Meşhur “Sarı Öküz” hikayesini bilirsiniz. Hatırlamayanlar veya unutanlar için “Sarı Öküz” hikayesini, teşbihte hata olmaz prensibi ile hoşgörünüze sığınarak ve bu günkü yaşananlarla bağlantılı olarak kısaca tekrarlamak istiyorum…
Hikâye bu ya Dünyanın en güzel coğrafyasında Babadolu denilen güzel mi güzel, yemyeşil, verimli otlakları, her taraftan fışkıran su kaynakları ile ünlü bir yer varmış. Bu otlaklarda semiz mi semiz öküz sürüleri yaşar tertemiz nehirlerinden su içerlermiş.
Fakat zaman içinde bu öküz sürüsüne aslanlar musallat olmuşlar. Aslanlar her zaman pusuda öküz sürüsünü gözetler, fırsatını buldukları zamanda saldırırlarmış. Ancak, öküzler aslanlar saldırıya uğradıkları zaman birlik ve beraberlik içinde bir araya toplanıyor, güçlerini birleştirip voltran oluşturdukları için de aslanlar sürüye zarar veremiyorlarmış.
Aslanlar, öküz avlayamadıklarından her geçen gün zayıflamaya, aralarında huzursuzluk artmaya ve düşmanlıklar yükselmeye, gruplaşmalar ve muhalefet güçlenmeye başlamış.
Aslında Öküzlerde bu kargaşa içinde yaşamaktan devamlı aslanlara karşı güçlerini birleştirip savunma yapmaktan gece gündüz teyakkuz halinde bulunmaktan bıkmışlar, yorulmuşlar.
Aslanların lideri bir gün bütün aslanları bir araya toplamış. Sevgili arkadaşlar biliyorum öküzler birlik ve beraberlik içinde oldukları, güçlerini bize karşı birleştirdikleri için avlanamıyoruz. Böylece de hem gücümüz üzülüyor hem aç kalıyoruz. Buna bir çözüm bulmak için hileli barış anlaşması ile öküzleri güçsüz bıraktıktan sonra saldırmayı planladığını söylemiş.
Aslanlar hileli bir barış anlaşması teklifinde bulunmak için ellerinde beyaz bayrak ile öküzlerin yanına gitmişler. Helalleşmek istediklerini, barış teklif ettiklerini belirterek; “Size hep saldırdık durduk. İnanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküz 'de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor, tahrik ediyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Aslında sizle hiçbir sorunumuz yok. Bütün sorun Sarı Öküz. O'nu bize ve kurtulun, yine barış içinde yaşayalım" teklifini yapmışlar.
Aslanlar bu teklif ile eski “Sarı Öküz Hikayesinde” olduğu gibi öküzlerin sarı öküzü vereceklerini, aslanlarda birkaç hafta sonra alaca öküzü, beyaz öküzü deyip öküzleri alacaklarını ümit ederken bu defa öküzler “Yok demişler. Atalarımız bize Sarı Öküz hikayesini anlattı. Günün birinde aslanlar gelip sizden “Sarı Öküzü” isterlerse sakın ola ki bizim düştüğümüz gibi hataya düşüp Sarı Öküzü vermeyin. Diye vasiyet ettiler onun için biz size “Sarı Öküzü vermeyiz.” Barış için başka teklifiniz varsa görüşmeye devam edelim yoksa da geldiğiniz gibi gidin” derler.
Öküzlerden böylesi bir cevap beklemeyen aslanlar baştan şaşırırlar ama masada kâğıt bitse de aslanlar da hile bitmediği için tamam Sarı Öküzü kıyamıyorsunuz, vermeyin ama barış, hak hukuk ve adalet içinde yaşamamız için barış görüşmelerini kesmeyelim bir sonraki hafta sizi bekliyoruz o zamana kadar hem siz hem de biz düşünür ortak bir noktada uzlaşır barış içinde yaşarız.
Yalnız “Sarı Öküz çok hırçın olduğundan onunla anlaşamıyoruz. Yoksa onun haricindeki hepinizi ılımlı ve barışseversiniz. Bu nedenle biz Sarı Öküzü muhatap kabul etmiyoruz. Onun haricinde herkesi önümüzdeki hafta barış görüşmesi için bekliyoruz.
Bir hafta boyunca aslanlar öküzleri nasıl parçalayıp bölüp yiyeceklerini düşünürken, öküzlerde bir hafta boyunca saldırı olmadığı için rahat bir hafta geçirmişler.
Bir hafta sonra barış yanlısı öküzler ellerinde beyaz bayrak ile Sarı Öküzü ve sevenlerini yanlarına almadan aslanların mekanına gitmişler. Aslan'ın işbirlikçisi tilki ve çakal öküzlerin yolda yaptıkları konuşmalar doğrultusunda gerekli hile ve desise ile yapacakları planı hazırlamışlar.
Hoşbeşten sonra aslanların reisi barışsever öküzler, davetimize icabet edip katıldığınız için öncelikle teşekkür ederim. Geçen toplantıda da gördüğünüz üzere kalabalıkta bu görüşmeler olmuyor, olsa bile bir sonuç alınamıyor. Onun için aramızdan üçer kişi seçelim diğerleri eğlenirken bu komisyon barış görüşmelerine başlasın teklifini yapmışlar…
Bu fikir kabul görmüş her iki grup üçer kişilik isim belirlemişler. Ancak aslanlar öküzlerin komisyonundaki boz öküze, Sarı Öküzün öz be öz kardeşi, oda hırçın. Onun olduğu yerde anlaşma olmaz… Diye itiraz etmişler. Bir haftalık rahata alışan öküzler tamam demişler… Onun yerine başka bir isim belirlemişler…
Görüşmeler başlamış, aslanlar heyettekilere bir rağbet bir yağlama ama anlaşma olmamış. Kendi aralarında bir hafta sonra buluşmak üzere ayrılmışlar ama sinsice kendi aralarında boz öküzü nehirden geçerken heyet üyelerinin geri kalıp itmesi ve suçun domuzun üzerine atılması konusunda anlaşmışlar.
Aslanlar öküzleri yolcu ederken “aman ha nehirden geçerken dikkat edin. Nehirde kocaman domuzlar var…” diye seslenmeyi ihmal etmemişler…
Öküzler barış görüşmelerinden geri dönerken sürünün en arkasından komisyon üyeleri ile giden boz öküz nehrin azgın sularına düşer. Yanındaki barış heyeti üyeleri kurtaramaz bütün öküzlerin gözü önünde boz öküz azgın sularda gömülür gide. Bu olayla birlikte bölünme ve parçalanma başlamıştır… Öküzlerin her barış görüşmesinden sonra geri dönerken arkadaşlarını kimi zaman nehir, kimi zamanda tipi, kar, kimi zamanda dağdaki heyelanda kaybederler. Buna rağmen öküzler barış ve özgürlük adına görüşmelere devam ederler…
Sonuç mu? Sonuç…
Dediğim gibi bu fablımsı bir hikâye… Teşbihte hata olmaz…
(Üstat Dilipak'ın he yazısının sonunda yaptığı gibi) “Selam ve dua ile…”