Sanat şiirini okudum yine ; Recep Tayyip Erdoğan- dans vals vs. gibi tartışmalar gözüme ilişince... Modern bale, çağdaş opera , bunlardan nasibi yoksa sükut etmeli insan, bizim aydınların yanında ... Halbuki Çamlıbel demiş ya :
"Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek, Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar! Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar
Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da Gezersin kırk asırlık mabedin içini Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda Bize heyecan verir bir parça yeşil çini
Sen raksına dalarken için titrer derinden Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin
Fırtınayı andıran orkestra sesleri Bir ürperiş getirir senin sinirlerine, Istırap çekenlerin acıklı nefesleri Bizde geçer en yanık bir musiki yerine
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini, Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...
Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken Yazılmamış bir destan gibi Anadolu'muz Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken Sana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz..."
Bakınca şöyle bir geçmişe... Tanzimat ' la yoğun bir şekilde başlamış doğu- batı sorunsalı... Piyano - bağlama karşı karşıya getirilmiş... Yobaz imamla - aydın öğretmen... Caceylicalacula denmiş adına Osmanlı harflerinin... Latin harfleri olmuş milli alfabe ve yeni harf misyoneri: aydın... Kılık kıyafet de öyle... Japon, yerel giysisi ile yakalarken teknolojiyi bizim kasket engel olmuş bir şeylere , başörtüsü de, jöntürklerimizin karizmasına... Okur yazar çizer takımı batı hayranı taklitçisi ve onların torna tesviyesi ile onların mekteplerinde zihinleri şekillenmiş olunca bir komplekstir aşılanmış yeni gelen kuşaklara... Sanat , sanat için mi; toplum için mi yoksa ? İbrahim Tatlıses , evrensel normlarda kabul görür mü meselâ ? Arabeski yasaklasak da mı saklasak , blues jazz mı dinlesek yerine ? Tabi boş durmamış krem tabaka, bizim yerimize düşünüp tartışmış bunları... Ülke, çok seçimlerden çok kritik eşiklerden geçmiş... Tarih... Zıddıyla kaim dünyada, tekkerrürle sonra , birbiri ardınca... Seçimler... Seçtiklerimiz var etmiş bizi... Vaz geçtiklerimiz belki...
Kimseyi dansa kaldıramayan (!) cumhurbaşkanı istemeyenler var şimdi... Şu hadiseyi getirdi aklıma: Mehmed Şevket Eygi... Galatasaray ve Mülkiye ' yi okuyup dışişlerinde çalışmak yerine Diyanet ' te mütercimlik yapmaya başlayan... Sırf alkol alınan ortamlarda bulunmamak adına... Monşerlerin yanında kariyer yapmayı seçmemesi...
Hayat bu, seçimler... Hayat , vaz'geçimler... Hayat bu... Dans eder, ışıkla karanlık daima... Rabbim nur yağdırsın en karanlık imtihanlarımıza...
Nüket Belsan Taşören
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Nüket Belsan Taşören
Dans Vals vs.
Sanat şiirini okudum yine ; Recep Tayyip Erdoğan- dans vals vs. gibi tartışmalar gözüme ilişince...
Modern bale, çağdaş opera , bunlardan nasibi yoksa sükut etmeli insan, bizim aydınların yanında ...
Halbuki
Çamlıbel demiş ya :
"Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar
Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da
Gezersin kırk asırlık mabedin içini
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini
Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin
Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin
Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en yanık bir musiki yerine
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...
Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu'muz
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz..."
Bakınca şöyle bir geçmişe...
Tanzimat ' la yoğun bir şekilde başlamış doğu- batı sorunsalı...
Piyano - bağlama karşı karşıya getirilmiş...
Yobaz imamla - aydın öğretmen...
Caceylicalacula denmiş adına Osmanlı harflerinin... Latin harfleri olmuş milli alfabe ve yeni harf misyoneri: aydın...
Kılık kıyafet de öyle... Japon, yerel giysisi ile yakalarken teknolojiyi bizim kasket engel olmuş bir şeylere , başörtüsü de, jöntürklerimizin karizmasına...
Okur yazar çizer takımı batı hayranı taklitçisi ve onların torna tesviyesi ile onların mekteplerinde zihinleri şekillenmiş olunca bir komplekstir aşılanmış yeni gelen kuşaklara...
Sanat , sanat için mi; toplum için mi yoksa ?
İbrahim Tatlıses , evrensel normlarda kabul görür mü meselâ ? Arabeski yasaklasak da mı saklasak , blues jazz mı dinlesek yerine ? Tabi boş durmamış krem tabaka, bizim yerimize düşünüp tartışmış bunları...
Ülke, çok seçimlerden çok kritik eşiklerden geçmiş...
Tarih...
Zıddıyla kaim dünyada, tekkerrürle sonra , birbiri ardınca...
Seçimler...
Seçtiklerimiz var etmiş bizi... Vaz geçtiklerimiz belki...
Kimseyi dansa kaldıramayan (!) cumhurbaşkanı istemeyenler var şimdi...
Şu hadiseyi getirdi aklıma:
Mehmed Şevket Eygi... Galatasaray ve Mülkiye ' yi okuyup dışişlerinde çalışmak yerine Diyanet ' te mütercimlik yapmaya başlayan... Sırf alkol alınan ortamlarda bulunmamak adına... Monşerlerin yanında kariyer yapmayı seçmemesi...
Hayat bu, seçimler...
Hayat , vaz'geçimler...
Hayat bu...
Dans eder, ışıkla karanlık daima...
Rabbim nur yağdırsın en karanlık imtihanlarımıza...
Nüket Belsan Taşören