6+1 Masası’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı
seçimini kaybettikten sonra ve kurultayda da genel başkanlığı
Özgür Özel–Ekrem İmamoğlu ikilisine kaptırınca CHP’de sular
bir türlü durulmadı.
Uzun yıllar genel başkanlık yapan Kılıçdaroğlu’nun “sırtımdan
hançerlendim” sitemi, Özgür Özel’in seçildiği kurultayla ilgili
şaibe iddiaları, mahkeme süreci ve İmamoğlu başta olmak
üzere birçok belediye başkanıyla birlikte CHP’ye uzanan
yolsuzluk suçlamaları ile tutuklanma durumu tabloyu karmaşık
hâle getirdi.
İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanması... Kılıçdaroğlu’nun
açıklamaları... Bazı CHP’lilerin mektup ve demeçleri işin tuzu
biberi oldu.
Özgür Özel, bu zorlu ve çalkantılı süreci kurultaylarla absorbe
etmeye çalıştı. CHP bugüne kadar 39 olağan ve 19 olağanüstü
olmak üzere toplam 58 kurultay yaptı; Özel yönetimi ise sadece
iki yılda 4 kurultay düzenleyerek tarihe geçti.
Özel ve İmamoğlu ikilisi, muhalefette “son kurultayımız”
dedikleri 39. kurultayda 1333 delegenin oyunu alarak mutlu
sona ulaştılar. Genel başkan Özel oldu; ama kazanan “Körün
istediği bir göz, Allah verdi iki göz” misali Silivri’de tutuklu
bulunan İmamoğlu’ydu.
Çünkü İmamoğlu’nun siyasi hayatını bitirecek olan Kılıçdaroğlu
ekibinin dillendirdiği “Temizlenip gelsinler...” çağrısı bu
kurultayla birlikte tarih oldu.
Artık Kılıçdaroğlu ve ekibinin bırakın CHP’de siyaset yapması,
adının anılması dahi mümkün değildir. “Temizlenip
gelsinler...” türünden her çağrı ve ima, Kılıçdaroğlu uzantısı
olmakla suçlanacak, boğulacak ve linç sebebi olacaktır.
Güç ve zenginlik her yerde çekim merkezi olduğu gibi siyasette
kat kat fazlasıyla etkilidir. Bu yüzden CHP’de siyaset yapacak
herkes icazetini kurultay sonrası omurgası İmamoğlu, çatısı
Özgür Özel’den kurulan ekipten almak zorundadır.
Dilek İmamoğlu şimdiden CHP’nin “First Lady”si olmuştur.
İmamoğluların onay vermediği hiç kimse, hiçbir unvanla CHP’de
siyaset yapamaz.
Kurultay manzaraları, Özel’in bütün delegelerin oyunu alması,
rakipsiz seçilmesi, Parti Meclisi’nin çarşaf listeyle dizayn
edilmesi; ülke siyaseti açısından “Bindik bir alamete,
gidiyoruz kıyamete” dedirtecek bir değişimi işaret ediyor.
İmamoğlu’nun satranç tahtasında yaptığı hamleler taşların
dizilişini değiştirdi. Siyaseten yapılan bu hamle Silivri’de son
bulsa da CHP’de etkili oldu. Aradığını 39. kurultayda buldu;
şimdi soru, halkta karşılığını bulabilecek mi?
Kurultay salonu geniş... Yapay zekâ ile konuşabilir, kendini
alkışlatabilir, eşini “First Lady” koltuğuna oturtabilirsin; ama
halk ne diyecek?
Yanlış anlaşılmasın; yıllarca CHP genel başkanlığı yapmış
Kılıçdaroğlu’nun gelemediği, mesaj dahi gönderemediği
kurultayda Özel ve İmamoğlu ikilisinin yakaladığı rüzgâr ve
destek küçümsenemez.
CHP seçmeninin profili bellidir: kırılır, muhalefet eder, küser;
bağırır çağırır ama seçim günü yine sandığa gider, oyunu Altı
Ok’a verir. Bu bilindiği için de CHP’de kartlar yeniden
dağıtılacaktır. Kurultay öncesi İmamoğlu’nu eleştiren yazar–
çizer takımı, oyun dışında kalmamak için söylem değiştirmeye
başladı bile.
