Kamuoyu son günlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun atletli fotoğraflarını konuşuyor.

İnsanlar zaman zaman evlerinde atletle gezebilir. Yemek de yiyebilir. Bu kişinin kendi tercihi, iç çamaşırı ile evde dolaşmak hem kendisine olan saygısını hem de birlikte yaşadığı insanlara olan saygısını gösterir. Bu fotoğrafların özel olarak çektirilip servis edilmesi de Türk Milleti'ne olan saygısını gösterir ki buradan oluşturulmaya çalışılan ‘'Vatandaş Kemal'' algısı tutmaz. Bu tür yakıştırmalar kişinin kendisinin yapması ile olmaz. Kamuoyu, hareketlerine yaşam tarzına bakar uygun görürse ‘'Vatandaş Kemal'' yakıştırması yapar. Bu da öyle akşamdan sabaha olacak bir durum değildir. Geçmiş yaşanmışlıklarının nasıl olduğu bir insanın duruşu, algı oluşturmak açısından önemlidir.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu konuya ilişkin olarak sorulan sorulara; ‘' Ben 'adalet' diyorum o 'atlet' diyor. O fotoğrafta kibir asla yoktur. Sıradan sade bir vatandaş olmaktan gurur duyuyorum. Atatürk'ü tanıyor mu acaba? Atatürk yüzyılda bir yetişmiş bir insandır. Kurtuluş savaşı bilmiştir. Düne kadar Atatürk adını anmazdı, fotoğrafla Atatürk'ün adını ağzına aldı. Nadir Nadi, Kenan Evren'e derdi ki ben gardırop Atatürkçüsü değilim. Bir sürü şeyi uyduruyorlar. O sofra üzerinden bana saldırmasıyla elinden çok büyük kozu aldım. Vatandaş Kemal'i gördü. Ötekileştirirseniz düşmanlaştırırsınız.'' Burada söylemiş olduğu , ‘'.... O sofra üzerinden bana saldırmasıyla elinden çok büyük kozu aldım. Vatandaş Kemal'i gördü...'' sözleri, aslına bakarsanız o fotoğrafın bilinçli olarak çektirildiğini ve PR amacı ile kullandığını itiraf etmiş oluyor.

Atlet ile insanların evinde dolaşması bir tercih meselesidir. Birlikte yaşadığı ya da etrafında kendisini gören insanlar kendisini nasıl göstermek istiyorsa onunla ilgilidir. Evet ülkemizde bazıları evinin içinde hatta sokaklarda, şoförlerin bazıları araç kullanırken atletle duruyorlar. Ama hiç kimse bir lokantaya atlet ile gitmiyor. Çünkü bu şekilde bir lokantada ya da halka açık başka bir yerde bulunmak ‘ayıp' olarak algılanır.

Bir kamuoyu araştırmacısı ve bu tür PR konularında zaman zaman ölçüm yapan birisi olarak söyleyebilirim ki bu şekilde ‘atletli PR' çalışması ucuz ve Türk Milleti'ni tanımadan yapılan çalışmalardır. CHP gibi parasal anlamda problemi olmayan bir anamuhalefet partisinin Türk Milleti'ni tanıyan profesyonel kişileri bulup onlar ile çalışamaması en temel problemidir. Bu problemi de kolay kolay aşabilecekler gibi görünmüyor.

Kılıçdaroğlu ilk CHP Genel Başkanı olduğu dönemde Gandhi benzetmesi yapılmıştı. Hatta o dönem CHP'ye hizmet veren bazı araştırmacılar ‘'Gandhi benzetmesi tuttu, CHP'nin oyu %33-35 civarında diyorlardı. 2011 seçimlerinde Kılıçdaroğlu'nun başında olduğu CHP sadece % 25,94 oy alabilmişti. Kaset komplosu ile genel başkanlıktan ayrılmak zorunda kalan Deniz Baykal'ın başkanı olduğu dönemden sonra Kılıçdaroğlu o kadar medya desteğine oluşturulmaya çalışılan algı operasyonlarına rağmen sadece % 20 civarında bir oy artışı sağlayabilmişti.

CHP'de siyaset yapanların temel problemi toplumu tanıma noktasındaki yanılgılarıdır. Toplumu tanıdığı varsayımı ile hareket edenler ise sürekli CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na hata yaptırıyorlar.

Yine o fotoğrafa dönecek olursak; ‘'O fotoğrafta kibir asla yoktur. Sıradan sade bir vatandaş olmaktan gurur duyuyorum. .....O sofra üzerinden bana saldırmasıyla elinden çok büyük kozu aldım. Vatandaş Kemal'i gördü. Ötekileştirirseniz düşmanlaştırırsınız.''

Yapılacak en büyük PR hatalardan birisi sanırım Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ‘'sen sade vatandaş değilsin, ben sade vatandaşım'' demeye çalışmaktır.

Tayyip Erdoğan ilk başbakan olduğu dönemden beri kenar mahallelerdeki insanlarla birlikte aynı sofraya oturmuş onlarla aynı tencereye, tabağa kaşık sallamış birisidir.

Tekrarlayacak olursak ve toparlarsak, atletli olarak evinde dolaşanlar vardır. Ancak, toplum içerisine bu şekilde çıkılmaz. Bu şekilde bir görüntü PR malzemesi yapılmaz. Yapmaya çalışmak toplumu tanımamanın en büyük örneğidir.