SON DAKİKA
Hava Durumu

İsrail Ağzı ile Konuşmak ve Yazmak

Yazının Giriş Tarihi: 19.06.2025 16:16
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.06.2025 16:17

1948 yılında Filistin topraklarında, Ortadoğu’da Siyonizm’e ve ABD’nin
çıkarlarına hizmet etmek amacıyla ileri bir karakol olarak kurulan İsrail,
uluslararası hukuku hiçe sayarak, anlaşmalara ve sözleşmelere
aldırmadan, hak, hukuk ve adalet tanımaksızın sivillere saldırıyor. Çoluk
çocuk demeden dünyanın gözü önünde vahşice öldürüyor.
Bugün silahlarını İran’a ve İran halkına çevirmiş durumda.
İsrail’in İran’a saldırması uzun zamandır gündemdeydi. Her iki taraf,
karşılıklı devlet olarak biri birlerine tehditler savuruyor ve sert
açıklamalarda bulunuyordu. Ancak bunun gerçek bir fiziksel saldırıya
dönüşeceğine pek ihtimal verilmiyordu. İsrail, beklenmeyen bir
zamanlamayla saldırıyı başlattı.
Burada önemli bir nokta var: Eğer bir olayda doğrudan veya dolaylı
olarak İsrail aklı varsa ve oyun kurucu pozisyonundaysa, meselenin tüm
ihtimallerini en ince detayına kadar irdelemek zorundayız. Çünkü
İsrail’in dahil olduğu her girişimin, görünen yüzünün ötesinde gizli bir
ajandası bulunur. Bu nedenle olayları sadece yüzeydeki gelişmelerle
değil, perde arkasındaki stratejik hesaplarla okumak gerekir.
Bazı yorumcular, saldırının zamanlamasının tesadüf olmadığını ve İsrail
ile İran arasında danışıklı bir hamle yaşandığını öne sürüyor. “Tam
anlamıyla bir şah-mat hikâyesine tanık oluyoruz” diyenler var.
Bazıları da açık açık İsrail’e methiye düzemedikleri için İsrail ağzı ile
konuşuyorlar ve yazıyorlar...

Kim ne söylerse söylesin, kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, İsrail'in
İran'a saldırısı hukuk dışı ve barbarcadır. Açık ve net bir şekilde, İsrail’in
İran’a yaptığı bu saldırıyı şiddetle kınıyorum.
İslam Dünyasında Tepkiler ve Stratejik Boyut
Milliyetçi-muhafazakâr kesimde bazı yorumcular, “Ama İran şöyle, fakat
İran böyle” diyerek İslam kardeşlik hukukuna uymayan açıklamalarda
bulunuyor. Fikir dünyamızda bu tür görüşlere sıkça rastlıyoruz. Ancak bu
saldırıyı anlamak için ABD ve İsrail merkezli gelişmeleri daha geniş bir
çerçevede okumamız gerekiyor.
ABD’nin eski başkanlarından Joe Biden’ın 1986 yılında yaptığı
konuşmaya bakmak meseleyi daha net görmemizi sağlar. Biden, “Eğer
İsrail olmasaydı, ABD bölgedeki menfaatlerini korumak için bir
İsrail icat etmek zorunda kalırdı” diyerek İsrail’in konumunu açıkça
tanımlamıştı. Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in G7 Zirvesi sırasında
yaptığı açıklama da dikkat çekici: “İsrail, İran’da hepimizin adına pis
işi yapıyor.” Diye açıklama yapmakta beis görmüyor. Olayları
değerlendirirken ve fikir yürütürken bu iki açıklamayı dipnot olarak
düşmekte de fayda var.
Bu noktada, saldırının zamanlamasına özel bir vurgu yapmak gerekiyor.
Dünya kamuoyu Gazze’ye odaklanmışken, Madleen Gemisi eylemleri
nedeniyle İsrail yoğun uluslararası baskı altındaydı. Ancak İsrail, bir
anda İran’a saldırarak dikkati Gazze’den İran’a kaydırmayı başardı.
Bazı yorumcuların belirttiği gibi, bu hamle aynı zamanda İran’ı mağdur
ve kahraman konumuna yükseltmiş olabilir. Şii-Sünni ayrımını
keskinleştirerek bölgesel nifak tohumları ekildiğine şüphe yok.
Bu açıdan bakıldığında, ABD’nin İsrail’i Ortadoğu’da stratejik bir ileri
karakol olarak konumlandırdığı ve bu hamlenin bir parçası olduğu
açıkça görülüyor. İsrail’in bölgesel rakiplerini dengelemek ve jeopolitik
üstünlüğünü korumak için saldırıyı gerçekleştirdiği ortada.
Türkiye ve İslam Dünyası Açısından Değerlendirme
İslam dünyası topyekûn bir saldırı altında. ABD, İngiltere, Fransa ve
İsrail merkezli stratejiler, önceden belirlenmiş sınırları yeniden çiziyor.

Egemen güçler, çeşitli senaryolarla halkları yönlendirmeye devam
ediyor.
Ancak en acı olan şu ki: İslam ülkeleri ve Müslümanlar olarak yalnızca
seyrediyor ve cılız itirazlarda bulunuyoruz. Kimi zaman devletler sınırlı
müdahalelerle süreci durdurmaya çalışsa da, genel anlamda küresel
senaryolar karşısında savunmasız durumdayız.
Bu noktada şu kritik soruları sormak gerekiyor:
İsrail’in İran’a saldırısının gerçek hedefi nedir?
İslam dünyası bu saldırıya nasıl yanıt vermelidir?
Türkiye’nin ulusal çıkarları bu gelişmelerden nasıl etkilenmektedir?
Türkiye açısından bakıldığında, bu saldırının etkilerini doğru okumak ve
ulusal çıkarları koruyacak stratejiler geliştirmek zorundayız. Seçmen
olarak, yöneticilerimize bu sorumluluğu yüklesek de, bu meselelerde
bizim de aktif bir duruş sergilememiz gerekmektedir.
İslam kardeşliği, mezhepsel farklılıkları aşarak adaleti ve hakkı
savunmamızı zorunlu kılar. Bugün saldırıya uğrayan, inanç farklarına
rağmen Müslüman bir ülke olan İran’dır. Bu noktada, vicdani ve ahlaki
duruşumuzun net olması gerekir diye düşünüyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.