SON DAKİKA
Hava Durumu

Zıvanadan Çıkarmak veya Tadında Bırakmak...

Yazının Giriş Tarihi: 11.07.2025 16:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.07.2025 16:47

Türkiye’nin siyasi gündemi CHP odaklı kısır bir döngü içine girdiğinden “Benim
oğlum bina okur, döner döner yine okur.” misali, maalesef bu döngüden kurtulup
gündemdeki başka konulara odaklanamıyoruz. Yani aynı şeyler tekrar tekrar
konuşuluyor, hiçbir ilerleme sağlanmadan zaman tüketiliyor, siyasi ortam ve
sokaklar ateş topu haline geliyor.
Yaşananlar ve sonrasında nakarat gibi tekrarlanan basmakalıp sözler, çözüm
yerine olayları daha da karmaşık ve içinden çıkılmaz hale getiren tavırlar artık
kabak tadını çoktan geçti; neredeyse zıvanadan çıkmak noktasına geldi.
Türkiye’nin siyasi gündemi de bugünlerde tam anlamıyla zıvanadan çıkmış
durumda. CHP’li belediye başkanlarının gözaltına alınması, tutuklanması ve bir de
belki dünya siyasetinde nadir görülebilecek şaibeli kurultay iddialarıyla ilgili ortaya
dökülen bilgi ve belgelerle süreç adeta arapsaçına dönmüş durumda.
CHP’de her zaman kurultay kavgaları, hizipler arası sandalyeli ve yumruklu
mücadeleler olmuştur. Ancak CHP, CHP olduğundan beri böylesine fırtınalı bir
döneme şahit olmamıştır. Şaibeli kurultay depremiyle başlayan süreçte CHP’li
belediye başkanları tarafından yönetilen belediyelerde soruşturma, tutuklama ve
yargılama furyası hızla devam ediyor. Her gün yeni iddialar, belgeler, görüntüler;
pişmanlık yasasından faydalanmak isteyenlerin itirafları ile dalga kasırgaya
dönüyor. Bu furyanın nereye kadar uzanacağını, nerede duracağını ve nasıl bir
yöne evrileceğini şimdiden kestirmek güç.
Herkesin partisi ve dünya görüşü kendine aittir. Ancak üç tarafı denizlerle, dört
tarafı bin bir türlü sorun ve saldırmak için pusuda bekleyen güya dost ve
müttefiklerle çevrili ülkemizin bekası, iç huzuru ve sosyal barışı açısından bu
yaşananlara körükle gidip benzin dökmek yerine; itidalli davranmak ve sağduyulu
düşünerek buna uygun hareket etmek zorundayız.
CHP’ye hiç oy vermedim. Milliyetçi ve muhafazakâr değerlere ve kutsallarıma
karşı olan yaklaşımı nedeniyle oy vermeyi de hiç düşünmedim. Bununla birlikte
hiçbir partinin fanatik taraftarı olmadım. Hür irademle aldığım bu pozisyonuma
rağmen CHP, kendisini desteklemeyen veya kendi görüşüne aykırı fikir beyan
eden herkesi olduğu gibi kabul etmek yerine, AK Parti taraftarı ya da “trol” olarak
yaftalamakta; “koyun” ve “makarnacı” gibi sıfatlarla aşağılamaya çalışmaktan geri
durmamaktadır.

