"Bursa içimde yara" diyor Kemal Kılıçdaroğlu. On seçim üst üste seçim kaybeden bir parti genel başkanı hiçbir yara almamış olsun. Her defasında başarılıyız, istifaya lüzum yok desin. Bu defaki tepki enteresan... Özeleştiri bile yapabiliyor olmaları, yıllardır özledikleri hazmetmesi zor bir başarı duygusu yaşıyor olduklarını gösteriyor...
Halkçı CHP'lilerin gömlek pantolon markasındaki tevazularını iyi biliriz... İmamoğlu'nun 250 000 ₺'lik saati de oldukça mütevazı duruyor. Mönü eşitleme kurgusu gibi "saatleri ayarlama" isminde birkaç perdelik tiyatro da önereceğimiz oyunlardan...
İBB'de belediye çalışanlarıyla tanışan, mutfak bölümüne giren İmamoğlu, çalışanlara, "Yemekte ne vardı" diye soruyor. "Musakka var. Sizin için de antrikot" yanıtını üzerine İmamoğlu, "Olmaz, yanlış. Birine musakka, birine antrikot olmaz. Bir dahakine aynısı olacak" talimatını veriyor. Sonra ne mi oluyor? Lüks bir balık lokantasında yemek yiyorlar. Bir gün bile musakkaya eşit mönüye tahammülü olmuyor. Ve anlaşılıyor ki belediyede çalışanlarla başkanın bugüne kadar aynı yemeği yediği, bunun belediyenin çay ocağında çekilen bir algı oyunu, bir kurgudan ibaret olduğu ortaya çıkıyor. Halkı basit kurgularla kandırma girişimi onlara siz "bidon kafa, göbeğini kaşıyan, herşeye inanan koyunsunuz" demenin bir başka yöntemidir. Millet oyunla hakikati ayırabilecek kadar akıllıdır.
Benzer birkaç replikle parlamak isteyen, kırmızı ışıkta duran Ahmet Necdet Sezer birkaç aylık tevazu dolu şovundan sonra fildişi kulesinde görev süresini doldurmuş, milletin zihninde hiçbir insana dokunmamış, başörtülü faşizmini de savunarak sessizce görevinden ayrılmış bir isim olarak akıllarda kalmıştır.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İmamoğlu'nun mazbatasını almasının hemen ardından twitter hesabından Gezicilere selam çakmış "Gezi parkının gülen gözlerine selam olsun" demişti. Biz o gülen gözleri dükkanları yağmalayan, araçları yakan, günlerce oturdukları çadırları ve çevrelerini kokutan, pisletenler olarak anımsıyoruz. Gezi terörizmini arkasına almış, Batı'ya göz kırpan bir CHP İstanbul'a ne verecek yahut İstanbul' dan neler götürecek onu zamanla göreceğiz...
Ak Parti'nin hataları yok muydu? Elbette var. "Seçim, seçim günü, sandıkta kazanılır " kuralını tecrübesi, birikimiyle en başından beri bilen bir parti. Sandığını korumak, sahip çıkmak, sağlam bir ekiple yürümek değişmez bir kuraldır... İktidar olup muktedir olamadığınız, oyların çalınmasına fırsat verdiğinizde millet yine "Emanetimize sahip çıkmalıydınız, güç sizdeydi." diye cevap verir.
Lüks ve israf üzerine kurulu bir hayata çabuk adapte olan iyi gün dostu sözümona Ak Partililer dünyevi menfaatleri için gecesini gündüzüne katarken millet, ümmet için kılını bile kıpırdatmadan oturmayı seçtiler.15 Temmuz'da kurşunlara göğsünü siper eden dava erlerinin emanetlerine ihanet ettiler. Yanlışlardan, hatalardan bahsedilenlerin istifaları alındı. Süresiz alkış tutanların eşi, dostu, akrabası bile bir koltuğa yerleşti.
Bugün İstanbul'da küskün olan muhafazakarlar, oy vermeye bile gitmediyse belki şu an içleri sızlamış, derinden bir iç çekmişlerdir. Ancak seçmeni suçlamak, basite almak, hakaret etmek çözüm değil. Kaybedilen seçmen nasıl kazanılır, nerelerde hata yapılmış, sandık nasıl beklenir, parti kurulduğunda omuz vermiş samimi insanlar nerelere dökülüp saçılmışlar biran evvel bu soruların cevabı bulunmalı. Medya ve siyasiler sert ve itici üslubun seçmeni farklı yönlere savrulmasına sebep olduğunu hala görememiş olmalı ki eski Ak Partilileri şeytanlaştırma, kurulması muhtemel partileri yaklaşan en büyük tehlike haberleriymiş gibi verme alışkanlıkları sürmekte. Demokrasiden dem vurup yeni parti kurmayı hainlikle eş tutmak ne büyük bir abes. "Hatalarımızı öyle sağlam telafi edelim ki yeni kurulan partiler de eninde sonunda bize katılmak mecburiyetinde hissetsinler" diyecek bir özgüvenimiz olmalı... "Millet alternatisizlikten bize mecbur olsun" anlayışı yanlış...
Ak Parti CHP'ye kaptırdığı eşitlik, adalet, tevazu, hoşgörü, merhamet kavramlarının içi tamamen boşalmadan onlara yeniden sahip çıkmalıdır. Oldukça sert, hainleştiren, şeytanlaştıran, ötekileştiren, iten metin yazarları gözden geçirilmeli. Geçmişte olduğu gibi hazırlanan konuşmalar büyük kitleleri etkileyen idealizm gücü yüksek yazar ve fikir adamlarıyla hazırlanmalı, samimi bir "Bismillah" ile ümmete hizmet için yola devam edilmelidir...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Havva Bütün Saraç
Musakka-Antrikot komedisi
"Bursa içimde yara" diyor Kemal Kılıçdaroğlu. On seçim üst üste seçim kaybeden bir parti genel başkanı hiçbir yara almamış olsun. Her defasında başarılıyız, istifaya lüzum yok desin. Bu defaki tepki enteresan... Özeleştiri bile yapabiliyor olmaları, yıllardır özledikleri hazmetmesi zor bir başarı duygusu yaşıyor olduklarını gösteriyor...
