Le Pen'e soruşturma, HDP'ye alkış: işte çifte standart!
Mayıs ayında Fransa'da seçimler var. Aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN) bu seçimlerde oldukça iddialı. Muhafazakarların lideri skandallar nedeniyle sempati kaybetmekte. Sosyalistlerin ise ilk iki parti arasında yer alamayacağı çok dile getiriliyor. Bu durum da en fazla aşırı sağcı Ulusal Cephe'ye (FN) yaramakta. François Fillon ve Emmanuel Macron'a karşı Marine Le Pen'in yarışı kazanması ihtimalini düşünerek endişe etmeye başlayanların sayısı da artmış durumda.
İşte tam da bu esnada aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin Başkanı Marie Le Pen'in babası ve partinin de kurucusu Jean-Marie Le Pen hakkında “ırkçılık” suçlamasıyla soruşturma açılıyor. Bu soruşturma sayesinde bir kez daha Fransız kamuoyuna baba Le Pen ile kızı Le Pen'in Fransa demokrasisi için ne derece tehlikeli oldukları gözler önüne serilecek. Oysa bu soruşturma bir tür seçimi de etkileyecek nitelikte. AB ülkelerinde kimse bu soruşturmaya karşı değil. Hatta Avrupa Parlamentosu bir ay önce Jean-Marie Le Pen'in dokunulmazlığını da kaldırdı.
Sakın yanlış anlaşılmasın. Kesinlikle karşı değilim bu duruma. Hatta destekliyorum. “Irkçılık” insanlık suçudur. Jean-Marie Le Pen ırkçı söylevlerinin hesabını vermelidir. Hatta inşallah Fransız seçmenler demokrasilerine sahip çıkarlar ve aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN) ve lideri Marie Le Pen beklenen başarıyı gösteremez ve ilk iki aday arasında aşırı sağcı bir başkan adayı Le Pen olmaz.
Bunu sadece Fransa için ya da AB için değil insan hakları için istiyorum.
Benim gözümde “irkçılık” ve “terör” arasında hiç bir fark yok. Her ikisi de insana düşman!
Peki ama Fransa'da ırkçılık söz konusu olduğunda doğru adım atan Fransa'yı destekleyenler ve alkışlayanlar aynı şekilde ırkçılık ve terör söz konusu olduğunda Türkiye'ye karşı niye tavır almaktalar?
PKK sadece bir terör örgütü değil aynı zamanda “Kürt kafatasçılığı” propagandası yapan ırkçı bir örgüt. Fransa'da ırkçılık suç da Türkiye'de değil mi?
PKK terör örgütünün kanlı eylemlerine karşı tavır almayan ve hatta “Kürt kafatasçılığı” yapmasını istismar ederek oy avcılığı yapan HDP'nin bu açıdan Fransız aşırı sağcı Ulusal Cephe'den (FN) ne farkı var? Biri aşırı sağcı olduğunu saklamadan diğeri ise aşırı solcu olduğunu söyleyerek “insanların kökenine dayalı ırkçılık” yapmaktalar.
Ancak Fransız ırkçılara karşı doğru tavır alanlar, “kürt kafatasçılığı” yapanları desteklemekteler.
Fransa'da hukuk devleti “ırkçı söylevleri” nedeniyle hem de başkanlık seçimi öncesi seçimin en güçlü partisi konumundaki partinin kurucusu hakkında soruşturma açmakta. Çok da doğru yapmakta. Tüm AB bu gelişmeyi alkışlamakta. Ben de alkışlıyorum.
Ancak Türkiye'de hukuk devleti aynı Fransa'da olduğu gibi üstelik sadece ırkçılık yapmakla kalmayıp aynı zamanda onbinlerce insanı katletmiş buluna kafatasçı bir terör örgütü olan PKK'yı destekleyen ve hatta seçimlerde PKK terör örgütünün tehditleri altında insanların oy vermek zorunda kaldığı HDP'nin yöneticileri hakkında soruşturma açıldığında AB'de kıyamet koparılmakta.
Oysa Jean-Marie Le Pen söyledikleri nedeniyle haklı olarak suçlanırken Türkiye'de haklarında soruşturma açılan HDP'li politikacıların kimi PKK terör örgütünün silahlarını arabasıyla taşıdığı için, bazısı yaralı PKK'lı teröristleri kaçırdığı için ya da kimisi açıkca insanları birbirlerine kışkırttığı ve şiddeti savunduğu için hakim karşısına çıkmaktalar.
Irkçılık yaptığı için Jean-Marie Le Pen'in dokunulmazlığını kaldıran Avrupa Parlamentosu ırkçı terör örgütü PKK'nın propagandasını yapan bazı HDP'li politikacıları kırmızı halılar üstünde “VIP” konuk olarak ağarlamakta.
Bu çifte standart değildir de nedir?
Türkiye ırkçılık ve teröre karşı hukuk devleti nezdinde adım attığında “AB üyesi olamaz” diyenler, Fransa ırkçılığa karşı adım attığında “AB'ye yakışan budur” diyerek bu adımı övmekteler.
Oysa her iki ülkede de hukuk devleti üzerine düşen görevi yerine getirmekte. Ancak bu gerçek görülmek istenmemekte.
Bu duruma da hakkında soruşturma açtıkları Fransız aşırı sağcılar ve Türkiye'yi kana bulayan PKK'lı ırkçı teröristler çok sevinmekte! Demokrasi hem Fransa'da hem de Türkiye'de aynı şekilde savunulmalı ve ırkçılık ile teröre karşı mücadele de bir ülkede desteklenip diğerinde kösteklenmemeli. Bilmem anlatabildim mi?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ozan Ceyhun
Le Pen’e soruşturma, HDP’ye alkış!
