SON DAKİKA
Hava Durumu

Kral Çıplak mı, Yoksa Teşhirci mi?

Yazının Giriş Tarihi: 09.06.2025 11:35
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.06.2025 11:40

Herkes “Kral Çıplak” esprisini bilir. Ama bugün çıplaklık aşikâr olmasına rağmen, kimse bunu
haykırmıyor. Tam tersine, bu çıplaklığı moda adı altında teşhircilikle örtmeye çalışıyor—
emzirme, boşaltım ve yürüme organları ironik bir şekilde şatafatlı bir gösteriye dönüşüyor.
Bunun adı da çıplaklık yerine çağdaşlık veya teşhircilik oluyor. Böylece hakikat, yalnızca göz
ardı edilen bir gerçeklik olmaktan çıkıyor; kontrol edilen, yönlendirilen ve bir propaganda aracı
olarak sunulan bir sahne dekoru hâline geliyor.

Bir çocuğun cesurca gerçeği haykırmasıyla ortaya çıkan Kral Çıplak sözü, tarih boyunca
egemen ve yönetici sınıfın kör noktalarına işaret eden bir metafor olarak kullanıldı. Bugün
ülkemizde de iktidar ve muhalefetiyle pehlivan tefrikasına dönen “Bal tutan parmağını yalar.”
sınırından Arı kovanının yağmasına dönen ve sen çok yedin bana vermedin hesaplaşması ile bir
yolsuzluk, rüşvet ve siyasi hesaplaşma sahnesinde “Kral Çıplak” benzeri olaylar dizisi
yaşanıyor. Ancak bu kez, gerçeklerin bu kadar çıplak olmasına rağmen, kimse sesini
yükseltmiyor. "Kral Çıplak!" diye bağıramıyor. Çünkü sahne çoktan kurulmuş, senaryo yazılmış
ve figüranlar rollerine uygun şekilde hareket ediyor.

Bu durumda gerçekliğin nasıl yönetildiği ve toplumun buna nasıl tepki verdiği artık tek bir tarafın
değil; tiyatroyu kuran herkesin sorumluluğunda. Medya hakikati şekillendirirken, toplum edilgen
bir izleyici mi, yoksa gerçeği dönüştüren bir aktör mü? Sessizlik bir kabulleniş mi, yoksa bilinçli
bir tercih mi? Halkın suskunluğu, yaşananları onaylamak mı, yoksa çaresizlikten kaynaklanan
bir duraksama mı? Gerçek, onu dile getirenlerin gücüne bağlı olarak mı değer kazanıyor, yoksa
görünmezliğin içinde kaybolan bir yanılsama mı?

CHP Kurultayı: Gerçeklik mi, Anlatı mı?
CHP’nin şaibelerle anılan son kurultayı, yalnızca bir parti içi mücadele değil, aynı zamanda
siyasette hakikatin nasıl şekillendirildiğini gözler önüne serdi. Delegeler üzerindeki etkiler,
vaatler ve medya yönlendirmesi, halkın bu süreci nasıl algıladığını doğrudan etkiledi. Özgür
Özel’in genel başkanlığa yükselişi sahadaki dengelerle mi, yoksa anlatıyı kuranlar tarafından
şekillendirilen bir gerçeklik üzerinden mi gerçekleşti?
Kral gerçekten çıplak mıydı, yoksa yeni giysiler ustalıkla mı dokundu? Parti içi hesaplaşmalar
sadece liderlik mücadelesi değil, aynı zamanda halkın gerçeği nasıl gördüğünü belirleyen bir
süreçti. Kurultay sonrası muhalefetin iç dinamikleri gerçekten bir dönüşüm sağladı mı, yoksa
yalnızca biçimsel değişikliklerle mi sınırlı kaldı?

