Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Yasir Kadıoğlu

Medet Önlü: Deliller, soruşturma ve körlük

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült
Daha evvel bu konuyu "Paralel paranoyanın anatomisi" başlığıyla anlatmaya çalışmıştım aslında. Daha da ötesi, Medet Önlü'nün katilinin ve azmettiricisinin Emniyet tarafından takip edildiğini, muhtemel ikamet adreslerinin zaten bilindiğini ancak herhangi bir ciddi operasyonun yapılmadığını da yazmıştım. Yazının üzerinden yedi ayı aşkın süre geçti ancak bu süreçte Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti Fahri Başkonsolosu Medet Önlü'nün katledilmesiyle ilgili önemli aşama da geçildi. Medet Önlü'yü katleden tetikçi Murat Aluç, önce İstanbul'da bir gece kulübünde ortaya çıktı. 10 Ekim 2014 günü sabaha karşı, İstanbul'da bir eğlence mekanına eğlenmeye giden Murat Aluç, Emniyet takibindeydi. Ancak İstanbul'da herhangi bir operasyon yapılmadı. İstanbul'da yakından izlenen ve kendisini izleyenleri fark eden Murat Aluç önce izini kaybettirmek için İstanbul'da birkaç adresi gezdi. Sonrasında ise daha güvende olacağını düşündüğü için Sakarya'da gizlendiği asıl adrese gitmek için yola çıktı ancak Adapazarı otoyol gişelerinde durduruldu ve kıskıvrak yakalandı.

Normalde hikaye burada bitmeliydi ancak bitmedi.

Üzerinden Ümit Aydeniz adına düzenlenmiş bir sahte kimlik çıkan Murat Aluç, cezaevinde tanıştığı yakın arkadaşı İbrahim Şimşek tarafından saklanıyordu. İbrahim Şimşek de Murat Aluç gibi gayrimeşru işlerle iştigal eden ve bu nedenle zaten sürekli polis takibinde olan / olması gereken bir isimdi. Sakarya'da iyi tanınan İbrahim Şimşek'in Murat Aluç'u nasıl bu kadar uzun süre saklayabildiği hala bir muamma. İbrahim Şimşek, savcılıkta verdiği ifadede Murat Aluç'u cezaevinden tanıdığını ancak aranan bir katil olduğundan haberi olmadığını söyledi. Tesadüfe bakınız ki Murat Aluç'u saklayan İbrahim Şimşek'in nikahsız birliktelik yaşadığı Valeriya Dykun isimli kadın da Rus vatandaşı ve yine Şimşek'in ifadesine göre bu kadından bir de çocuğu var. Valeriya Dykun, İbrahim Şimşek'in verdiği bilgilere göre geçimini tercümanlık yaparak kazanıyor.

İbrahim Şimşek'e polis sorgusunda sadece 13 soru soruldu. Soruların hiçbirisi zorlayıcı değildi. Valeriya Dykun'un adı dahi geçmedi. Nitekim, Murat Aluç'un cinayet işlediği iddiasından haberi bile olmayan İbrahim Şimşek'in yazlık evindeki anahtarın yerini arkadaşlık ilişkisinden ötürü bilen Murat Aluç, o eve kendisi girerek saklanmış olmalıydı. İbrahim Şimşek'in iddiasına göre bir suçluyu saklama gibi bir durum sözkonusu olamazdı. Ayrıca amcası Ömer Şimşek adına bulundurma ruhsatlı Ruger marka silahı amcasından habersiz bir şekilde ikametinden almış, eşinin silahlı adamları gördüğünü söylemesi üzerine ikametinden aldığı silahı üstünde korkuyla bulundurmuş ve zaten silahlı şahısların polis olduğunu öğrenmesiyle de silahı araç koltuğuna bırakıp teslim olmuştu.

Savcılık sorgusunda da aynı ifadeyi tekrarlayan ve üç paragraflık bir ifade veren İbrahim Şimşek, savcılık sorgusu sonrası serbest bırakıldı.

Basit bir suçtan dahi gözaltına alınan kişilerin defalarca kez sorgulandığı, çapraz doğrulamalarla ilişik ifadelerin alındığı herkesin malumu. Peki bu kadar kompleks bir dosyada, tetikçiyi sakladığı aşikar olan bir isme sadece 13 sorunun sorulması Emniyet içerisinde rutin bir uygulama mıdır? Yoksa dosyanın açıldığı günden beri Emniyet'in gösteregeldiği vurdumduymazlığın devamından mı ibarettir?