Le Pen'e soruşturma, HDP'ye alkış: işte çifte standart!
Mayıs ayında Fransa'da seçimler var. Aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN) bu seçimlerde oldukça iddialı. Muhafazakarların lideri skandallar nedeniyle sempati kaybetmekte. Sosyalistlerin ise ilk iki parti arasında yer alamayacağı çok dile getiriliyor. Bu durum da en fazla aşırı sağcı Ulusal Cephe'ye (FN) yaramakta. François Fillon ve Emmanuel Macron'a karşı Marine Le Pen'in yarışı kazanması ihtimalini düşünerek endişe etmeye başlayanların sayısı da artmış durumda.
İşte tam da bu esnada aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin Başkanı Marie Le Pen'in babası ve partinin de kurucusu Jean-Marie Le Pen hakkında “ırkçılık” suçlamasıyla soruşturma açılıyor. Bu soruşturma sayesinde bir kez daha Fransız kamuoyuna baba Le Pen ile kızı Le Pen'in Fransa demokrasisi için ne derece tehlikeli oldukları gözler önüne serilecek. Oysa bu soruşturma bir tür seçimi de etkileyecek nitelikte.
AB ülkelerinde kimse bu soruşturmaya karşı değil. Hatta Avrupa Parlamentosu bir ay önce Jean-Marie Le Pen'in dokunulmazlığını da kaldırdı.
Sakın yanlış anlaşılmasın. Kesinlikle karşı değilim bu duruma. Hatta destekliyorum. “Irkçılık” insanlık suçudur. Jean-Marie Le Pen ırkçı söylevlerinin hesabını vermelidir. Hatta inşallah Fransız seçmenler demokrasilerine sahip çıkarlar ve aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN) ve lideri Marie Le Pen beklenen başarıyı gösteremez ve ilk iki aday arasında aşırı sağcı bir başkan adayı Le Pen olmaz.
Bunu sadece Fransa için ya da AB için değil insan hakları için istiyorum.
Benim gözümde “irkçılık” ve “terör” arasında hiç bir fark yok. Her ikisi de insana düşman!
Peki ama Fransa'da ırkçılık söz konusu olduğunda doğru adım atan Fransa'yı destekleyenler ve alkışlayanlar aynı şekilde ırkçılık ve terör söz konusu olduğunda Türkiye'ye karşı niye tavır almaktalar?
PKK sadece bir terör örgütü değil aynı zamanda “Kürt kafatasçılığı” propagandası yapan ırkçı bir örgüt. Fransa'da ırkçılık suç da Türkiye'de değil mi?
PKK terör örgütünün kanlı eylemlerine karşı tavır almayan ve hatta “Kürt kafatasçılığı” yapmasını istismar ederek oy avcılığı yapan HDP'nin bu açıdan Fransız aşırı sağcı Ulusal Cephe'den (FN) ne farkı var? Biri aşırı sağcı olduğunu saklamadan diğeri ise aşırı solcu olduğunu söyleyerek “insanların kökenine dayalı ırkçılık” yapmaktalar.
Ancak Fransız ırkçılara karşı doğru tavır alanlar, “kürt kafatasçılığı” yapanları desteklemekteler.
Fransa'da hukuk devleti “ırkçı söylevleri” nedeniyle hem de başkanlık seçimi öncesi seçimin en güçlü partisi konumundaki partinin kurucusu hakkında soruşturma açmakta. Çok da doğru yapmakta. Tüm AB bu gelişmeyi alkışlamakta. Ben de alkışlıyorum.
Ancak Türkiye'de hukuk devleti aynı Fransa'da olduğu gibi üstelik sadece ırkçılık yapmakla kalmayıp aynı zamanda onbinlerce insanı katletmiş buluna kafatasçı bir terör örgütü olan PKK'yı destekleyen ve hatta seçimlerde PKK terör örgütünün tehditleri altında insanların oy vermek zorunda kaldığı HDP'nin yöneticileri hakkında soruşturma açıldığında AB'de kıyamet koparılmakta.
Oysa Jean-Marie Le Pen söyledikleri nedeniyle haklı olarak suçlanırken Türkiye'de haklarında soruşturma açılan HDP'li politikacıların kimi PKK terör örgütünün silahlarını arabasıyla taşıdığı için, bazısı yaralı PKK'lı teröristleri kaçırdığı için ya da kimisi açıkca insanları birbirlerine kışkırttığı ve şiddeti savunduğu için hakim karşısına çıkmaktalar.
Irkçılık yaptığı için Jean-Marie Le Pen'in dokunulmazlığını kaldıran Avrupa Parlamentosu ırkçı terör örgütü PKK'nın propagandasını yapan bazı HDP'li politikacıları kırmızı halılar üstünde “VIP” konuk olarak ağarlamakta.
Bu çifte standart değildir de nedir?
Türkiye ırkçılık ve teröre karşı hukuk devleti nezdinde adım attığında “AB üyesi olamaz” diyenler, Fransa ırkçılığa karşı adım attığında “AB'ye yakışan budur” diyerek bu adımı övmekteler.
Oysa her iki ülkede de hukuk devleti üzerine düşen görevi yerine getirmekte. Ancak bu gerçek görülmek istenmemekte.
Bu duruma da hakkında soruşturma açtıkları Fransız aşırı sağcılar ve Türkiye'yi kana bulayan PKK'lı ırkçı teröristler çok sevinmekte!
Demokrasi hem Fransa'da hem de Türkiye'de aynı şekilde savunulmalı ve ırkçılık ile teröre karşı mücadele de bir ülkede desteklenip diğerinde kösteklenmemeli.
Bilmem anlatabildim mi?