16 Nisan 2017 Halkoylaması ile geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve ardından fiili seçimi olan 24 Haziran 2019 seçimlerini geride bıraktık.
Bazıları daha şimdiden erken seçim çığırtkanlığı yapadursun, sisteme ilişkin uyum yasaları ve işlemeyen hususlarla ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay başkanlığında yürütülen çalışmalar vardı. Bu çalışmalar büyük oranda tamamlandı. Önümüzdeki günlerde de kamuoyu ile paylaşılacak, hep birlikte göreceğiz.
Diğer taraftan da siyasete ilişkin beklentiler var. Ali Babacan- Abdullah Gül ve Davutoğlu parti kurma çalışmalarına ilişkin nabız yoklamaya devam ederken bunlar dışında da beklentiler var. Bu beklentilerin başında AK Parti tarafından atılacak adımlar, kongre süreçleri, genel merkez ve kabine revizyonu tartışmaları var.
Bürokrasi ve iş dünyası bu tür söylentilere karşı oldukça hassas; Ankara'da bürokrasi yeni bir seçim ihtimali ya da kabine revizyonu ihtimali olduğu zaman işleri rölantiye alırlar ve çarklar aheste aheste çalışır.
Kabine revizyonu olacağı artık aşikar bir vaziyete gelmiş durumdadır. Berat Albayrak, Süleyman Soylu, Abdülhamit Gül, Mevlüt Çavuşoğlu, Ziya Selçuk ve Murat Kurum'un yerlerini korumasına kesin gözüyle bakılıyor. Diğer isimlerle ilgili tüm tahminler ise spekülasyon niteliğinde olacaktır.
Gelgelelim bizim ülke olarak problemlerimiz daha derin. Artık yeni bir sistem var. Bu sistem vesilesiyle oluşan ittifakların da oluşturduğu bir gerçeklik var. Siyasal hesaplar bunlar üzerinden yapılıyor. Böyle olunca da İYİ Parti'den Koray Aydın'ın yaptığı ‘'CHP ile ortaklığı içimize sindiremiyoruz.'' mealinde açıklamalar yapmak durumunda kalıyorlar. Tüm bu sebeplerden dolayı seçim kanunu hakkında da bir karara vararak %10 olan ülke seçim barajının %5 civarında bir yere çekilmesi hem toplumsal bir rahatlama sağlayacak hem de halkın temsil düzeyi artmış olacaktır. Dar bölge konusunun gündeme tekrar gelmesi de elzem gibi gözüküyor. Zaten, ittifaklarla seçim barajı sıfırlanmış oluyor. Kimse istemediği içine sindiremediği bir ittifak içerisinde olmak zorunda kalmadan siyaset yapabilir. Diğer taraftan PKK ile irtibatı iyice alenileşen HDP'nin içerisinde bulunan Türk Solu oyları da belki kendi mecralarına dönerler. Böylelikle de HDP'nin biraz hormonlu olan oyu da gerçek oyu olan % 7 civarına düşer. Diğer taraftan Babacan- Gül ve Davutoğlu da % 5 olan ülke barajını geçebilirler mi bilinmez ama kimse aslı varken taklidine bakmaz. Batı ile iyi geçinmeyi savunan CHP varken Babacan'a, SP varken de Davutoğlu'na pek itibar edilmez.
Sonuç olarak; Türkiye'nin yaşadığı bir süreç var bu süreçte de yeni dengeler var buna ilişkin baraj ve dar bölge de dahil tüm ihtimaller masada, bekleyip göreceğiz.