyordu kendimizi... Çiçek böcek sevgi hoşgörü falan... Seminerden çıkınca trafikte boğaz boğaza geliyorduk hoşgörünün esamesi yoktu günlük hayatımızda ama olsundu... Her şeyin yeri ayrıydı...
Haftasonlarımız da doluydu ki, bol ışıklı rengarenk alışveriş merkezlerinde hızlıca bir şeyler yiyip tüm hafta kazandığımızı sarf etmek zorundaydık...
Şimdi mi ? Ramazan geldi... Aslında hiç de ihtiyaç sahibi olmayan eş dost gösteriş sofralarında misafir edilecek... Hem garip guraba yok ki bizim mahallede... Suriyeliler ! Hepsi sahilde piknik yapıp kavga çıkarıyor zaten... Geri dönseler ne iyi olur ülkelerine, gidip savaşsınlar... Hem tatil yapmak çılgınca gezip eğlenmek sadece bizim hakkımız... Beyaz Türk'üz ya o bakımdan, doğuştan imtiyazlı mavi kan gibi gibiyiz biz... Ölümün bombanın acının sesini biraz olsun unutmak için bir sahil kenarında bir gazete üzerinde üç beş zeytin bir de domates piknik yapmak da nesi ? Ülkelerine dönüp savaşsınlar, milliyetçilik bunu gerektirir çünkü... Hem bizim kadar hassas olsalar ya bu konuda... Pür dikkat bedelli askerlik haberi peşinde bir tek kendi canı kıymetli olmak, ithal giysiler ithal arabalar içinde milliyetçilik oynamak ne kadar güzel...
Ruhumuz uyuşup rahatlar ya biraz menkıbe dinleyince Ramazan programlarında... Bir eli ısıtmayan bir düşmüşü kaldırmayan müslümanı neyleyeyim? Müslüman, haliyle tavrıyla dünyayı değiştirmeli... Hani Malcolm X demiş ya :
Bir taş at
Bir taş daha at
Bir şiir ateşle
Bir yumruk yükselt
Sesini yükselt
Bir çocuk yetiştir
Duvara bir slogan yaz
Şehitleri an
Bir hayal kur
Tarihine sahip çık
Sokaklara sahip çık
Bir slogan at
Bir tohum ek
Bir ateş yak
Bir yara sar
Bir dosta sevgi göster
Hakikati söyle
Bir miting düzenle
Bir fıkra anlat
Bir plan yap
Bir ümit ışığı gör
Bir teoriyi test et
Bir dogmaya meydan oku
Sevmek için mücadele et
Sevdiğini bir daha söyle
Sınırı aş
Nüket Belsan Taşören