
Mehmet Şimşek, "Enflasyonu indirmek için gereken adımları atacağız. Siyasi destek konusunda bir sıkıntı yok" dedi.
Bakan Şimşek, ABD'li yatırımcılarla gerçekleştirdiği görüşmenin ardından konuştu: New York'taki görüşmelerimiz oldukça verimli geçti. Siyasi destek oldukça yüksek ve gerekli adımları atmaya devam edeceğiz. Yatırımcılar iç siyasete dair programın sürdürebilirliğini sorguladı. Programımıza ciddi bir destek var.
"TÜRKİYE İÇİN KAYGILAR SÖZ KONUSU MU?"
Yatırımcıların soruları dört ana başlıkta toplanmakta. İlk olarak, iç siyasete karşı programın dayanıklılığı değerlendirildi. Öncelikli hedefimiz enflasyonu kontrol altına almak. Bu hedefimizde değişiklik yok. Programa yoğun bir destek söz konusu. Bizim gündemimiz vatandaşın gündemi olan hayat pahalılığıyla mücadele ve yapısal dönüşüm süreçleridir. Bir yanda yapısal dönüşüm, diğer yanda dezenflasyon programı ile ilgili sürece devam ediyoruz. Kaygılar daha çok programın sürdürülebilirliği noktasında odaklanıyor. Siyasi destek ise oldukça güçlü. İkinci başlık, küresel belirsizliklerin etkisiydi, bu doğrultuda Türkiye’nin dayanıklılığı soruldu.
Dünya ekonomisinin büyümesi şu anda büyük bir belirsizlikle karşı karşıya. Katıldığımız resmi toplantılarda en çok "belirsizlik" kelimesi duyuldu. Bu kadar sık kullanılan bir terimi daha önce görmedik. Risk, ölçülebilir ve yönetilebilirken, belirsizlik farklı bir durumu ifade ediyor. Böyle bir ortamda Türkiye’nin ekonomik programının nasıl şekilleneceği merak konusu oldu. Belirsizlik nedeniyle büyüme oranlarının düşeceği beklentisi var.
Küresel ekonomik büyüme bu yıl yüzde 3'ün altına gerileyecek. Bu da risk iştahının azalmasına yol açacak.
"HEM YURT DIŞI HEM YURT İÇİ GELİŞMELER REZERVLERE ETKİ ETTİ"
Borsa riskli alanlardan biri olarak belirlendi. Teknoloji ise en riskli olanı. Gelişmekte olan ekonomiler bu durumdan etkilenir. Yurt içi ve yurt dışı gelişmelerin toplam etkisi rezerv değişiminde görüldü.
Ciddi ölçüde yabancı sermaye çıkışı yaşandı. Rezerv kaybının yüzde 58-60'ı denizaşırı kaynaklı.
Bu belirsiz ortamda Türkiye ekonomisinin etkilenme derecesi, dış talebe bağımlılığın düşüklüğüdür. İhracatın gayri safi yurtiçi hasıladaki oranı yaklaşık yüzde 20 seviyesinde. Hizmet sektörü dahil edildiğinde bu oran yüzde 30'un altında kalıyor. Ülke ekonomisini iç tüketim ve yatırım dinamikleri ayakta tutuyor ki bu da Türkiye'yi küresel belirsizliklere karşı daha dirençli hale getiriyor.
"YENİ GÖRÜŞMELER GÜNDEMDE"
Eğer büyümeye değer verilirse, Türkiye bu program kapsamında sağlıklı büyümenin temel taşlarını döşüyor. Türkiye'nin ihracatının yüzde 62'si serbest ticaret anlaşmasına sahip olduğu ülkelere yapılıyor.
Tedarik zincirlerinde Türkiye’nin yakın coğrafi avantajları dikkat çekiyor. Onlara söylediğimiz şu; rezervlerdeki geçici düşüşün yansımaları bizde de etkin. Ancak stabilite sağlandığında, avantajlı durumdaki ülkeler tekrar değerlendirilecek. Tüm bu küresel sarsıntı, yeni ABD yönetiminin korumacılıkta bir sonraki aşamaya geçmesiyle tetiklendi.
Türkiye'ye uygulanan gümrük tarifesi yüzde 10 ile sınırlı, bu da ek bir avantaj sağlıyor. Asya'nın seviyeleri Türkiye'nin iki üç katı. Tedarik anlamında bağımsız ek talepler Türkiye'ye akacak. Asyalı üreticilerin bu yeni dönemde, Türkiye'ye yatırım yapma olasılıkları oldukça yüksek. Yeni görüşmeler devam etmekte.
"TÜRKİYE'NİN ÖNEMLİ AVANTAJLARI ORTAYA ÇIKACAK"
Fon çıkışı süreci bizim de deneyimlediğimiz bir durum oldu. Belki de diğerlerinden daha fazla etkilenmiş olabiliriz çünkü yurt içi gelişmeler de peşi sıra geldi. Ancak istikrar sağlandığında, Türkiye’nin birçok avantaja sahip olduğu anlaşılacak. Küresel entegrasyonun zayıfladığı bu süreçte Türkiye’nin bölgesel entegrasyon avantajları belirginleşiyor.
Konular her zaman çok boyutludur. Pek çok alanda tepki gerektiren durumlar olabilir. Türkiye için en önemli fırsat ise şu: Küresel büyüme yavaşladıkça, emtia fiyatlarındaki düşüş de yaşanacak. Petrol fiyatları 65-70 bandında seyrettiğinde Türkiye açısından ciddi avantaj oluşturuyor.