12 yıllık süreçte solcu demokratların,resmi ideolojinin ve oligarşinin muhafızları olduğunu, vaktiyle güvendiğimiz kolladığımız ve savunduğumuzİslam’ı ve Türk bayrağınıfarklı coğrafyalara kültürlere taşıdığını söyleyenlerin,donanımlı profesyonel 1er İslam ve Türkiye düşmanı olduğunu gördük.
“Anneler ağlamasın, aman çocuklarımız ölüyor” feryadıyla ağzı iyi laf yapanedebiyatçıların, bu sihirli cümlelerle ansiklopediler dolusu yazılar döşenen liberallerin besin kaynağının o gözyaşları ve ölümler olduğunu hepimize ibret olacak, unutulmayacak 1tecrübeyle öğrendik.
Daha açıkça, yukarıda bahsi geçen sözde Türkiye’nin iç barışına 1 araba yazı yazan düşünür, aydın paşa torunlarının ve diğerlerinin ismini cismini ciğerini bildiklerimiz, tam anlamıyla bu ülkenin kâbusu ve düşmanı oluverdiler.
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken “yerli” olanların yanına ithal “geni” nerden iliştirdiler Allah aşkına!?
Nefret Muhalefeti
Partilerinin ve cemaatlerinin ve bunlara bağlı yayınlarının varlıklarınısürdürebilmenin yolu,Erdoğan ve Erdoğan’a oy verenlerden, vermeyerek destekleyenlerden, kısaca “barış yanlısı ve Müslümanlardan” nefret ederek motive ettikleri tabanlarını diri tutarak nefreti pekiştirmek.
Gelecek hakkında en ufak 1 fikri, projesi, stratejisi, endişesi olmayan ulusalcılar ve batının cicikullanışlı“Müslüman” cemaati, çarklarını nefretle döndürerek Erdoğan’dan ve Türkiye halkından kurtulmak için akla hayale gelmeyecek sığmayacak nefretlerinin bataklığında çırpınıyorlar.
Sadece Erdoğan’dan değil, bu ülkede dindar Kürtler ve Türkler (Müslümanlar), Ermeni, Yahudi, Süryani…kısaca“yerli” olan,ortak hafıza ve kadim birlikteliğe inanmış herkesten nefret ediyorlar.
Nefretleri öyle boyutlarda ki, bunu toplumbilim ve tıp açıklayamaz. Herhangi 1 dermanları da yok, Erdoğan’ı ve O’nu destekleyen halkın 1 atom bombasıyla yok edilmesi dışında.
Her tip nefret suçunu rahatlıkla sosyal medyada, manşetlerinde, çekinmeden işleyebilir, adına da düşünceyi aşağılarcasına, aklımıza hakaret ederek “düşünce ve medya özgürlüğü” diyebilir ve onlara bu ülkede yargı 1 şey yapmaz! Yapamaz!
Çekinmemelerinin pervasızlıklarının tek sebebi yargının adaleti vaat etmeyişidir.
Cüretlerinin sebebi yargı mensuplarının bu nefret bataklıklarının çarkına çamur taşımasıdır.
Yargının ve kurumlarının bu organize suç örgütünün 1er ayağı olmasıdır.
Yargının “tarafsızlığından” bahsediliyor. Yargı “tarafsız” olamaz olmamalı! Ama bu bataklıktan arınmak, organize suç örgütlerinin cirit attığı dairelerinde bu kötü ruhtan kurtulmak ve bağımsızlığını ilan etmek durumundadır.
Her koşulda, şartta, siyasi düzende adaleti vaat etmeyen, bu güveni oluşturmayan yargının varlığı sadece ayak bağıdır, süstür.Kararlarından adımlarından emin olunmayan, millet adına hareket etmeyen oturan 1 yargının karşısında öfke birikir. Herkes kendi adaletini sağlama yoluna gider… Ki bu büyük 1 tehlikedir.
Yargının bazı kurumlarına dairelerine çöreklenen bu organize suç örgütünden kurtulmanın yolu dönüştürmek değil, radikal önlemler almak, kesip atmaktır. Bu daireler kurumlar derhal kapatılmalıdır. Hatta bu teklif namuslu dürüst yargı mensuplarından gelmelidir.
“Yeni” dediğimiz Türkiye’de siyasetin ve toplumsal mecraların her alanını tıkayan bu kâbusları, kumpasları, tuzakları, darbe girişimlerini tekrar yaşayamayız. Türkiye’nin 1 başka darbe girişime direnecek gücü mutlak var, lakin lüksü yok! Buna önlem olarak önce kısa öz 1 toplumsal sözleşme etrafında birliğin ve “tarafsız” olmayan “adil” 1 yargının tesisi şart!
Mevcut medya düzeniyle “Yeni Türkiye”inşası
Ne kadar imkânsız 1 cümle değil mi?
Son olarak yaşadığımız örnek korkunç ve akla ziyandı. Öfkeden sinirden beyni kaynamayan olmamıştır herhalde. “Batı önemsemedi…”Evet, ama önemli olan bu değil.
Bu habere atlayan ve ballandırarak “ilginç detaylar var” diyerek ortaya atan Baransu’nun şantaj tezgâhından geçmiş “otel odasıyla” tehdit edilen kadın “gazeteci”…
Ve elbette sonrasında haberi manşetlerinden tiksindirici 1 iştahla verenhaşhaşilerbunu memnuniyetle karşıladılar, yayınladılar, yaydılar.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanını 1 camiden çıkarken görüntüleyip “işte Işid’e elemanları buradan sağlıyorlar” diyecek kadar hayâsız, ahlaksız, hiç ilke ve kaidesi olmayan bu medyanın devamlılığı bizi ürkütmeli. Bu nizamla, hiç 1 ahlaki sınırı olmayan, nefretten gözü dönmüş, sermayesi ilişkileri sahibi ortakları, akıl vereni, muamma mevcutmedya ile daha ne kadar devam edebiliriz?
Esad’a destek, Sisi’ye tebrik ulaştıran, katliamlara sessiz kalan, Müslüman Kardeşleri terörist ilan edip onlara kucak açan Erdoğan’ı, yine teröre destek veren şekilde sunan bu medyayı destekleyen CHP de ürkütmeli.
Yahut CHP de ürkmeli!
Bu sürdürülebilir 1 durum değil, ya “yandaş” medya yayın yönetmenleri tehditlere prim vermeden kendine çeki düzen verecek, düşünce üretecek, gündem oluşturacak, siyasete ve topluma yeni tekliflerde bulunacak ve ipleri eline alarak “amiral” olacak, yâda bu bataklıkta uğradıkları şantajlara sessiz kalıp abileriyle beraber aşağıya çekilecek. Başka 1 yol daha var, temizliğe kendi medyalarından başlayacak.
Yeni Türkiye’nin inşası…
Bu arzuyu geçmişle harmanlayıp, Türkiye gibi önemli 1 coğrafyayı, tarihi, kültürü, medeniyeti anlamış, Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlara uygun tekliflerde bulunacak, teklifleriyle Türkiye’de ve coğrafyasında gündem oluşturacak, barışa katkı sunarak gelecek vaat eden 1 medya olmadan gerçekleştirmek imkânsız.
90 yıl aradan sonra bütün 1 milleti tek yürek yapmış, bu heyecanla önüne gelen tüm engelleri aşmışolmamızın tek sebebi bu kutlu yolculuğun startını vermiş olanların başını çektiği Çözüm Sürecidir.
Uykularımızı haram edenlere iade-i ziyaretler yapılmalıdır bu anlamda.
Dolayısıyla, bunu dinamitleyecek hiç 1 etkene müsaade edilmemelidir.
Mevcut medya ve yargı düzeni ile “Yeni” Türkiye tahayyülü havanda dövülen suya dönüştürülmemeli.
Sosyal medyada da konuşulması gereken konulardan en acili olduğunu düşünüyorum.
Birlikte konuşalım…
@yildirimyasemin