Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Yasir Kadıoğlu

Ortadoğu'nun yeni dokunulmazı: IŞİD

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült
Herkesin Ortadoğu'yu avucunun içi gibi bildiği bir ülkede, sahadaki verileri esas kabul ederek yorum yapmak zor. Çünkü insanların önyargı ve saplantılarının karşıtı herhangi bir yorum yaptığınızda herkesin gördüğü apaçık gerçeği nasıl göremediğiniz sorulur. Bugün IŞİD ve Irak devrimi üzerine yapacağınız her farklı yorum bu nedenle ciddi bir risk taşır. Ancak bu risk halihazırda alınması gereken bir risk.

IŞİD, geçtiğimiz yıl Mart ayında kurulmuş gibi görünse de aslında Suriye'deki büyük savaşçı gruplardan birisi olan Nusra Cephesi'ni parçalaması en azından birkaç ay öncesine dayanır. Geçtiğimiz yılın Ocak - Şubat aylarında Nusra Cephesi'nin içerisinde bir darbe planlandı. Sahadan edindiğim bilgilere göre Nusra Cephesi'nin Halep'te bulunan merkez karargahında Iraklılar tarafından planlanan darbe oldukça ilginç bir operasyondu.

Sonradan IŞİD içerisinde iyice öne çıkan sözcü Ebu Muhammed Adnani ve gerçek kimliği tam olarak bilinmeyen Hacı Bekir, Nusra Cephesi'nin merkezi operasyon dairesini oluşturan yirmiden fazla önemli ismi farklı bölgelere tayin etti. Nusra Cephesi lideri Ebu Muhammed Colani'nin karargahta bulunmadığı döneme denk gelen bu tayinler neticesinde Nusra Cephesi'nin merkez kadrosu, Şam, Dera, Deyruzzor ve Hama'ya tayin edilmişti. Yerlerine ise tamamı Iraklılar tarafından oluşturulan yeni bir kadro kuruluyordu.

Bu girişim, Deyruzzor'a tayin edilen Türkiye kökenli bir Nusra Cephesi komutanının "helalleşmek" için İdlib'te bulunan Ebu Muhammed Colani'ye gitmesiyle deşifre oldu. Sonradan "Iraklılar Darbesi" olarak anılan bu girişim, Ebu Muhammed Colani tarafından boşa çıkarıldı. Bütün tayinler iptal edildi ve Nusra Cephesi'nin içerisindeki "Iraklılar"ın asıl niyeti de ayyuka çıktı.

Bu gelişme üzerine Nusra Cephesi'nin içerisindeki soğuk savaşın yerini aktif bir iktidar mücadelesi aldı. Eğer Iraklılar başarılı olsaydı, örgütün bütün birimlerini kendi denetimlerine alacak ve "Irak ve Şam İslam Devleti"ni hiç zorlanmadan ilan edeceklerdi. Dolayısıyla sonradan yaşanan tartışmalar da hiç yaşanmayacaktı.

Irak İslam Devleti'nin ilk üç ismi; Ebubekir Bağdaki, Ebu Muhammed Adnani ve Hacı Bekir, Nusra Cephesi'nin Irak İslam Devleti'nin bir kolu olduğu iddiasındaydı. Nusra Cephesi ise, Suriye'deki yapılanmanın Irak İslam Devleti'neden bağımsız olduğunu ve kendi kararlarını alma hakkına sahip olduğunu savunmaktaydı.

Krizin çözümü için Afganistan'da bulunan El Kaide'nin merkez yönetimine iki taraf da kendi tezlerini anlatan mektuplar gönderd. İki taraf da çıkacak karara razı olduklarını bildirdiler. Çıkan karar Iraklıların Irak'a dönmesi ve Nusra Cephesi'nin kaldığı yerden devam etmesi yönünde oldu.

İşte IŞİD, bu kararın bir sonucu olarak ortaya çıktı. Nusra Cephesi'nin bütün kuvvetleri bölündü. Örgütün finansal ve askeri gücünün üçte ikisi Irak İslam Devleti'nin yeni formu olan Irak ve Şam İslam Devleti'ne ilhak oldu. Bazı bölgelerde de örgüt Nusra Cephesi'nin ve diğer örgütlerin karargahlarını ele geçirerek silah ve cephanelerine el koydu. Suriye'den elde edilen ağır silahlar, önce Irak sınırındaki Rakka ve Deyruzzor'a taşındı. Daha sonra IŞİD, Suriye içerisindeki savaştan büyük oranda çekilerek Irak sınırında yeniden yapılanmaya gitti.

Suriye'de hem Esed ile savaşmadığı hem de diğer grupların saldırısından emin bir bölgeye çekildiği için süreç içerisinde zinde bir güç halini aldı. Rakka ve civarındaki Sünni aşiretlerin büyük kısmından da silah zoruyla biat aldı ve savaşçı sayısını bu yolla arttırdı.

