Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Yasemin Yıldırım

Yalan Alıp Yalan Satan “Kutsal İttifak” ve Batı

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült
Türkiye'nin en önemli problemi doğrularını doğru kanallarla satamıyor yahut doğru kanallara ulaşma konusunda kurumsal zafiyet içinde.Bu kusur herkesin payına eşit şekilde düşüyor elbette, başta hükümet ve hükümeti destekleyen medyanın en önemli eksiği bu doğruları pazarlayamıyor olması, sivil toplum oluşumunda da zayıf kalması baş sebeplerden. Evet, Ak Parti için “vatandaşının gasp edilmiş haklarınıkorumak/iade etmek amacıyla örgütlenmiş olanTürkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü” denilebilir fakat lobi faaliyeti yürütmekte bu gücünü kullanamıyor.Medya şüphesiz en önemli etkenancakgerekli potansiyeli ortaya koyamadığını ve yeterli etki alanı oluşturamadığını görüyoruz. Batı için hazırlanan yayınlar, yalan ittifakının yayınları kadar satmıyor, yanınaTürkiye’nin yurtdışı temsilciliklerinin de başarısızlığını eklemek lazım.

Yalanın müşterisi hazır fakat doğrunun müşterisi yok, hele mevzubahis Türkiye ise.

Türkiye’nin doğrularının, önerilerinin ve araya Batılı ve “batılı” katmadan yürüttüğü tamamen bize has Çözüm Süreci’nin yanında diğer yerli demokratikleşme adımlarının Batı tarafından satın alınmıyor ve görülmüyor olmasının sebebi yalana meyilli olmalarından ziyade, Türkiye gibi önemli, köklü 1 devlet geçmişi olan ve büyük 1 ülkenin artık onların süreceği 1 tarla olmaması, yalana olan eğilimi güçlendiriyor.En önemli etken ise Çözüm Süreci ile birlikte gelişen ekonomik dalganın boyutu.
Yalan ve iftira koalisyonunun cümlesi az, ama alıcısı çok.
Türkiye’nin ise cümleleri çok ama alıcısıaz.
Hatta öyle haklı öyle güçlü cümleler ki bunlar, ikiyüzlü Batı demokrasisini, diplomasisini, örgütlerini ve söylemlerini yaya bırakacak nitelikte… Türkiye hem insani açıdan, hem de ekonomiyi ve siyasete müdahaleleri yönlendiren birliklere, dünyanın yeraltı/üstü kaynaklarının adil paylaşımı hususunda her seferinde manifesto niteliğinde tekliflerde bulunuyor. Solcuların, Müslüman söyleyince yüzüne bakmadıkları “başka 1 dünya mümkün” söylemini haykırıyor.
Yalan ittifakının hedefi, ülkelerin “yolcu” olan güç odakları ise Türkiye ve Türkiye’nin yanında olanların hedefi “hancı” olan dünya halkları olmalı.
Bu anlamda sosyal medya daha etkin kullanılabilir belki ve belki halkların dâhil olmasını sağlayacak projeler üretip girişimlerde bulunulabilir.

Yalan ittifakının pazarlama gücü Türkiye içinde de yüksek. Bu ittifak etrafında toplanan azınlıkta olan sivil 1 “müşteri” kitlesivar ve bu kitlebaşka 1 düşünceye, öneriye zinhar kapalı ve hükümet her ne yaparsa yapsın satın almayacak türden. Bu ideolojik kitlenin ilgisini çekebilecek 1 şey icat edilebilir mi emin değilim.

Asıl meseleye gelelim…

17 Aralık “algı operasyonu” darbeye dönüşebilirdi.

Algı operasyonu, diyorum çünkü paralel devlet yapılanmasının “basın mensuplarının” süreç esnasındaki söylemleri aynen şöyleydi;

Tuncay Opçin; Erdoğan’la birlikte hareket eden tüm yapılar, buna cemaatler ve tarikatlar da dâhil hepsi tasfiye edilecek.
Tuncay Opçin; Bu soruşturmada algı, adli sonuçtan önemli Erdoğan’ın unuttuğu nokta bu. Kimse mahkemenin sonucunu hatırlamaz!

RoniMargulies; Herhalde “hoşgörü ve diyalog” aşkına, Erdoğan’ı idam sehpasına yürürken izlemek için can attığı twiti de arşivde duruyor.Zira 2 seçim geçirdik bu arada ve seçime dair basın yoluyla yapılan tezviratlar dün gibi hatırımızda.
Diğer malum hesapların pervasız tehditleri, başörtülü gazetecilere edilen iftiralar, ev adreslerinin alenen yayınlanarak açıkça hedef gösterilmesi, hakaretler, tehditler… Bunların hepsi cemaatin “basın mensupları” tarafından gözümüzün önünde yapıldı. Darbe ve Ergenekon dava süreçlerinin tecavüze uğradığı, dinlemeler, tape bombardımanı, gizli toplantıların ifşası, montajlar, MİT tırlarının durdurulması, binlerce yalan haber, Dink davasının yeni bilgileri, Tahşiye operasyonunda bariz delil üretme… Bunların hepsini doyumsuz 1 iştahla servis eden cemaat medyası ve bağlılarıkimi kandırıyorsunuz?

Bu tarihte yaşadığımız kâbus, cemaat medyasının yürüttüğü “algı operasyonu” ile darbeye dönüştürülmek istendi, evet tıpkı 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 gibi.

Hatırlayalım; Hükümetleri deviren medya ve işbirlikçileri darbeden önce ve sonra ne yaptıysa cemaat medyası ve işbirlikçileri de 17 Aralık darbe girişimi sürecini üstlendi ve yönetti.

Hâlihazırda cemaatin yayın organlarında askeri darbe talepleri dillendiriliyor.

Ve muhalefetten 1 kimse de çıkıp Allah rızası için buna itiraz etmiyor.

Muhalefetin bunca özgür propaganda ve politika imkânına sahipken şer odaklarıyla ittifak etmesindeki ana etken Türkiye’ye ve halkına söyleyecek sözlerinin, projelerinin olmaması mı? Yalanlarınız ideolojik olarak “müşteri” bulabilir ancak kaos ve istikrarsızlık teklifinizi mevcut “müşterileriniz” bile satın almıyor. Esnaf ağzıyla “kuru ama gürültülü kalabalık.”

Muhalefet tabanına 1 şey ifade eder mi emin değilim ama… “Siyaset” en nefret ettiğiniz dil Arapça’dan geliyor, anlamı; At eğitimi!

Geçmiş, bugün, gelecek adına açık 1 tarih okuması, geleceğe dair siyaset, demokrasi ve ekonomi tekliflerinin yapıldığı 3 kitap,
(Ahmet Aslan,@Lawrite *Kürtler Sofrası),
(Bayram Zilan, @bayramzilan *Yeni Türkiye Üzerine Tezler),
(Cemil Ertem, @cemilertem *Yatağını Bulan Nehir)
YASEMİN YILDIRIM DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS