SON DAKİKA
Hava Durumu

O Sicilleri Açıklayın Sayın Babacan...

Yazının Giriş Tarihi: 12.11.2025 18:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.11.2025 18:30

Gerçeklerin zaman içinde ortaya çıkmak gibi inatçı bir huyu vardır. Ama
bizim coğrafyada bu inat, kılıf ustalarının maharetiyle boğulur. Yanlışı
yapan, “minareyi çalan kılıfını da hazırlar” misali, hakikatin
görünmesini ve bilinmesini engellemek için türlü kılıflar üretir; gerçek
saklanır, yalan süslenir, toplum ise yanıltılır.
Hakikat ters yüz yapılır, inkâr edilir; göz gör göre olaylar çarpıtılır, bilgi
kirliliğiyle boğulur. Algılar ustaca inşa edilir; toplumun hafızası
bulanıklaştırılır, vicdanı köreltilir. Olaylar gerçek yüzü ile değil de
yalanlar ve masallar ile halka çarpıtılarak morfin gibi sunulur; zihin
uyuşturulur, sorgulama yetisi törpülenir. Böylece hakikatin sesi kısılır,
toplumun vicdanı susturulur, hafıza ise bir sis perdesiyle örtülür.
Sonunda gerçekler ortaya her ne kadar dökülse açıklanmaya ve
anlatılmaya çalışılsa da gerçekler yalanların ağır gölgesinde boğulur;
hakikatin nefesi kesilir. Toplumun vicdanı sessizliğe mahkûm edilir.
Hakikatin öğrenilmesi engellenir; böylece yalanlar kendi ömrünü uzatır.
Yalanın ömrü uzadıkça, toplumun geleceği kısalır; vicdanın körelmesi,
bir milletin hafızasının silinmesiyle eşdeğer hâle gelir.
Bugünkü siyasi karmaşanın, ülke siyasetinin çetrefilli bir hâl almasında
ve çıkmaz bir sokakta dönüp durmasında en büyük pay sahiplerinden
ve birinci müsebbibi olmasına rağmen, yakın geçmişin 6+1 Masasının
gizemi bugün hâlâ tam anlamıyla çözülememiştir. Gizlenenler vardır,
örtülenler vardır; kamuoyuna yalnızca seçilmiş parçalar sunulmuştur,
görünen azdır, saklanan çoktur.
Bilindiği üzere 6+1 Masası’nda CHP, İYİ Parti, Saadet, Demokrat,
Gelecek ve DEVA partileri açıkça yer alırken, DEM gizli ortak olarak

masanın gölgesinde duruyordu. Görünen yüz kadar görünmeyen taraf
da tartışmaların odağına yerleşmişti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde
Erdoğan’a yenilen 6+1 Masası dağıldı; liderler yara aldı. Yara almakla
da kalmayıp dağılırken masanın kuruluşunun fikir babası Kemal
Kılıçdaroğlu, “sırtımdan hançerlendim” diyerek olaylı ve şaibeli bir
kurultayla CHP Genel Başkanlığını kaybetti.
Meral Akşener, Kılıçdaroğlu değil İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı
olması gerektiğini savunarak masadan kalktı, sonra yeniden
oturdu/oturtuldu. En sonunda ise “Güvendiğim dağlara karlar yağdı”
diyerek siyasetten çekildi. Saadet Partisi’nde Temel Karamollaoğlu
sessizce köşesine ayrıldı. Demokrat Parti’nin Başkanı ise hafızalardan
silindi. DEM’in irtibatlı ve iltisaklı dağ kadrosu kendi gölgesini tüketerek
fesih kararı aldı; nerdeyse hepsi birer birer sahneden çekildiler. Her biri,
tarihin defterine birer sessizlik notu olarak düştü.
Türkiye siyasi hayatında Erdoğan’ı devirmek maksadı ile kasırga
şiddetiyle kurulan ve uğradıkları seçim mağlubiyeti sonrasında çil
yavrusu gibi dağılan bu masa, ardında derin bir sessizlik ve soru
işaretleri bıraktı. Mukimlerinin çoğu neredeyse siyasi mevta oldu; Fatiha
okuyacak kimseleri kalmadı. Fakat fırtına sonrası sessizlik ile masanın
gizliliği hâlâ sürüyor.
Bu sessizlik, 10 Kasım 2025’te Babacan’ın: “CHP içinden gelen “2023’te
ortak listeyle girilmeliydi” eleştirilerine sert yanıt verdi: “Defterde
yazılanlar açık. Bize ne tekliflerle geldikleri, hangi simülasyonları
sundukları hâlâ kayıtlarımızda var.” Çıkışı ile çıkışıyla bozulur gibi
oldu ama sonuç aba altından sopa göstermenin ötesine geçemedi; rest
çekti ama kapıyı tam açmadı. Kapı aralık kaldı; aralıktan görünen ise
yalnızca gölgelerdi.
Babacan, CHP’nin tartışmalarını DEVA üzerinden yürütmesine izin
vermeyeceklerini, gerekirse geçmiş görüşmeleri kamuoyuna
açıklayabileceklerini söylemekle yetindi. “Defterler kapandı” derken,
“siciller açılır” tehdidiyle vicdani muhasebenin kapısını aralık bıraktı.
Kapanan defterin kapağı aslında aralık bırakılıyor. Sicil kelimesi teknik
bir kayıttan çıkıp vicdani bir muhasebe anahtarına dönüşüyor; sicil bir
kayıt değil, bir vicdan yükü hâline geliyor. Muhalefetin ortak akıl iddiası,
“kim kime ne dedi” sorusuna sıkışıyor. Sicillerin açılması tehdidi,
yalnızca iki parti arasındaki gerilimi değil, muhalefetin güven damarlarını

da zorluyor. Sicil, bir defterin sayfası değil; toplumun vicdanında açılan
bir yara izidir.
Belki ülkenin içinde bulunduğu mevcut durum, şimdilik İmamoğlu ile
mahkemeye taşınmış olması ve kamuoyunun bütün dikkatini buraya
yoğunlaştırması nedeniyle konuyu boğuntuya getirmemek adına zamanı
değil gibi gözükse de resmin büyüğünün ortaya çıkması ve gerçeklerin
ortaya dökülmesi açısından da sanki tam zamanıymış gibi duruyor.
Çünkü hakikat ertelenmez; ertelenmemesi de gerekir. Çünkü gerçekler
ertelendiğinde yalnızca yalanın ömrü uzar. Sicillerin açılması, yalnızca
bir siyasi hesaplaşma değil, bir vicdan muhasebesi olacaktır.
Bunun içinde Sayın Babacan, o sicilleri açın; çünkü hakikati saklayan
değil açıklayan tarihe kalır. Açın ki tarih susmasın. Açın ki vicdan
körleşmesin. Açın ki hakikat gömülmesin. Açın ki toplumun hafızası
yeniden dirilsin. Yakın tarih ülkemiz siyasetinde dönen döndürülen
dolapların sır perdesi aralansın...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.