Mesele sadece İbrahim Şimşek ya da bir başkasının "suçluluğu" veya "masumluğu" meselesi değil. Elbette isnat edilen suçlardan ötürü herhangi bir zanlıyı hedef göstermek derdinde değilim. Ancak bir savcının böylesine kompleks bir dosyada mütalaa verebilmesi için ciddi polis soruşturmasına ihtiyaç duyacağı da aşikar. Dönüp tetiği çektiğini itiraf eden Murat Aluç'un ifadesine baktığımızda da aynı soruşturma körlüğünü görmek mümkün. Karşımızda gayrimeşru ilişkiler dünyasında sıkça rastlanan bir "racon" kesme durumu var ve Murat Aluç dosyadaki bütün suçları üzerine alıp, çok kısıtlı bazı suçlamaları da firari zanlı Rizvan Esbulatov ile ilişkilendiriyor.

Aluç, özetle cinayeti para ve yurtdışında güvenli bir yaşam vaadine bağlı olarak işlediğini, cinayet günü ve sonrasında en yakınında olan Ömer Peltek'in sadece şoförlük yaptığını, İbrahim Şimşek ile herhangi bir örgütsel bağlantısı bulunmadığını söylüyor. Sıradan bir "suçu üzerine alma raconu" gibi görünse de aslında bu ifade siyasi derinliği, uluslararası boyutları ve stratejik önemi olan hadiseyi basitleştirmeyi amaçlıyor. Görünen o ki eldeki soruşturma dosyasıyla savcılık ve mahkemenin gidebileceği en uç nokta Rizvan Esbulatov ismi ki bu ismin gerçek bağlantıları henüz detaylandırılabilmiş değil. 2011 yılında Zeytinburnu'nda katledilen Berghaz Musaev ve iki arkadaşıyla ilgili davanın da benzeri iki hayalet sanığı var. Nadim Eyupov ve Alexander Zharkov da gerçek bağlantıları çözülememiş, Rus istihbaratı ile ünsiyeti belli olmasına rağmen konumları
detaylıca araştırılmamış isimler. Oysa asıl üzerine gidilmesi gereken isimler tam olarak bunlar; zira bu meselenin ucu eğer dosya derinleştirilirse doğrudan Ramazan Kadirov ve üst düzey bir takım Rusya Federasyonu yöneticilerine kadar gidebilir.

Dosyanın detaylarıyla ilgili onlarca benzeri nokta vurgulanabilir. Ancak karşımıza çıkan fotoğraf yukarıdakinden farklı olmayacak. Para ilişkileriyle ilgili ayrıntılar, Ömer Peltek'in Önlü suikastı sonrası parayı aldığı isimlerin ve bağlantılarının derinleştirilmemesi gibi pek çok detaya yoğunlaşabiliriz. Ne var ki bütün bunlar asıl problemi çözmeye yetmiyor.

Şu durumda sormamız gereken soru şu: Türkiye Cumhuriyeti, savcılık makamı ve mahkeme Türkiye'de işlenen Çeçen cinayetlerini gerçekten çözmek istiyor mu yoksa Rusya Federasyonu'nun birtakım üst düzey yöneticilerine ulaşabilecek ilişkiler ağını siyasi sebeplerle deşifre etmemekten yana mı?

Henüz bir cevabım yok. Ancak sorunun ağırlığının da farkındayım. Ağır sorular sormanın da ağır sorulara muhatap olmanın da bir bedeli var. Ancak bu meselede ödenecek hiçbir bedel, belli bir listeye göre ilerlediği belli olan suikastların tamamen deşifre edilmesinden daha mühim değil. Çünkü Murat Aluç benzeri kendisine ait bir hayatı kalmamış isimler üzerinden adi bir suç gibi göstererek listedeki diğer isimlerin de katledilmesi mümkün. Yani mesele listeyi oluşturan aklın açığa çıkarılması ve Türkiye'de elini kolunu sallayarak suikast organize edenlerin işledikleri kötülüğe değer bir ödemesi.

Kanımca bu mesele "Yeni Türkiye"nin ne kadar yeni olduğunu gösteren bir samimiyet testi olacak ve bu sınavın neticesi ne olursa olsun siyasî yankıları uzun süre ilgili bütün kesimleri meşgul edecek. 
YASİR KADIOĞLU DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS