İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 4 döviz bürosuna yönelik operasyonu, sadece pervasız yapılan kara para aklama olaylarına dönük bir hamle mi yoksa bir süredir siyasetin gündeminden inmeyen CHP'nin "şaibelikurultayı" meselesiyle de ilişkili mi? Önceki gün yazdım, adı geçen döviz büroları ne hikmetse gazeteci Tolgahan Erdoğan'ın daha kurultayın ertesi gün tek tek isimlerini verdiği Taç Döviz, Ats Gold, Karadeniz Döviz ve Servet Döviz bürolarıyla aynı...
Soruşturmanın şaibeli kurultayla ilişkili olduğuna dair somut bir ipucu yok. Hatta süreci takip eden bir kısım hukukçu, operasyonun tamamen "kara paraaklama"yla ilgili olduğunu söylüyor. Oysa hem CHP'deki kurultay mağdurları hem de önemli bir kamuoyu neredeyse bir buçuk yıldır adları daha kurultaydan bir gün sonra ortaya atılan ve siyasetin dizaynında rol oynayan bu döviz bürolarıyla ilgili soruşturmadan ne çıktığını merak edip durdu.
Aslında iddianame bu merakı büyük oranda gideriyor. Birçok araştırma yapılmış. Hatta çok daha ilginç bir ayrıntı da var. Mali Suçları Araştırma Kurulu'na (MASAK) yazılan bir dilekçede döviz bürolarından birinde çalıştığı anlaşılan kişi aynen şöyle diyor: "Taç Döviz'den istenen kamerakayıtları bir sonuç vermeyecektir. Çünkü kamera kaydıbüronun ön tarafını ve içini gösterecektir. Ama paralar firmanınbodrum katında bulunan merkezindençıkmıştır. (...) Şirketinbeyni alt katta bodrum kattabulunan merkezdir. Orada YaşarDurmaz'ın kardeşi Atilla Durmazve oğlu Hasan Durmaz bulunmaktadır. Sicho'da Barış Oktayvardır. Burada da hesaplardamilyonlarca döviz vardır."
Herhalde son operasyon da bu veriyeyönelikti. Çünkü ifade veren kişi fotoğraflardan,kamera kayıtlarından söz ediyor: "Benim kabul etmediğimkonular paraların kaynağını sormamve müşterilerin hesaplarınınneden tutulmadığı ile başlamış,daha sonra bazı hesaplarınfotoğraflarını çektiğimi kameradanizlediklerini anlamamladaha fazla başımın belaya girmesiniistemememle istifa etmemesebep olmuştur. Bütün yapılanişlemler bilgisayarlarda mevcuttur."
Bu konuyu önceki gün son dönemdekiyolsuzluk operasyonları eksenindenyeniden yazınca döviz büroları iddiasınınsahibi gazeteci Tolgahan Erdoğanaradı ve bu kez yeni ve ilginç bir bağlantıdansöz etti.
Can Holding soruşturmasının ikinci dalgasında operasyon yapılan BinsatHolding'den söz etti. O operasyonda holding yöneticileri Arafat Bingöl ve Cengiz Bingöl de gözaltına alınmıştı.
Gözaltı gerekçeleri de "kara paraaklama, vergi kaçakçılığı" gibi birçokiddiaya dayanıyordu.
Peki bu holding ile döviz büroları arasında nasıl bir ilişki vardı?
Şimdi gelin o ilişkiyi de gazeteci Erdoğan'dan dinleyelim: "Adı geçen dört döviz bürosuylailgili bilgileri yazınca vearkasından çok tartışılınca sürprizbir telefon aldım. BinsatHolding'den aradığını söyleyenkişi benimle görüşmek istiyordu. Kabul ettim ve İstanbulKaraköy'de buluştuk. Dövizbürolarıyla çalıştıklarını söyleyenkişi, bu işin üzerine gitmememive ne gerekirse yapabileceğinisöyledi. Kabul etmedimve durumu olduğu gibi savcılığailettim. Savcılığa verdiğim ifadedebeni arayan kişinin ismini,telefonunu, ne teklif ettiğini tektek anlattım. Ancak iddianamedebunlar yoktu."
İddianamede gazeteci Erdoğan'ın sonverdiği bilgilerin olmaması ilginç... Doğalolarak şu sorunun cevabı da merak ediliyor: Binsat Holding, CHP'nin şaibeli kurultayı nedeniyle mi devreye girdi yoksa döviz bürolarını koruma kaygısıyla mı?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
CHP, döviz büroları ve Binsat Holding
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 4 döviz bürosuna yönelik operasyonu, sadece pervasız yapılan kara para aklama olaylarına dönük bir hamle mi yoksa bir süredir siyasetin gündeminden inmeyen CHP'nin "şaibeli kurultayı" meselesiyle de ilişkili mi? Önceki gün yazdım, adı geçen döviz büroları ne hikmetse gazeteci Tolgahan Erdoğan'ın daha kurultayın ertesi gün tek tek isimlerini verdiği Taç Döviz, Ats Gold, Karadeniz Döviz ve Servet Döviz bürolarıyla aynı...
Soruşturmanın şaibeli kurultayla ilişkili olduğuna dair somut bir ipucu yok. Hatta süreci takip eden bir kısım hukukçu, operasyonun tamamen "kara para aklama"yla ilgili olduğunu söylüyor. Oysa hem CHP'deki kurultay mağdurları hem de önemli bir kamuoyu neredeyse bir buçuk yıldır adları daha kurultaydan bir gün sonra ortaya atılan ve siyasetin dizaynında rol oynayan bu döviz bürolarıyla ilgili soruşturmadan ne çıktığını merak edip durdu.
Aslında iddianame bu merakı büyük oranda gideriyor. Birçok araştırma yapılmış. Hatta çok daha ilginç bir ayrıntı da var. Mali Suçları Araştırma Kurulu'na (MASAK) yazılan bir dilekçede döviz bürolarından birinde çalıştığı anlaşılan kişi aynen şöyle diyor:
"Taç Döviz'den istenen kamera kayıtları bir sonuç vermeyecektir. Çünkü kamera kaydı büronun ön tarafını ve içini gösterecektir. Ama paralar firmanın bodrum katında bulunan merkezinden çıkmıştır. (...) Şirketin beyni alt katta bodrum katta bulunan merkezdir. Orada Yaşar Durmaz'ın kardeşi Atilla Durmaz ve oğlu Hasan Durmaz bulunmaktadır. Sicho'da Barış Oktay vardır. Burada da hesaplarda milyonlarca döviz vardır."
Herhalde son operasyon da bu veriye yönelikti. Çünkü ifade veren kişi fotoğraflardan, kamera kayıtlarından söz ediyor:
"Benim kabul etmediğim konular paraların kaynağını sormam ve müşterilerin hesaplarının neden tutulmadığı ile başlamış, daha sonra bazı hesapların fotoğraflarını çektiğimi kameradan izlediklerini anlamamla daha fazla başımın belaya girmesini istemememle istifa etmeme sebep olmuştur. Bütün yapılan işlemler bilgisayarlarda mevcuttur."
Bu konuyu önceki gün son dönemdeki yolsuzluk operasyonları ekseninden yeniden yazınca döviz büroları iddiasının sahibi gazeteci Tolgahan Erdoğan aradı ve bu kez yeni ve ilginç bir bağlantıdan söz etti.
Can Holding soruşturmasının ikinci dalgasında operasyon yapılan Binsat Holding'den söz etti. O operasyonda holding yöneticileri Arafat Bingöl ve Cengiz Bingöl de gözaltına alınmıştı.
Gözaltı gerekçeleri de "kara para aklama, vergi kaçakçılığı" gibi birçok iddiaya dayanıyordu.
Peki bu holding ile döviz büroları arasında nasıl bir ilişki vardı?
Şimdi gelin o ilişkiyi de gazeteci Erdoğan'dan dinleyelim:
"Adı geçen dört döviz bürosuyla ilgili bilgileri yazınca ve arkasından çok tartışılınca sürpriz bir telefon aldım. Binsat Holding'den aradığını söyleyen kişi benimle görüşmek istiyordu. Kabul ettim ve İstanbul Karaköy'de buluştuk. Döviz bürolarıyla çalıştıklarını söyleyen kişi, bu işin üzerine gitmememi ve ne gerekirse yapabileceğini söyledi. Kabul etmedim ve durumu olduğu gibi savcılığa ilettim. Savcılığa verdiğim ifadede beni arayan kişinin ismini, telefonunu, ne teklif ettiğini tek tek anlattım. Ancak iddianamede bunlar yoktu."
İddianamede gazeteci Erdoğan'ın son verdiği bilgilerin olmaması ilginç... Doğal olarak şu sorunun cevabı da merak ediliyor: Binsat Holding, CHP'nin şaibeli kurultayı nedeniyle mi devreye girdi yoksa döviz bürolarını koruma kaygısıyla mı?