Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Yasir Kadıoğlu

Fehim Taştekin'i anlama kılavuzu

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

İktidara yakın bir gazeteci olmanın avantajları kadar zorlukları da var. Ağzınızla kuş tutsanız, ateş hattının ortasından haber geçseniz veya bütün ülkeyi sarsan bir konuyu ilk kaynağa ulaşarak haberleştirseniz yine de isminizin önüne "Yandaş gazeteci" nitelemesi muhakkak iliştirilir. Örneğin Dışişleri'ndeki bir kaynağınızdan bilgi alıp Mavi Marmara davasında Türkiye'nin atacağı adımlarla ilgili bir haber yazarsanız. Haber yayınladıktan sonra eğer ortaya çıkan metin iktidarın toplum nezdinde itibarını arttırıyorsa hakaretin bini bir para olur.

Ancak "muhalif" gazeteci olmanın bu gibi zorlukları yoktur. Türkiye'nin puan kaybedeceğini düşündüğünüz bir meselede sizinle paralel düşünen bir Dışişleri bürokratıyla sohbet edersiniz ve twit atmaya başlarsınız. Gelen bütün itirazlara da "Objektiflik" argümanı üzerinden yanıt verirsiniz.

İşte bu tip gazeteciliğin ülkemizdeki en mahir mümessili Fehim Taştekin Beyefendi'dir. Tamamen "Ama kafa kesiyorlar." ucuzluğuna dayalı ideolojik Suriye okumalarını, verilere ve sahadan alınan bilgilere dayanan stratejik analiz gibi piyasaya sürme noktasındaki yeteneğine saygı duymadığımı söylersem dürüst davranmamış olurum.

Esasen, ideolojik argümanlardan soyutlanmış bir gazetecinin ya da siyasal perspektiften yoksun bir gazeteciliğin çok da matah bir iş üretemeyeceğini düşünürüm. Genel itibariyle okuduğum bütün haber metinlerini de bu perspektifle değerlendiririm. Elbette sol düşünceye sahip bir gazeteci meşrebine uygun haber metni yazacak. Bunu tartışmak anlamsız. Hakeza milliyetçi refleksleri olan bir gazetecinin de "Kuzey Irak" ibaresi yerine "Kürdistan Bölgesel Yönetimi" ibaresini kullanmasını hiçbirimiz bekleyemeyiz. Ancak "Fehim Taştekin gazeteciliği"ni böylesi bir argümanlarla açıklamak mümkün değil.

Belki kendisinin gazeteciliğini bir nebze CHP'nin siyasi perspektifiyle mukayeseli olarak anlamaya çalışabilirsiniz. CHP'nin siyasi muhalefet algısı nasıl iktidarın söylemlerinin tam tersini sürekli tekrarlamaktan ibaretse, Fehim Taştekin'in dış politika anlamında geliştirdiği tavır da Ahmet Davutoğlu'nun kurguladığı stratejinin tam zıddını dillendirmekten ibaret.

Mesela Davutoğlu Suriyeli muhalifleri olumlayan iki cümle kurmaya görsün hemen kafaların nasıl kesildiğinden bahsetmeye başlar. Türkiye - İsrail ilişkilerinde, Türkiye küresel güçlerin baskısına rağmen istediğini almadan ilişkileri normale çevirmeyi reddediyorsa hemen Türkiye'nin tavrındaki görünür çelişkileri kullanır. Mavi Marmara katliamından beri Türkiye ile ilişkilerini normalleştirebilmek adına kendi diplomatik geleneğini dahi hiçe sayan sanki İsrail değilmiş gibi, "İslam dünyasının lideri gibi davranan Türkiye'nin dramı"nı filan yazıp durur. İsrail'in Türkiye'yi ezdiğini anlatır insan zekasına hakaret edercesine. 

Dış politika uzmanı addedilen bütün Türkiyeli gazetecilerdeki marazlar doğal olarak kendi bünyesinde de vardır.

Sahayla işi olmaz. Sahada doğru düzgün muhabiri daha yoktur. Yazdığı veya alıntıladığı herhangi bir haberin ilk kaynağıyla ilgili bırakın bilgi sahibi olmayı tahmin dahi yürütemez. Fakat Türkiye'nin az çok itibarlı bir gazetesinin dış haberlerinden sorumlu olabilir. Ülkemizin bu noktada durumu zaten ortada olduğu için ayrıca bir eleştiriyi lüzumsuz buluyorum.

Sadece, bu gazetecilik türünü Türkiye'ye armağan ettiği için dahi kendisine teşekkür edilmeli. Çünkü böylesine yanaşık düzen, böylesine taraflı ve böylesine ön yargılı bir gazeteciliği; tarafsız, bağımsız ve özgür bir gazetecilik olarak takdim etmesindeki başarı, bütün oportünist genç gazeteciler için umut kaynağı. BAAS yanlısı bir tavrı "Kafa kesen karanlığa karşı durma" gibi bir ambalajla sunabilir, Türkiye'nin bütün diplomatik hamlelerini "İsrail Mavi Marmara'da Türkiye'ye ders verdi şimdi de istediğini alacak." gibi inanılmaz derin (!) bir argümanla eleştirebilir. Türkiye'nin Suriye politikasını acımasızca eleştirmek için rahatlıkla "Reel politika" kılıfını kullanabilir.

