Günler kısalıyor mu ne ? Güneş, elini eteğini çekti çekecek gibi gibi...
Yazlar biter , kışlar biter ; mevsimler gelip geçer sağ olana...
Yüküm, yüreğimde ağır mı ağır oysa...
"Derdim çoktur hangisine yanayım ? " dediği gibi ozanın...
Söyleyemediklerime mi ? Yapamadıklarıma mı? Hep geç kalışlarıma ? Hiç varamayışlarıma mı ? Erkenden dibinde ağaç olduğum beyhude monologlarıma mı ? Dokunamadığım dokunduramadığım sözlere mi? Yetemediğim yetişemediğim zamana mekâna mı? Hangisine yanayım bilemem düşününce...
Hani en son saçımı örmüştü dizinin dibine oturmuştum o gün hastaneye gideceklerdi babamla annem , ben ilkokul bire gidiyordum, ama vedalaşmamıştık ki son sözümüzü söylememiştik ki bir daha hastaneden gelmeyeceğini bilmiyordum ki... Hani babaannemle de öyle ani bir ayrılık yıllar sonra... Hani öğretmenim... Hani saçma hayallerim... Deli deli inat ettiklerim... Kendime yazık ettiklerim... Hani uzak puslu sisli gelecekte musmutlu diyarlarda musmutlu yaşayacak pembe panjurlu evimiz salıncaklı bahçemiz olacaktı?..
Çocuklarımız isyankâr olmayacak , yolda belde ihtiyarlara hürmet edilecekti... Âdil bir ütopyada hayâllerimiz boy verecekti... Tarlada altın bulanların kadı huzurunda davası gibi "yok senindir bu tarlanın üstünü sattın bana ; yok senindir , altı üstü hepsini birden sattım ben" problemi gibi naif meseleler meşgul edecekti bizleri... Hoyrat çirkin galiz bir dünyada ne yapıyoruz böyle durmadan ? Durmadan...
Durmadan yazlar bitiyor kışlar kapıda işte...
Üşüyor yalnızlığımız sokaklarda...
Terk ediliyor vefamız, kanıyor boşa döktüğümüz sevgiler merhametler...
Ne yapsak sonunu başını başaramadığımız acemice çaylakça komik trajik bir oyun...
Teslim olunca itiraf edince sükûna verince kulağını duyuyor insan :
"Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir." (En' am 32 ' den )
Nüket Belsan Taşören