ABD Başkanı Trump, Putin'le AB'yi ve Zelenski'yi yok sayarak Ukrayna savaşını bitirmek istiyor, Zelenski apar topar Türkiye'ye geliyor, Trump'ın yardımcısı JD Vance siyasi söylemleriyle Avrupa'yı sarsıyor, İsrail Suriye üzerinden Türkiye'yi tehdit ediyor...
Suriye'de ise Türkiye'yi yakından ilgilendiren tarihi gelişmeler yaşanıyor. Başkan Erdoğan'ın Pasifik'i dalgalandıran üç ülke gezisini bir yana bırakıyorum bu kadarı bile insanın nefesini kesmeye yetiyor ve siyasetin gündemini belirliyor.
Ama ne yazık ki, bütün bu olup bitenler bu ülkenin ana muhalefet partisi CHP'nin gündeminde değil. Onların gündeminde varsa yoksa İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "omakam" hırsı, şaibeli kurultayları ve önseçim tuzağıyla Mansur Yavaş'ı ekarte etme hesapları var.
Bütün bu boş gündemi de sanki başkaları dayatıyormuş gibi anlatılıyor. Oysa şaibeli kurultayın fitilini önce Akif Hamzaçebi, sonra da bir önceki CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu ateşledi. Arkasından yüzlerce CHP delegesi ya da üyesi mahkemeye veya savcılığa koşup ifade verdi.
Bu durum baskın bir kurultayla mı aşılır yoksa yine şaibeli bir önseçimle mi göreceğiz ama bu süreçte Kılıçdaroğlu'nun dile getirdiği çok çarpıcı bir itham üzerinde pek durulmadı.
Kılıçdaroğlu, çıktığı KRT televizyonunda, "İktidar üzerimegeliyor, benim önümü kesmekistiyorlar..." diye "zorlama" bir siyasi hikâye yazmak isteyen İBBBaşkanı İmamoğlu hakkında açılan davalara ilişkin bir soruya şöyle cevap veriyordu: "Benim hakkımda dadavalar açılıyor. Verilmeyecekhesabım yok. Boğazımdanharam lokma inmedi."
Aradan neredeyse 10 gün geçti. Ama ne Özel ne de özellikle İmamoğlu, "baba-oğul" ilişkisi kurduğu eski genel başkanın direkt kendisini hedef alan bu ağır ithamına bir cevap vermedi, veremedi.
Herhalde İmamoğlu'nun "boğazından haramlokma" geçip geçmediğini Kılıçdaroğlu'ndan daha iyi bilemeyiz. Bir cevap vermezse Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi "Sükutikrardan gelir"...
HANÇER POLİTİKASI
Dikkatinizi çekmiştir, CHP'liler arasında ne iç ne de dış politika açısından bir tartışma yapılmıyor. Mesela "Türkiye, Suriye'de neyapmalı?" gibi bir soruya cevap arayan bir CHP'li var mı?
İlginçtir, bu tür konularda hiçbir CHP'li aktörün diğerinden farklı bir düşüncesi yok ama aralarında büyük bir kavga var. Peki bu neyin kavgası?
Parti içinde bir sol veya sağ kanat mı var? Küreselci veya yerli-milli bir ayrışma mı söz konusu? Hiçbiri değil. Hatta siyasi anlamda ortada bir "hizipleşme" de yok. Sadece "abi-kardeş" veya "baba-oğul" ilişkisi üzerine kurulu bir "çıkar" birlikteliği ya da çatışması var. Bu yüzden de parti içindeki ithamlar siyasi söylemden çok "haramlokma" ve "hançer" üzerinden yürüyor.
Şimdi buna CHP Genel Başkanı Özgür Özel, öznesi muğlak "Partiiçi darbe" ithamını da ekledi: "Yapılanlar bir sonrakicumhurbaşkanına darbegirişimidir. Biz bu darbeyeteslim olmayız. Önseçimyapmayalım diye partimizinyönetimine göz dikenlereteslim olmayız."
Buradan da şu anlaşılıyor, parti içinde önseçimi engellemek isteyen darbeciler var. Kılıçdaroğlu ne der bilemem ama bu kez daha çok ikinci "hançer"in muhatabı MansurYavaş'ın ne diyeceği merak ediliyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
‘Şaibe’ ve ‘haram lokma’ siyaseti
ABD Başkanı Trump, Putin'le AB'yi ve Zelenski'yi yok sayarak Ukrayna savaşını bitirmek istiyor, Zelenski apar topar Türkiye'ye geliyor, Trump'ın yardımcısı JD Vance siyasi söylemleriyle Avrupa'yı sarsıyor, İsrail Suriye üzerinden Türkiye'yi tehdit ediyor...
Suriye'de ise Türkiye'yi yakından ilgilendiren tarihi gelişmeler yaşanıyor. Başkan Erdoğan'ın Pasifik'i dalgalandıran üç ülke gezisini bir yana bırakıyorum bu kadarı bile insanın nefesini kesmeye yetiyor ve siyasetin gündemini belirliyor.
Ama ne yazık ki, bütün bu olup bitenler bu ülkenin ana muhalefet partisi CHP'nin gündeminde değil. Onların gündeminde varsa yoksa İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "o makam" hırsı, şaibeli kurultayları ve önseçim tuzağıyla Mansur Yavaş'ı ekarte etme hesapları var.
Bütün bu boş gündemi de sanki başkaları dayatıyormuş gibi anlatılıyor. Oysa şaibeli kurultayın fitilini önce Akif Hamzaçebi, sonra da bir önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ateşledi. Arkasından yüzlerce CHP delegesi ya da üyesi mahkemeye veya savcılığa koşup ifade verdi.
Bu durum baskın bir kurultayla mı aşılır yoksa yine şaibeli bir önseçimle mi göreceğiz ama bu süreçte Kılıçdaroğlu'nun dile getirdiği çok çarpıcı bir itham üzerinde pek durulmadı.
Kılıçdaroğlu, çıktığı KRT televizyonunda, "İktidar üzerime geliyor, benim önümü kesmek istiyorlar..." diye "zorlama" bir siyasi hikâye yazmak isteyen İBB Başkanı İmamoğlu hakkında açılan davalara ilişkin bir soruya şöyle cevap veriyordu:
"Benim hakkımda da davalar açılıyor. Verilmeyecek hesabım yok. Boğazımdan haram lokma inmedi."
Aradan neredeyse 10 gün geçti. Ama ne Özel ne de özellikle İmamoğlu, "baba-oğul" ilişkisi kurduğu eski genel başkanın direkt kendisini hedef alan bu ağır ithamına bir cevap vermedi, veremedi.
Herhalde İmamoğlu'nun "boğazından haram lokma" geçip geçmediğini Kılıçdaroğlu'ndan daha iyi bilemeyiz. Bir cevap vermezse Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi "Sükut ikrardan gelir"...
HANÇER POLİTİKASI
Dikkatinizi çekmiştir, CHP'liler arasında ne iç ne de dış politika açısından bir tartışma yapılmıyor. Mesela "Türkiye, Suriye'de ne yapmalı?" gibi bir soruya cevap arayan bir CHP'li var mı?
İlginçtir, bu tür konularda hiçbir CHP'li aktörün diğerinden farklı bir düşüncesi yok ama aralarında büyük bir kavga var. Peki bu neyin kavgası?
Parti içinde bir sol veya sağ kanat mı var? Küreselci veya yerli-milli bir ayrışma mı söz konusu? Hiçbiri değil. Hatta siyasi anlamda ortada bir "hizipleşme" de yok. Sadece "abi-kardeş" veya "baba-oğul" ilişkisi üzerine kurulu bir "çıkar" birlikteliği ya da çatışması var. Bu yüzden de parti içindeki ithamlar siyasi söylemden çok "haram lokma" ve "hançer" üzerinden yürüyor.
Şimdi buna CHP Genel Başkanı Özgür Özel, öznesi muğlak "Parti içi darbe" ithamını da ekledi:
"Yapılanlar bir sonraki cumhurbaşkanına darbe girişimidir. Biz bu darbeye teslim olmayız. Önseçim yapmayalım diye partimizin yönetimine göz dikenlere teslim olmayız."
Buradan da şu anlaşılıyor, parti içinde önseçimi engellemek isteyen darbeciler var. Kılıçdaroğlu ne der bilemem ama bu kez daha çok ikinci "hançer"in muhatabı Mansur Yavaş'ın ne diyeceği merak ediliyor.