Bu bir ülke gerçeğidir; ama unutulmamalıdır ki “çarıklı erkân”
diye bilinen sessiz çoğunluk vardır.
Seçim öncesi yere göğe sığdıramadıkları, seçim sonrasında ise
göbeğini kaşıyan, Kara Fatma, koyun kuzu diye aşağıladıkları
halktır.
Bu sessiz çoğunluk gaza gelmez... Anketlere göre tavır almaz...
Verilen değil, tutulan sözleri değerlendirir... Ölçer, biçer...
Tarafını belli etmeden sandığa gider. Tercihi ancak sandıklar
açıldığında ortaya çıkar. O da seçimin sonucudur.
Bu yüzden kimse kendi kendine gelin güveyi olup şimdiden
düğün alayı kurmasın. “Körün istediği bir göz, Allah verdi iki
göz” diye sevinmesin.
Halk burnundan soluyor... İktidara da muhalefete de mesafeli.
Hem de çok mesafeli. Sandıkta Osmanlı tokadının hangi tarafa
geleceği, kimin tokat manyağı olacağı ancak seçim gecesi belli
olacak.
Bunun için ülkeyi ve ülke siyasetini şimdilik germeden,
dağıtmadan, dökmeden rahat bırakın. Halk bir nefes alsın...
Önünü görsün... Davalar görülsün... Mahkemeler işlerini
yapsın... Kim suçlu, kim müfteri ortaya çıksın...
Sonrası mı? Sonrasını merak etmeyin Allah Kerim... Zamanı
gelince sandık halkın önüne konulur... Sandıkta herkes
boyunun ölçüsünü alır ve ağırlığının kaç gram olduğunu
öğrenir...
Ama şimdiden çıkıp ortalığı velveleye vermek, erken öten horoz
misali halk nezdinde kendi siyasi sonunu hazırlamakla eş
değerdir...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hasan Kaya
Körün istediği bir göz...
6+1 Masası’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı
seçimini kaybettikten sonra ve kurultayda da genel başkanlığı
Özgür Özel–Ekrem İmamoğlu ikilisine kaptırınca CHP’de sular
bir türlü durulmadı.
Uzun yıllar genel başkanlık yapan Kılıçdaroğlu’nun “sırtımdan
hançerlendim” sitemi, Özgür Özel’in seçildiği kurultayla ilgili
şaibe iddiaları, mahkeme süreci ve İmamoğlu başta olmak
üzere birçok belediye başkanıyla birlikte CHP’ye uzanan
yolsuzluk suçlamaları ile tutuklanma durumu tabloyu karmaşık
hâle getirdi.
İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanması... Kılıçdaroğlu’nun
açıklamaları... Bazı CHP’lilerin mektup ve demeçleri işin tuzu
biberi oldu.
Özgür Özel, bu zorlu ve çalkantılı süreci kurultaylarla absorbe
etmeye çalıştı. CHP bugüne kadar 39 olağan ve 19 olağanüstü
olmak üzere toplam 58 kurultay yaptı; Özel yönetimi ise sadece
iki yılda 4 kurultay düzenleyerek tarihe geçti.
Özel ve İmamoğlu ikilisi, muhalefette “son kurultayımız”
dedikleri 39. kurultayda 1333 delegenin oyunu alarak mutlu
sona ulaştılar. Genel başkan Özel oldu; ama kazanan “Körün
istediği bir göz, Allah verdi iki göz” misali Silivri’de tutuklu
bulunan İmamoğlu’ydu.
Çünkü İmamoğlu’nun siyasi hayatını bitirecek olan Kılıçdaroğlu
ekibinin dillendirdiği “Temizlenip gelsinler...” çağrısı bu
kurultayla birlikte tarih oldu.
Artık Kılıçdaroğlu ve ekibinin bırakın CHP’de siyaset yapması,
adının anılması dahi mümkün değildir. “Temizlenip
gelsinler...” türünden her çağrı ve ima, Kılıçdaroğlu uzantısı
olmakla suçlanacak, boğulacak ve linç sebebi olacaktır.