Halkçı CHP'lilerin gömlek pantolon markasındaki tevazularını iyi biliriz... İmamoğlu'nun 250 000 ₺'lik saati de oldukça mütevazı duruyor. Mönü eşitleme kurgusu gibi "saatleri ayarlama" isminde birkaç perdelik tiyatro da önereceğimiz oyunlardan...
İBB'de belediye çalışanlarıyla tanışan, mutfak bölümüne giren İmamoğlu, çalışanlara, "Yemekte ne vardı" diye soruyor. "Musakka var. Sizin için de antrikot" yanıtını üzerine İmamoğlu, "Olmaz, yanlış. Birine musakka, birine antrikot olmaz. Bir dahakine aynısı olacak" talimatını veriyor. Sonra ne mi oluyor? Lüks bir balık lokantasında yemek yiyorlar. Bir gün bile musakkaya eşit mönüye tahammülü olmuyor. Ve anlaşılıyor ki belediyede çalışanlarla başkanın bugüne kadar aynı yemeği yediği, bunun belediyenin çay ocağında çekilen bir algı oyunu, bir kurgudan ibaret olduğu ortaya çıkıyor. Halkı basit kurgularla kandırma girişimi onlara siz "bidon kafa, göbeğini kaşıyan, herşeye inanan koyunsunuz" demenin bir başka yöntemidir. Millet oyunla hakikati ayırabilecek kadar akıllıdır.
Benzer birkaç replikle parlamak isteyen, kırmızı ışıkta duran Ahmet Necdet Sezer birkaç aylık tevazu dolu şovundan sonra fildişi kulesinde görev süresini doldurmuş, milletin zihninde hiçbir insana dokunmamış, başörtülü faşizmini de savunarak sessizce görevinden ayrılmış bir isim olarak akıllarda kalmıştır.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İmamoğlu'nun mazbatasını almasının hemen ardından twitter hesabından Gezicilere selam çakmış "Gezi parkının gülen gözlerine selam olsun" demişti. Biz o gülen gözleri dükkanları yağmalayan, araçları yakan, günlerce oturdukları çadırları ve çevrelerini kokutan, pisletenler olarak anımsıyoruz. Gezi terörizmini arkasına almış, Batı'ya göz kırpan bir CHP İstanbul'a ne verecek yahut İstanbul' dan neler götürecek onu zamanla göreceğiz...
Ak Parti'nin hataları yok muydu? Elbette var. "Seçim, seçim günü, sandıkta kazanılır " kuralını tecrübesi, birikimiyle en başından beri bilen bir parti. Sandığını korumak, sahip çıkmak, sağlam bir ekiple yürümek değişmez bir kuraldır... İktidar olup muktedir olamadığınız, oyların çalınmasına fırsat verdiğinizde millet yine "Emanetimize sahip çıkmalıydınız, güç sizdeydi." diye cevap verir.
Lüks ve israf üzerine kurulu bir hayata çabuk adapte olan iyi gün dostu sözümona Ak Partililer dünyevi menfaatleri için gecesini gündüzüne katarken millet, ümmet için kılını bile kıpırdatmadan oturmayı seçtiler.15 Temmuz'da kurşunlara göğsünü siper eden dava erlerinin emanetlerine ihanet ettiler. Yanlışlardan, hatalardan bahsedilenlerin istifaları alındı. Süresiz alkış tutanların eşi, dostu, akrabası bile bir koltuğa yerleşti.
Bugün İstanbul'da küskün olan muhafazakarlar, oy vermeye bile gitmediyse belki şu an içleri sızlamış, derinden bir iç çekmişlerdir. Ancak seçmeni suçlamak, basite almak, hakaret etmek çözüm değil. Kaybedilen seçmen nasıl kazanılır, nerelerde hata yapılmış, sandık nasıl beklenir, parti kurulduğunda omuz vermiş samimi insanlar nerelere dökülüp saçılmışlar biran evvel bu soruların cevabı bulunmalı. Medya ve siyasiler sert ve itici üslubun seçmeni farklı yönlere savrulmasına sebep olduğunu hala görememiş olmalı ki eski Ak Partilileri şeytanlaştırma, kurulması muhtemel partileri yaklaşan en büyük tehlike haberleriymiş gibi verme alışkanlıkları sürmekte. Demokrasiden dem vurup yeni parti kurmayı hainlikle eş tutmak ne büyük bir abes. "Hatalarımızı öyle sağlam telafi edelim ki yeni kurulan partiler de eninde sonunda bize katılmak mecburiyetinde hissetsinler" diyecek bir özgüvenimiz olmalı... "Millet alternatisizlikten bize mecbur olsun" anlayışı yanlış...
Ak Parti CHP'ye kaptırdığı eşitlik, adalet, tevazu, hoşgörü, merhamet kavramlarının içi tamamen boşalmadan onlara yeniden sahip çıkmalıdır. Oldukça sert, hainleştiren, şeytanlaştıran, ötekileştiren, iten metin yazarları gözden geçirilmeli. Geçmişte olduğu gibi hazırlanan konuşmalar büyük kitleleri etkileyen idealizm gücü yüksek yazar ve fikir adamlarıyla hazırlanmalı, samimi bir "Bismillah" ile ümmete hizmet için yola devam edilmelidir...