Buna rağmen CHP karşıtı ama tarafsız bir seçmen olarak, şaibeli kurultayla ilgili
yaşananları partinin iç meselesi olarak görüp; ahkâm kesmeyi, söylenecek çok şey
olmasına rağmen uzun cümlelerle olayı yorumlamayı şimdilik sonraya
bırakıyorum. Bunun yanında tutuklamaların henüz mahkeme aşamasında olması
nedeniyle de, masumiyet karinesi gereği kimseyi peşin hükümle “hırsız” ya da
“rüşvetçi” gibi nitelemek istemiyorum.
Ancak Ana Muhalefet Partisi’nin içinde bulunduğu durum, partide ve belediyelerde
yaşananlar karşısında sağduyulu bir vatandaş olarak ülkem ve geleceğimiz
açısından kaygılanmadan duramıyorum. Para kuleleri, baklava kutularında görülen
yabancı para görüntüleri ne ana muhalefet partisi adına ne de ülkemiz adına arzu
edilen manzaralar değil.
CHP tüm bunların birer kumpas olduğunu söylüyor; “Benim çocuğum yapmaz”
dercesine meydan meydan dolaşıyor, mitingler düzenliyor. Yaşananların ardında
tek adam rejimi olduğunu ileri sürerek Cumhurbaşkanını suçluyor. Baklava kutusu
denildiği zaman onlar da “ayakkabı kutusu” diyerek manipüle etmeye çalışıyorlar.
Suçsuz olduklarını haykırıyorlar. Ancak böyle davaların laf kalabalığıyla
meydanlarda değil de mahkemelerde görülmesi gerektiğini göz ardı ediyorlar.
Öte yandan seçim kazanımının miting kalabalıklarıyla ya da manipülatif anketlerle
değil, hâkim gözetimindeki seçim süreçleriyle belirlendiğini unutuyorlar.
Beğenilmese de, her fırsatta yok sayıldığı iddia edilse de Türkiye bir hukuk
devletidir. Her suçun bir karşılığı ve izlenecek yasal bir prosedürü vardır.
Belediye başkanları, bazı suçlar istisna olmakla birlikte memur statüsünde
sayıldıkları için görevleriyle ilgili işledikleri suçlar bakımından özel bir yargılama
usulüne tabidirler. Önce ön inceleme yapılır, suç sabitse soruşturma izni verilir.
Detaylı inceleme sonucunda suç tespit edildiğinde mahkemeye sevk edilmeleriyle
birlikte savcılık süreci başlar; ardından tutuklama ve yargılama safhaları işler.
Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi Cumhurbaşkanının Cumhuriyet Savcısına emir
vererek zincirleme bir soruşturma süreci başlatması ne mümkündür ne de hukuk
devletiyle bağdaşır. Böylesi bir şeyin düşünülmesi bile absürttür.
İmamoğlu veya başka bir siyasi figür kendi kitlesi tarafından çok sevilebilir; hatta
kitlesi tarafından ortada ne hol ne de yumurta varken Cumhurbaşkanı adayı ya da
Cumhurbaşkanı olarak ilan edilebilir. Oyların çoğunluğunu alıp belediye başkanı
da seçilmiş olabilir. Fakat tüm bunlar o kişiye dokunulmazlık ya da suç işleme
özgürlüğü vermez.
Kaldı ki bilinen kadarıyla İstanbul’daki soruşturmanın fitilini, tutuklanan bir ilçe
belediye başkanının “Ben içerdeysem onlar niye dışarıda?” diyerek başlattığı
şikâyet ateşlemiştir. İzmir’de ise süreç, CHP’li yeni belediye başkanının selefi
hakkında yaptığı suç duyurusuyla başlamıştır.
Cumhuriyet Başsavcılığının “Bu kişiler seçilmiş, şu kadar oy almışlar, bu kadar
seveni var; ben bu şikâyetleri dikkate almıyorum” demesi zaten beklenemez.
Suçlama, tanık ifadesi, hatta itiraf varsa, yargı süreci başlamak zorundadır.
Böylesi durumlarda mahkeme safhasını ve sonuçlarını beklemek; savunmanın
adresini sosyal medya değil, adliye kürsüsün de yapmak gerekir. Siyasetçinin
ağzına yakışmayan üsluplarla meydanlardan yangına körükle gitmek ya da benzin
dökmek kimseyi mahkeme önünde aklamadığı gibi toplumu daha da kutuplaştırır.

Sade bir seçmen olarak ülkeme, iktidara, muhalefete ve tüm siyasi gelişmelere
ilgiyle bakan; düşüncelerini hür biçimde beyan eden bir vatandaşım. Çünkü
Türkiye sadece ekranlardan, sosyal medyadan ya da mitinglerden ibaret değil. Bu
ülkede yaşayan her birey, olup biteni kendi penceresinden izliyor, söylenenleri
duyuyor, yaşananları görüyor.
Hiç kimse sadece siyasetçilerin sözlerine bakarak fikir inşa etmiyor; kendi
yaşadığıyla, kendi sezgisiyle karar veriyor. Bu yüzden en ücra köşedeki
vatandaşından en tepedeki yöneticisine kadar herkesin olaylara itidalle
yaklaşması; zıvanadan çıkmadan, her şeyi tadında bırakması gerekiyor ki...
Gerçekler ortaya çıksın...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.