Uzun vadede yanaşık düzen gazeteciliğini, BAAS kaynaklarıyla kol kola yürüttüğü psikolojik harbi ve dibine kadar gömüldüğü AK Parti karşıtı ideolojik tavrı, "Gazetecilik" üst başlığıyla toplumasunmak isteyen genç gazeteci adayları da bu nedenle Fehim Taştekin'i yakından izlemeli.

Gazetecilik ambalajıyla bütün bunlar nasıl mı yapılıyor?

Kısaca anlatayım.

Türkiye'de bir mahkeme Mavi Marmara katliamının emrini veren komutanlar hakkında yakalama kararı çıkarıyor. Karar, İsrail'in işlediği bir suçun bedelini ödemesi noktasında velev ki sembolik kalacak olsa dahi bir tavır içeriyor. Hemen "Sahi İsrail panikledi mi?" başlığıyla uzaktan bakılınca baya baya stratejik analiz gibi görünen bir yazı kaleme alıyorsunuz.

Türkiye'nin İsrail'e meşruiyet veren ilk Müslüman ülke olduğunu yazının hemen başında hatırlatıyorsunuz. Fi tarihinde alınmış ve bu iktidarın dahli olmadığı gibi mevcut küresel sistem devam ederken geri de alamayacağı bir karar üzerinden Türkiye'nin İsrail'i en çok rahatsız eden iktidarını eleştirmenizdeki gariplik nasılsa kimsenin dikkatini çekmeyecek. İsrail ile Erdoğan arasında yıllardır süren gerilim de çoğu kimsenin umurunda bile değil.

Mavi Marmara krizinde İsrail'in verdiği sözü tutmayıp gemiyi vurduğunu, Türkiye'nin İsrail'e verdiği 48 saat süreden hemen sonra askeri müdahaleyi dahi - evet uluslararası sistemi paramparça etmek pahasına - masaya koyduğunu bilirsiniz. Fakat Türkiye'nin bu krize tepki veremediğini, bütün dünyaya rezil olduğunu yarım ağız söylersiniz. Zaten muhitinizde, "İsrail 'Terörist' dediği insanların tamamını - pek çok farklı uyruktan olmalarına rağmen - neden Türkiye'ye teslim etti öyleyse?" sorusunu soracak birisi de bulunmaz. Rahat olabilirsiniz.

Hemen peşinden, hukuk kurallarının ne olduğunu hiç bilmiyormuş gibi, yazdığınız metni hiçbir hukukçu okumayacakmış gibi, İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşma TBMM tarafından onaylanınca mahkeme kararlarının hükümsüz olacağını yazarsınız. Kimse de çıkıp "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, uluslararası toplumu ilgilendiren bir meselede kendi mahkemesine neden bu şekilde hakaret etsin?" diye sormaz.

2008 yılında, Türkiye'nin Suriye tarafından gelen taleple ara buluculuk yaptığı Suriye - İsrail görüşmelerinden ötürü İsrail'in Türkiye'ye duyduğu ihtiyacın ortadan kalktığını söylersiniz peşi sıra. Kimse de bunu akla hakaret saymaz. Yıllar önce başarısızlıkla sonuçlanmış müzakrelerin neden bugünü ilgilendirdiğini izah etmeniz de gerekmez. Zaten Türkiye'nin de Suriye'de savaş çıkaran aktörlerden birisi olduğunu ve bu savaşın da İsrail'e hizmet ettiğini ima ediverirsiniz arada.

Kurguladığınız hikayeye göre, Türkiye sayesinde kırk senedir İsrail'e tek kurşun atmamış Suriye, artık İsrail için tehdit değildir. Türkiye'nin çıkardığı bu savaş yüzünden Hizbullah da artık Suriye ile uğraşmaktadır. Haliyle İsrail keyif çatmaktadır. Yani bu süreçte Türkiye ile barışmak gibi bir kaygısı da zaten yoktur. Yani komutanlarının hakkında tutuklama kararı çıkması pek de ilgisini çekmeyecektir.

Türkiye zaten Mısır ve Suriye'yi kaybetmiştir. Türkiye ve Katar'ın müttefiki HAMAS da İran ile yakınlaşmak için çırpınmaktadır. Haliyle bu mahkeme kararı, Türkiye'nin bölgede yitirdiği hiçbir diplomatik mevziyi tekrar elde etmesini sağlamayacaktır.

Hayır, bütün bunların anlatıldığı metni Türkiye'yi itibarsızlaştırmak  ve "İsrail karşıtlığı kartını Türkiye'ye kaptırmamak" için "stratejik analiz" üretmekle görevli bir Suriye Muhaberatı analisti kaleme almadı. Bu argümanları üreten Radikal gazetesinin gelgit akıllı dış haberler müdüründen başkası değil .

Türkiye'nin dış politikasına karşı argüman üretebilen çok fazla muhalif gazeteci olmadığı noktasındaki eleştirilerin tamamına katılabilirim.

Ancak yanaşık düzen bir hoparlörün bu kadar itibar görmesindeki garabeti açıklayabilecek kadar derin bağlantılarım yok maalesef.

YASİR KADIOĞLU DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS