CHP'de alevlenen cumhurbaşkanlığı adaylık kavgasını başta eski CHP Genel Başkan KemalKılıçdaroğlu olmak üzere birçok siyasi aktör erken bulsa da mesele sadece bundan ibaret değil.
Bu kavga, bir yanıyla "liderlik",diğer yanıyla da CHP'yi İmamoğlupartisi yapma kavgasıdır. Bu yüzdenİBB Başkanı Ekrem İmamoğlu,adaylık düğmesine erken bastı. Bir anönce parti içinde kendisine itiraz edecekgüçleri tasfiye etmek istiyor.
Gözü hiçbir şeyi görmüyor, CHP'nin veya ülkenin geleceği umurunda değil. Hakkında açılan hakaret veya yolsuzluk davaları nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın amacı, CHP'nin "tek hâkimi" olmak...
Bu hamlesiyle aynı zamanda AK Parti'nin yenilenerek atağa geçmesine, ekonominin düzelmesine veya olası yeni siyasi gelişmelere karşı da "kalıcı" olma önlemi alıyor. Bir süre kenara çekilmek zorunda kalsa bile CHP'yi elinde tutmak istiyor.
Bu yüzden yargıyla kavga ediyor, sokağı ateşliyor, iktidarla çarpışan bir aktör havası veriyor. Bu noktada parti içindeki en büyük rakibi Mansur Yavaş'ı bile ciddiye almıyor.
Hatta son günlerde Yavaş'ın önseçime karşı çıkan veya adaylık yarışını erken bulan açık veya kapalı bütün mesajlarına karşı çıkıyor ve ısrarla önseçimin yapılacağını söylüyor. Yarınki toplantının da bu nedenle sonucu değiştirmeyeceği öngörülüyor.
Bu konuda Ankara kulislerinde, sadece İmamoğlu'nun değil, ÖzgürÖzel ve yakın ekibi Veli Ağbaba-Ali Mahir Başarır gibi isimlerin de "solculuk" argümanıyla MansurYavaş'ın karşısında yer aldıkları konuşuluyor.
Bu da CHP'de esas sıkışan ve sıkıştırılan ismin Mansur Yavaş olduğunu gösteriyor.
Yavaş, iki arada bir derede kalmış durumda. Ankaralıların deyimiyle ya tek başına yola devam edecek ya da siyasi yasak gibi bir olasılığa güvenerek bekleyecek. Son basın toplantısında da açık ve net değildi. Tam tersine bir gazetecinin, "Sizin pozisyonunuztam olarak nedir? Aday tartışmalarınınkapanması açısındanİmamoğlu ve Özel ile yapacağınızüçlü görüşmede nasıl bir tutumalacaksınız?" sorusu karşısında kızgınlığını gizleyemedi: "Evet, cevap veriyorum.Sonuna kadar emekliler ve asgariücretlilerin yanında olacağız."
Cevabı halkın gündemiyle örtüşse de CHP'nin gündemiyle örtüşmüyordu. Çünkü İmamoğlu çoktan CHP'lilerin gündemine hâkim olmuştu. Üçlü görüşme sonrası bu değişir ve önseçim ertelenir mi bilemem ama şunu biliyorum; önseçimde İmamoğlu'nun karşısına Yavaş'tan çok Kılıçdaroğlu ve ekibi çıkacak. Onlar, üyeyle önseçim yapmanın parti tüzüğüne aykırı olduğunu ve 1 milyon 600 bin üyenin sandığa taşınamayacağını söylüyor. Hatta yarısının bile... Bu durumda İmamoğlu tek başına önseçimden çıksa da zaferi, "Pirus Zaferi" olur.
Son bir not: Dikkatinizi çekmiştir, yüzyıllık tarihiyle övünen CHP'niniki siyasi aktörü de CHP geleneğindengelmiyor. Hatta ilginçtir bu övgü nedeni bile olabiliyor. Prof. Dr.Mesut Yeğen, erken seçim üzerine yazdığı bir yazıda, "İmamoğlu veYavaş"ı kastederek, "İkisi de 'tipik'CHP'li değil" diyor ve şöyle bir sonuç cümlesi yazıyor: "Diğer deyişle, CHP önseçimindenCHP'li olmayan muhalifseçmenin oy vermekte zorlanacağı'tipik CHP'li' bir ismin çıkmaihtimali pratik olarak zaten yok."
Peki neden "tipik bir CHP"li, muhalif seçmenden oy alamıyor?