Irak İslam Devleti, Suriye'deki gücü bünyesine katıp Irak ve Şam İslam Devleti adını aldıktan sonra bölgedeki görüntü ciddi bir değişiklik göstermeye başladı. Kendisi dışındaki bütün İslamcı grupların kendisine bağlanması gerektiğini savunan Irak ve Şam İslam Devleti'ne hiçbir istihbarat örgütü veya devlet müdahale etmedi. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Kuzey Afrika, Asya ve Afrika ülkelerinden binlerce yabancı savaşçı farklı yollarla IŞİD'e katılmak için bölgeye gitti. Hatta El Kaide ve benzeri örgütlere karşı tavrı çok net olan Suudi Arabistan dahi vatandaşlarının bu örgüte katılmasına karşı herhangi bir açık tavır almadı, sadece başka bir ülkede savaşa katılıp ülkeye geri dönenleri cezalandıracağını açıklamakla yetindi.

IŞİD, bölgesel bir askeri güç olarak yükselirken ve Irak - Suriye sınırının iki tarafında da etkinliğini arttırırken örgüte karşı herhangi bir ciddi bir itiraz da yükselmedi. Düşünün bugün IŞİD bünyesinde bine yakın Türkiye kökenli savaşçı var ve Türkiye - Suriye -Irak üçgenindeki bu savaşçı hareketliliğine yönelik açık bir tavır sözkonusu değil. Türkiye'de de bugüne kadar IŞİD'e ve bağlantılarına yönelik ciddi bir operasyon yapılmadı.

Zaman zaman Nusra Cephesi'nin bağlantıları hedef alınsa da IŞİD hiç hedef olmadı. Ürdün, Mısır, Lübnan ve Suudi Arabistan açısından da baktığınızda fotoğraf farklı değil. Çünkü Türkiye'ye göre son tahlilde IŞİD, Irak rejimine zarar verebilecek bir potansiyele sahipti. Ürdün de İran yayılmacılığına karşı IŞİD tarzı bir paramiliter gücün varlığına karşı değildi. Hatta ABD de Irak'a yönelik bir müdahale alanı açabileceği için IŞİD'in bölgesel hareketliliğini sadece izliyordu.

Öyle ki örgüt, Rakka'da çıkardığı petrolü Beşar Esed'e satıyor, Irak - Suriye sınırındaki ticaretten vergi alıyor, Suriye'de ve Irak'ta aşiretlerden "İslam Devleti" adına vergi ve zekat topluyordu.

İran, Suriye ve Irak'a göre IŞİD, Suriye'deki muhaliflerin gücünü bölüyordu. Dolayısıyla öncelikli hedef değildi. Her biri binlerce dolara mal olan hava saldırılarının hiçbirisi bu nedenle IŞİD'i hedef almıyordu. Yahut Irak ve İran'dan gelen milisler bu nedenle Rakka'da IŞİD'e karşı savaşmıyorlardı ve Halep'te IŞİD'in içerisinde olmadığı muhaliflere karşı savaşıyorlardı.

Çünkü IŞİD, bölgeyle ilgilenen bütün güçlerin çıkarlarının kesiştiği bölgedeydi. Bu nedenle, son bir yıldaki hızlı büyümeye kimse müdahale etmedi.

Bugün, IŞİD'in bölgedeki yükselişini ve Irak'taki bir yıllık devrim mücadelesinin tamamen IŞİD'e hasredilmesini bu perspektifle okursanız sanırım herhangi bir boşluk kalmaz.

IŞİD bu bölgede kimsenin doğmasını istemediği ama doğduktan sonra da kimsenin vazgeçemediği bir çocuk gibi.

Bir gün ölecek olsa da sağken kimsenin IŞİD'e kimsenin dokunmayacağı kesin.

Not: IŞİD'in Suriye'de 6 - 7 bin militanı olduğu, Irak'ta ise 10 bin militanı olduğu iddiası gerçek verilerle uyum arz etmiyor. Suriye'de Rakka - Halep - Deyruzzor arasındaki sahayı kontrol eden yaklaşık 15 bin militanı olduğu düşünülüyor. Irak'ta ise toplam militan sayısının en az Suriye kadar olduğu sanılıyor. Çünkü Irak'taki yapılanması Suriye'ye göre daha köklü ve güçlü. Dolayısıyla "6 bin militan nasıl bu kadar hızlı ilerliyor?" sorusu doğru bir soru değil. Hatta 6 bin militanın tek başına ya da IŞİD'in tek başına bir yere ilerlemesi de sözkonusu değil. Irak İslam Ordusu ve Nakşibendi Ordusu başta olmak üzere Irak'ın Sünni aşiretleri tarafından oluşturulan pek çok büyük askeri güç, Irak'taki silahlı ilerleyişinin asıl sahipleri. IŞİD'in ilerlemede hiç rolü olmadığı bilgisi doğru olmadığı gibi ilerlemenin sahibi olduğu iddiası da doğru değil. Oyunu kimin kurduğu henüz tam olarak belirginleşmedi. Ancak oyunun arkasındaki Türkiye'nin olduğu ve Sünni aşiretlerin Türkiye tarafından yönlendirildiği özellikle Iraklı ve İranlı Şii analistler tarafından dillendiriliyor. Haliyle bu karmaşa bitmeden kimin ne tarafta olduğunu tam olarak anlamak mümkün olmayacak.
YASİR KADIOĞLU DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS