Hangisi daha kolay?
Yargı mı yargılamak mı ?
Anlamak mı yoksa anlamaya çalışmak mı ?
İnsanların neyi ne için yaptığını bilmeden, oturduğumuz yerden ahkam kesmiyor muyuz hepimiz bazen?
Canımız isteyince olayı ‘a' tarafından , istemeyince de ‘z' tarafından yorumlamıyor muyuz?
Hiçbir şeyi bilmeden, en çok biliyormuş gibi susmadan konuşmuyor muyuz?
Yorumlar yapıp, can sıkıp, kalp kırmıyor muyuz?
Dahası hiç kalp kırmış gibi bir hassasiyete bürümeden, aman neyse ne tarzında takılmıyor muyuz?
Ya da en son taktiğimiz, trip atmaya bağlamıyor muyuz?
Bağlıyoruz, hem de en kralından…
Peki sonuçta ne oluyor?
Kim neyi kazanıyor, kim neyi kaybediyor hiç düşünüyor muyuz?
Bazen, insanların bizi nasıl gördüğü değil de, bizim kendimizi nasıl gördüğümüzün önemini unutuyoruz, atlıyoruz…
Bizim onları ne şekilde gördüğümüz onları ilgilendirmiyor, onların bizi ne şekilde gördüğü ise bizi ilgilendirmiyor aslında.
Boş vaktimiz var, Allah sağlık vermiş sıhhat vermiş, e bari bunu değerlendirelim diyerek, oturup gereksiz şeyleri takıntı yapıyor, takıntılarımızı diğerlerinin takıntılarıyla bir rekabet haline getiriyoruz.
Ne peki ?
Paylaşılamayan ne?
Birbirimizden alıp veremediğimiz ne?
Aslında bilmiyoruz…
Kimimiz ben biliyorum derdinde, kimimiz ben doğruyum…
Kimimiz ben güzelim derdinde, kimimiz ben süperim…
Kimimiz ben güçlüyüm derdinde, kimimiz ben ezerim…
Hep bir güç savaşındayız, hep bir rekabet ki öylesi böylesi olmayan garip bir his rekabeti ...
Hep bir benim babam senin babanı döver çocukluğunun,
tekrar tekrar dinlenen 45'lik versiyonları gibiyiz her birimiz ...
Tek sıkıntı 45'likler kolay kolay kırılmazlar, bizler ise her ne kadar belli etmesek de her kelimede un ufak oluyor kendi içimizde tutam tutam dağılıyoruz…
Üstelik ne tuhaftır ki, bu dağılan tutamların her tutamının hem kalbimizden hem de ömrümüzden gittiğini maalesef ki anlamıyoruz ...