CHP'liler bu sorunun ağırlığını düşünseydiler, bugün İmamoğlu gibi küresel güç merkezleriyle ilişkileri meçhul post truth bir siyasetçiye mahkûm olurlar mıydı?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
İmamoğlu-Yavaş kavgasında son tango
CHP'de alevlenen cumhurbaşkanlığı adaylık kavgasını başta eski CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere birçok siyasi aktör erken bulsa da mesele sadece bundan ibaret değil.
Bu kavga, bir yanıyla "liderlik", diğer yanıyla da CHP'yi İmamoğlu partisi yapma kavgasıdır. Bu yüzden İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, adaylık düğmesine erken bastı. Bir an önce parti içinde kendisine itiraz edecek güçleri tasfiye etmek istiyor.
Gözü hiçbir şeyi görmüyor, CHP'nin veya ülkenin geleceği umurunda değil. Hakkında açılan hakaret veya yolsuzluk davaları nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın amacı, CHP'nin "tek hâkimi" olmak...
Bu hamlesiyle aynı zamanda AK Parti'nin yenilenerek atağa geçmesine, ekonominin düzelmesine veya olası yeni siyasi gelişmelere karşı da "kalıcı" olma önlemi alıyor. Bir süre kenara çekilmek zorunda kalsa bile CHP'yi elinde tutmak istiyor.
Bu yüzden yargıyla kavga ediyor, sokağı ateşliyor, iktidarla çarpışan bir aktör havası veriyor. Bu noktada parti içindeki en büyük rakibi Mansur Yavaş'ı bile ciddiye almıyor.
Hatta son günlerde Yavaş'ın önseçime karşı çıkan veya adaylık yarışını erken bulan açık veya kapalı bütün mesajlarına karşı çıkıyor ve ısrarla önseçimin yapılacağını söylüyor. Yarınki toplantının da bu nedenle sonucu değiştirmeyeceği öngörülüyor.
Bu konuda Ankara kulislerinde, sadece İmamoğlu'nun değil, Özgür Özel ve yakın ekibi Veli Ağbaba- Ali Mahir Başarır gibi isimlerin de "solculuk" argümanıyla Mansur Yavaş'ın karşısında yer aldıkları konuşuluyor.
Bu da CHP'de esas sıkışan ve sıkıştırılan ismin Mansur Yavaş olduğunu gösteriyor.
Yavaş, iki arada bir derede kalmış durumda. Ankaralıların deyimiyle ya tek başına yola devam edecek ya da siyasi yasak gibi bir olasılığa güvenerek bekleyecek. Son basın toplantısında da açık ve net değildi. Tam tersine bir gazetecinin, "Sizin pozisyonunuz tam olarak nedir? Aday tartışmalarının kapanması açısından İmamoğlu ve Özel ile yapacağınız üçlü görüşmede nasıl bir tutum alacaksınız?" sorusu karşısında kızgınlığını gizleyemedi:
"Evet, cevap veriyorum. Sonuna kadar emekliler ve asgari ücretlilerin yanında olacağız."
Cevabı halkın gündemiyle örtüşse de CHP'nin gündemiyle örtüşmüyordu. Çünkü İmamoğlu çoktan CHP'lilerin gündemine hâkim olmuştu. Üçlü görüşme sonrası bu değişir ve önseçim ertelenir mi bilemem ama şunu biliyorum; önseçimde İmamoğlu'nun karşısına Yavaş'tan çok Kılıçdaroğlu ve ekibi çıkacak. Onlar, üyeyle önseçim yapmanın parti tüzüğüne aykırı olduğunu ve 1 milyon 600 bin üyenin sandığa taşınamayacağını söylüyor. Hatta yarısının bile... Bu durumda İmamoğlu tek başına önseçimden çıksa da zaferi, "Pirus Zaferi" olur.
Son bir not: Dikkatinizi çekmiştir, yüzyıllık tarihiyle övünen CHP'nin iki siyasi aktörü de CHP geleneğinden gelmiyor. Hatta ilginçtir bu övgü nedeni bile olabiliyor. Prof. Dr. Mesut Yeğen, erken seçim üzerine yazdığı bir yazıda, "İmamoğlu ve Yavaş"ı kastederek, "İkisi de 'tipik' CHP'li değil" diyor ve şöyle bir sonuç cümlesi yazıyor:
"Diğer deyişle, CHP önseçiminden CHP'li olmayan muhalif seçmenin oy vermekte zorlanacağı 'tipik CHP'li' bir ismin çıkma ihtimali pratik olarak zaten yok."
Peki neden "tipik bir CHP"li, muhalif seçmenden oy alamıyor?
CHP'liler bu sorunun ağırlığını düşünseydiler, bugün İmamoğlu gibi küresel güç merkezleriyle ilişkileri meçhul post truth bir siyasetçiye mahkûm olurlar mıydı?