Güç ve zenginlik her yerde çekim merkezi olduğu gibi siyasette
kat kat fazlasıyla etkilidir. Bu yüzden CHP’de siyaset yapacak
herkes icazetini kurultay sonrası omurgası İmamoğlu, çatısı
Özgür Özel’den kurulan ekipten almak zorundadır.
Dilek İmamoğlu şimdiden CHP’nin “First Lady”si olmuştur.
İmamoğluların onay vermediği hiç kimse, hiçbir unvanla CHP’de
siyaset yapamaz.
Kurultay manzaraları, Özel’in bütün delegelerin oyunu alması,
rakipsiz seçilmesi, Parti Meclisi’nin çarşaf listeyle dizayn
edilmesi; ülke siyaseti açısından “Bindik bir alamete,
gidiyoruz kıyamete” dedirtecek bir değişimi işaret ediyor.
İmamoğlu’nun satranç tahtasında yaptığı hamleler taşların
dizilişini değiştirdi. Siyaseten yapılan bu hamle Silivri’de son
bulsa da CHP’de etkili oldu. Aradığını 39. kurultayda buldu;
şimdi soru, halkta karşılığını bulabilecek mi?
Kurultay salonu geniş... Yapay zekâ ile konuşabilir, kendini
alkışlatabilir, eşini “First Lady” koltuğuna oturtabilirsin; ama
halk ne diyecek?
Yanlış anlaşılmasın; yıllarca CHP genel başkanlığı yapmış
Kılıçdaroğlu’nun gelemediği, mesaj dahi gönderemediği
kurultayda Özel ve İmamoğlu ikilisinin yakaladığı rüzgâr ve
destek küçümsenemez.
CHP seçmeninin profili bellidir: kırılır, muhalefet eder, küser;
bağırır çağırır ama seçim günü yine sandığa gider, oyunu Altı
Ok’a verir. Bu bilindiği için de CHP’de kartlar yeniden
dağıtılacaktır. Kurultay öncesi İmamoğlu’nu eleştiren yazar–
çizer takımı, oyun dışında kalmamak için söylem değiştirmeye
başladı bile.
Bu bir ülke gerçeğidir; ama unutulmamalıdır ki “çarıklı erkân”
diye bilinen sessiz çoğunluk vardır.
Seçim öncesi yere göğe sığdıramadıkları, seçim sonrasında ise
göbeğini kaşıyan, Kara Fatma, koyun kuzu diye aşağıladıkları
halktır.
Bu sessiz çoğunluk gaza gelmez... Anketlere göre tavır almaz...
Verilen değil, tutulan sözleri değerlendirir... Ölçer, biçer...
Tarafını belli etmeden sandığa gider. Tercihi ancak sandıklar
açıldığında ortaya çıkar. O da seçimin sonucudur.
Bu yüzden kimse kendi kendine gelin güveyi olup şimdiden
düğün alayı kurmasın. “Körün istediği bir göz, Allah verdi iki
göz” diye sevinmesin.
Halk burnundan soluyor... İktidara da muhalefete de mesafeli.
Hem de çok mesafeli. Sandıkta Osmanlı tokadının hangi tarafa
geleceği, kimin tokat manyağı olacağı ancak seçim gecesi belli
olacak.
Bunun için ülkeyi ve ülke siyasetini şimdilik germeden,
dağıtmadan, dökmeden rahat bırakın. Halk bir nefes alsın...
Önünü görsün... Davalar görülsün... Mahkemeler işlerini
yapsın... Kim suçlu, kim müfteri ortaya çıksın...
Sonrası mı? Sonrasını merak etmeyin Allah Kerim... Zamanı
gelince sandık halkın önüne konulur... Sandıkta herkes
boyunun ölçüsünü alır ve ağırlığının kaç gram olduğunu
öğrenir...
Ama şimdiden çıkıp ortalığı velveleye vermek, erken öten horoz
misali halk nezdinde kendi siyasi sonunu hazırlamakla eş
değerdir...