Belediye Başkanlarının Tutuklanması: Hukuk mu, Siyaset mi?
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve diğer CHP’li belediye başkanlarının tutuklanması, hukuki bir
sürecin doğal sonucu mu, yoksa siyasi bir hesaplaşmanın parçası mı? Sorusunun cevabı

aranıyor ve sancılı bir şekilde süreç bekleniyor.
Medyanın söylem çerçevesi değiştikçe, gerçeklik algısı da değişiyor. Bu tutuklamalar demokrasi
vurgusuyla mı, yoksa hukuki bir zorunluluk olarak mı sunuluyor? Hakikat, yönlendirenlerin elinde
mi biçimleniyor, yoksa halkın görebileceği biçimde mi ortaya çıkıyor?

Toplumun Sessizliği: Direnç mi, Çaresizlik mi?
Halkın bu olaylara verdiği tepki gerçekten çok önemli. Bazıları taşıma ve bindirilmiş kıtalar ile
Kral Çıplak değil aslında yapılanlar iktidarı devirmek için bir devrimdi tezini haykırmaya
çalışırken halk sessiz... Bu Sessizlik, gerçeği kabullenmek mi, yoksa bilinçli bir suskunluk mu?
Medya, siyaseti yönlendirenlerin elinde bir araç hâline gelirken, halkın duruşu sessizlik içinde
eriyor mu? Yoksa bu sessizlik, yönetenlere ve olanlara karşı pasif bir direniş mi?

Gerçekler Ortaya Çıkar mı? Yoksa Şekillendirilir mi?
Kimse Kral’ın çıplak olduğunu ve yoğurdunun ekşi olduğunu kabullenmek istemiyor. Kral,
çıplaklığını teşhir edilen yanlarıyla örtmeye çalışıyor. Kral çıplak değil diye mitingler
düzenleniyor, bağırılıp çağrılıyor ama ortada da tapu gibi gerçekler, itiraflar ve pişmanlık
yasasından faydalanmak için sıraya girmiş itirafçılar var...
Fakirlik ve açlık edebiyatı ile halka et yedirmekle övünenlerin hepsi villalarda yaşıyor, elebaşları
villalardan tutuklanıyor. Hepsinin tuzu kuru... Yıllarca eşit işe eşit ücret politikasını savunanların,
özel kalem ve koruma müdürüne kadar cumhurbaşkanının maaşının kat kat fazlasını ödediği
ortaya çıkıyor.

Muhalefet cephesinde bunlar yaşanırken, iktidar cephesi ise bir rahat, çıplaklığını örtmek için
yeni bir teselli peşinde:
"Bizimki o kadar çıplak değil, en azından boşaltım organlarının her ikisinde de incir yaprağı var.
O kusurları örtüyor..."

Ancak partinin alt kademelerine siyasi vampir olarak kapak atmış, düşünce olarak istilacı bir tür
olan, parmağını yalamakla yetinmeyip arı kovanının yağma edilmesini isteyen güruh bu incir
yapraklarından rahatsız...

Halk, sessiz ve derinden olanları izlerken, sokaklarda "Kral Çıplak!" diye bağıranlara karşı "Kral
Çıplak değil, çağdaşlık gereği böyle giyiniyor" diyerek yeni bir algı yaratma çabaları dikkat
çekiyor.

Tutuklanmalar Cumhuriyet’in yıkılmasıyla bir tutulurken, diğer yanda “incir yaprakları” ile teselli
bulanlar arasında kıyasıya bir mücadele yaşanıyor. Ancak bu defa adalet de sürece müdahil
oldu.

Kralın çıplak olup olmadığı artık mahkeme kararına bağlı olarak tescil veya reddedilecek. Ancak
bu süreçte, "Zeytinyağlı yiyemem, basmada fistan giyemem..." misali bir direnişle yeni bir algı
inşa ediliyor.

Gerçekler bazen ortaya çıkmaz. Bazen de ustalıkla şekillendirilir. Ama unutmayın, herkes kendi
çıplaklığını yalnızca görmek istediği kadar görebilir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.