Her Ak Parti mitinginde artık “sıradanlaşan” 1 durum, mitinge gelen halkın arasında Kur’an-ı Kerim okunup dualar edilmesi, “sefer öncesi” şükür namazları kılınması…
Başka hiç 1 partinin, liderin mitinginde rastlayamayacağımız türden görüntüler bunlar.Ne yüzleri kapalı, elleri sopalı, taşlımolotoflu yağma yıkma öldürme talimatı bekleyen kalabalığa, ne de seçim araçlarında viski tokuşturulmasına hiç girmeyelim… Bizi ilgilendirmez, bizde onları ilgilendirmiyoruz nasılsa.
Çünkü “zulüm” onlar için 1453’te başladı. Fakat “işgal altında” yaşarken “baskı altında” küfür hakaret ölüm tehdidi savurabiliyorlar “Yezid’e, Tiran’a, Diktatör’e”. Haliyle insan hayret ediyor tabi.
Hatırlıyorum, Gezi sürecinde hatta dönüşte canlarından endişe ettiğim dayımın otobüsüne molotof atıldığı, aracın camlarının kırıldığı,otobüsün yakılmaya çalışıldığı ve yolcuların tehdit edildiği,ülkenin her yanından insanların akın akın geldiği “Milli İrade Mitingi”Kazlıçeşme’ye ta Diyarbakırdan torunları çocuklarıyla gelmiş seccadesi üzerinde oturan, elinde Kur’an, dilinde dua olan dedeler ve nineleri. Onların yanında duruyordum, böylelikle öğrendim nereden geldiklerini.
- Neden ta Diyarbakır’dan kalkıp geldiniz dedeciğim? Diye sormuştum. Dede Türkçe bilmiyor duasını Kürtçe ediyordu.
- Torunu verdi cevabı; Tutamadık evde! Sadece onlar değil, Bitlis’ten amcamlar, teyzemler de geldi onlar alan dışında kaldı… dedi.
(Buradan, AKP mitinge uçaklarla insan taşıdı! Demek serbest, nasılsa dersiniz)
Ve aynı resim Davutoğlu mitinglerinde de mevcut. Dün Davutoğlu’nun İstanbul Tuzla mitingine gittim ama yetişemedim, Davutoğlu gitmiş kalabalık dağılmıştı. Fakat civarda ihtiyar, genç, kadınlı erkekli küçük gruplar alanın yanındaki çimenlerde oturmuş Kur’an okuyor dua ediyordu. “Tayyip ve Ahmet! Allah yar ve yardımcınız olsun, doğru yoldan, milletten, ümmetten ayırmasın, Allah başımızdan eksik etmesin, biz sizden razıyız Allah’ta razı olsun…” Tuzlalılardı.
Şimdi, diğer siyasi liderlere soruyorum. Hanginiz 1 gönlü böylesine “fethettiniz”?
Bu sadece siyasi 1 fotoğraf mıdır? Arkasındaki derin ve kadim birliğin, iletişim gücünün, samimiyetin, mesafesizliğin, endişenin, güvenin, aidiyetin, sahiplenmenin, inancın sosyolojik çıkarımını aşağılayarak yapmadığınızda, halkın zekâsına hakaret etmediğinizde korktuğunuz gerçekle karşı karşıya gelir ve korkularınızın ideolojik eşiğinden atlarsınız.
Adı en çok ölümle, tehditle, idamla anılan kişi Erdoğan! Hiç 1 muhalefet lideri, muhalefetin cengâver yürek yemiş havuz gazetecileri, Aydın Doğan’ın sonradan elbette mutlaka hesabını adalete vereceği o manşetine itiraz etmediniz? Neden? Çünkü “özgür basın” diye 1 put yaptınız ona tapıyor,oradan nefret üretiyor, oradan besleniyor, orada hacetinizi gideriyorsunuz!
Malum güçlerden “diktatör” diye diye darbe ölüm tehdidi almak, 1 siyasi liderin durduğu yerin ne kadar da doğru, hakk-lıolduğunun “kefenimi giydim geldim” sözünü doğrulayan göstergesi! Erdoğan hepsinin suyuna yoluna gitmeyi, teslim olmayı, boyun eğmeyi, rahatça emekliliğini beklemeyi bilmiyor muydu?
Ne demişti Uzun Adam? Siyaset ahlakla yapılır!
Maho Ağa’nın etrafında dönen Bilo’lar, sizi kim niye tehdit etsin?
Selahattin, Kemal, Devlet kim ki?
“Seküler güçler göreve” çağrılarıyla,
“Kemalistler AKP’den daha iyiydi” söylemleriyle,
Yüzyılın katliamını yapan Esad’a tek söz etmemiş,
Mısır’daki darbeye itirazı olmamış,
Israel’e Allah rızası için tek 1 kelime etmemiş,
“Taksim Kâbe gibi kutsaldır” ve “Kudüs Yahudilerindir” sözü için edecek laf bulamıyorum!
Charlie Hebdo’nunküfürlerine “fikir özgürlüğü” demiş,
“Özgürlük, demokrasi” palavrasıyla tüm insani, İslami değerleri çiğnemiş,
6-8 Ekim katliamı öncesi yaptığı çağrıyla 50 kişinin ölümüne neden olmuş ve “yine olsa yine yaparım” diyerek en küçük 1 pişmanlık göstermemiş,
İşlediği bu büyük günahtan bile hükümeti sorumlu tutmuş,
Çözüm Süreci’ni devlete, Batı’ya, iç ve dış sermayeye, statükoya rağmen başlatmış ve Kemalizmin iliklerine kadar işlediği devletin tüm kurumlarını az çok dönüştürmeyi başarmış, muhafazakâr çoğunluğun Çözüm Süreci’ne desteğini sağlamış olanlarla değil, AK Parti’yle ASLA! Diyerek o masaya 1 daha ne yüzle oturacağını hesap etmeden, sürecin karşısında duran, Çözüm Süreci’ne ihanet, başlatana hain diyen, Erdoğan’ın kellesini almak için pusuda bekleyençakaldarbeci kuvvetlerle işbirliği yapmış,
Çözüm Süreci’ni canı, konumu, hayatı, evlatları pahasına başlatan Erdoğan’a duyulan orantısız yakıcı zalim ölümcül nefrete odun taşımış,
NATO’ya “Erdoğan’ı durdurun” diye yalvaran yazılar yazdıranlarla,
Suriye’deki ateşe “su” olacak silahları taşıyan MİT’i ifşa edenlere destek vermiş,
Kürt nefretinden Bediüzzaman’ın cenazesine bile gitmemiş olan,
Oslo görüşmelerini faş etmiş olan Fethullah Gülen’in mübarek tv kanallarında “Erdoğan şöyle diktatör böyle tiran” derken utanmamış,
Paralellerinbiricik gözdesi olmuş,
“En iyi Kürt ölü Kürt” diyen sermayenin ağababalarının marabası olmuş,
Kürtlerin insanlık onurunu haysiyetini ayaklar altına almış,
ve nice ayıplarından yüzü dahi kızarmayan, en ufak 1 sorumluluk almayan, milleti ve derdini sırtında hissetmeyen taşımayan“Büyük İnsanlık” çağrısı yapanDemirtaş!
Edibese Selahattin edibese! Demiyor mu anan baban sana?
Yıldıray Oğur dün sağlam 1 “Selahattin Demirtaş deşifresi” yaptı, aslında artık hakkında yazmak konuşmak bile israf… Ama neyleyelim ki memleket ve millet sevdası konuşturuyor hepimizi.
Yazının linki; http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/586483.aspx