6-7 Ekim Kobani olaylarında Pkk/Hdp çetelerinin sistematik olarak cinayetlerine devam ettiği ilk günler, 40 küsür kişi öldürüldü.
Pkk/Hdp çetelerinin bulunduğu şehir ve kasabalarda güvenlik güçleri yüzlerce çete elemanını etkisiz hale getirdi.
Hükümet ve TSK, MGK toplantısında sınır içi ve dışı operasyon yapma kararı ile Çözüm Süreci’nin fiilen sona erdiğini bildirdi.
Bölgede tekrar helikopterler, F16’lar, tanklar devriye gezmeye başladı. Bölge askeri yeşil!
Şehir sınırlarında giriş ve çıkışlarda, otogarlarda sıkı güvenlik önlemleriyle kontroller tekrar başladı.
Uğursuz 1 çağrı ile başladı her şey,
Ve her şey uğursuz 1 çağrı ile bitti,
Emekler zayi olmadı!
1 efsane olarak kaldı Çözüm Süreci.
Bu sadece Kürtleri içine alan 1 girişim değil, Türkiye’nin kaybettiği özü, toplumsal 1 hafızası ve karşılığı olan, renkliliğine hafızasına kavuşmasını sağlayacak büyük 1 medeniyet projesiydi.
Türkiye’nin kuruluşundan bu yana, herkesten bağımsız, aracısız en önemli “iç” sorununu çözmesine ramak kala, ilk millilik, yerlilik şuuruyla dünyaya karşı en büyük ve tek kozu olan Çözüm Süreci bitti!
Ortadoğu halklarının da umudu, darbecilerin diktatörlerin, yüz yıllık kraliyetlerin, baskıcı rejimlerin, emperyalist sömürgeci batının korkulu rüyası Çözüm süreci bitti!
Türkiye’nin 1 daha böyle 1 şansı olur mu bilinmez. Fakat bu son olanlar umudu olan insanları 1er “canlı” haline getirdi, ruhsuz, umutsuz, hevessiz, inançsız hale. Belki 1 kısmı direniş gösterecek, tutuklamalar, ölümler, mahalle çatışmaları, gruplar arası çatışma, etnik kimlik kavgaları vs.her gün ölüm haberleri alıyoruz ve malum medya 1 yandan olayları köpürtüp 1 yandan faşizme itiraz ediyor. Tıpkı eski günlerdeki gibi. Yoğun çatışmalar ve güvenlik güçlerinin müdahalesinden kaçmak isteyen insanların göç edecek, onlara kucak açacak 1 ülke de yok.
Şimdi tekrar ve tekraraynı kara, kan kokan, gözyaşlarının sel olduğu, faili meşhur, herkesin “demokrat” olduğu, anneler ağlamasın diye avaz avaz bağıran Hasan Cemallerin, Cengiz Çandarların, Selahattin Demirtaşların ve Toros marka araçların en meşhur olduğu günlerden de beterine döndük. Ve elbette haçlıların istihbarat elemanlarının, terör örgütlerinin ülkede bölgede cirit attığı günler.
İnsan Hakları Dernekleri de boş kalmamış olur, hem niye varlar ki?
Ardı ardına rapor hazırlayıp faşizme sözde lanetler okurlar…
Buradan sonra Demirtaş’a CHP’nin Genel Başkanlığı görünür yüksek ihtimal, Türkiye’nin darbeci, faşist “kurucu” partisi, yarım asırdır ana muhalefet olan partinin en yüksek koltuğu.
Herkes saat/gün sayarak ürkek endişeli 1 biçimdeaynı şeyi bekliyor. Darbe!
Muhtemelen olacak olan o. Ortam öyle hazır ki, nerdeyse darbecilere ayıp olmasın diye olacak.
Erdoğan, Davutoğlu, Özel, Fidan ve hükümetin diğer üyeleri… Akıbetlerinden haber yok!
Öcalan mı? Belki 1 daha konuşamayacak.
Bazı demokratlara göre asker İslamcıların yanında tabi, ne darbesi!
Zaten onun adı da darbe değil, arkasında cemaatin ulusalcıların, medyanın ve çok uluslu ittifakların desteğini alan Marksist komünist Kemalist HDP eliyle olduğu için “devrim” sayılır.
Belki Sisi bile tebrik eder.
Mutlak kurtarıcı IMF faize, enflasyona, işsizliğe çözüm de olur, yerli/yabancı yatırımcı 1 süre daha tutulur.
Ha Işid mi, 1 günde uçtu gitti!
Kobani düşmedi, Suriyeli mülteciler sınır dışı edildi…
Israil Gazze’yi boşalttı. Elbette tahliye ederek değil, gömerek.
Bitti!
“”””
Bunu mu hayal ediyoruz?
Daha fazla devam edemeyeceğim bu “kan uykusu” günleri bizler için kâbus, onlar için düş, fakat imkânsız değil!
Çok şükür ki tüm bunların olmasına engel, eksiklerine rağmen dirayetli, basiretli sağduyulu ve “barış barış” diye böğüren Kürt siyasetinden, solcusundan, bunak liberallerinden daha fazla barışa inanan, aksiyon alabilen 1 devlet, hükümet ve toplumsal mutabakat var karşımızda.
Türkiye, halkı, hafızası, toplumsal iradesi ve komşuları, Çözüm Süreci’nin vadettiği zengin, refah, huzurlu, erdemli 1 geleceği hak ediyor.
Kürtler ve Türkler ve diğer tüm herkes, gelin Çözüm Süreci’ne destek olun, biz olmazsak olmaz.
Hepimiz bu ülkenin olmazsa olmazlarıyız. Hepimiz, dinimizle, dilimizle, ait olduğumuz kimliklerimizle, ortak tarihimizle, kayıplarımızla ve kazanımlarımızla, kültürel zenginliğimizle çok değerliyiz.
Onlar, onlar her kimse, her kimlerle ittifak halindeyse ve ne tür planları varsa bunların üstesinden sadece ve sadece Çözüm Sürecimize inanmakla gelebiliriz.
Onlar nereyi, neyi işaret ederse etsin, ne vaatlerde bulunursa bulunsun bizim göstereceğimiz tek istikamet “barış” olmalı. Eşit vatandaşlık çatısı altında kurabileceğimiz medeniyeti, geleceği göstererek, ön yargılarımızdan arınarak samimiyet ve inançla “Barışa Bak!” Diyeceğiz.
Herkes şimdi sahip olduğu ideolojisini yavaşça ve sakince yere bıraksın vebu hayale omuz versin!
Bundan başka şansımız olmayabilir. Bunu kaybedersek, o çok kıymetli, övündüğümüz uğrunda birbirimizi öldürdüğümüz dayatma ideolojilerimiz kimliklerimiz var ya, hepsini unutmak zorunda kalabiliriz. Türk “Türk”, Kürt “Kürt” kalabilmek için buna muhtaç.
Çünkü barışın vaat ettiği o zengin, bereketli erdemli gelecek çok yakın, bizim size, Ortadoğu’nun ve dünya haklarının Türkiye’nin“Dünya 5’ten Büyüktür” diyerek önerdiği geleceğe, Çözüm Süreci’ne hepimize ihtiyacı var.