Vaktiyle Ege köylerinden bir adam çeşitli otlar toplamak üzere yüksek kırlarda gezinirken bir oyukta eski bir para bulur. Lakin adam cahildir alelacele hemen parayı götürür bir fırıncıya gösterir. Zeki ve uyanık fırıncı, bu eskimiş paranın ederinin 1 dirhem olduğunu, ancak bir somun ekmek alabileceğini söyler. Bir somun ekmeğe razı olan cahil adam sevinçle dükkândan çıkar. Fırıncı, cahil adamın bu ahmaklığına arkasından acı acı gülümser. Az sonra fırına bir kuyumcu gelir, fırıncı ona parayı gösterir. Tabi parayı görür görmez gözleri açılan kuyumcu bunun çok eski zamanlardan kalma altın bir sikke olduğunu, değerinin 1000 dirhem olabileceğini ve almaya hazır olduğunu söyler.
Bu kıssadan bir hisse almak isteyenler şunu iyi bilmelidir. Bu dünyada bize sıradan, alışılmış ve basit gelen şeyler aslında bizler için ne kadar kıymetli ve değerlidir. Tabi onların değerini gerçekte bilenler için bu böyledir. Aldığımız nefesin, içtiğimiz suyun, yediğimiz ekmeğin, bizi ısıtan güneşin kısacası bize sunulan tüm nimetlerin değerini bilmek ve onları verene şükretmek bizim kulluk görevimizdir. Kureyş Suresi'nde şöyle hitap eder bizlere Rabbimiz; “Kureyş'i alıştırdığı; onları kışın ve yazın yaptıkları yolculuklara ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları her türlü korkudan emin kılan bu evin (Kâbe'nin) Rabbine kulluk etsin.” Bu ayette Kureyşliler üzerinden hepimiz için önemli hikmetler vardır. İnsanoğlunu her şeye alıştıran, ticareti kolaylaştıran ve korkulardan, açlıktan koruyan Yüce Allah'a kulluk etmeli yalnız Ona dua edip şükretmeliyiz.
Yaşadığımız bu aziz topraklarda eğer rahatça yaşıyor, yiyip içiyor, geziyor, ticaret yapıyor, ekip biçiyorsak bunu önce Allah'a ve sonra bu toprakları fetheyleyip bize hediye eden, emanet eden ulu ecdadımıza borçluyuz. Onlar ki aylarca at sırtından inmeden dağları ovaları aşarak, Allah yolunda cenk ettiler, şehit düştüler. Ölürsek Şehid, kalırsak Gazi oluruz dediler. Bizlere yaşanılası bir vatan bırakmak ve bizlerin hür bir şekilde dinimizi yaşamamız için kendi canlarını düşünmeden feda ettiler. Malazgirt'te Anadolu kapılarını, Kosova'da Avrupa kapılarını açtılar. 722 yıl evvel Osmanlı Devletini kurup üç kıta yedi iklimde Türk İslam sancağını şehirlerin burçlarına diktiler. Oğuzların Kayı boyu lideri seçilen Osman Gazi, babası Ertuğrul Beyin yolunu takip edip Söğüt'ten çıkarak gaza aşkıyla durmadan ilerledi. Dünya 1300'lü yılların başında artık Büyük Osmanlı Devleti ile tanışıyordu. 1 Kasım 1922 ye kadar bu devlet tüm Müslüman halkların koruyucusu ve kollayıcısıydı. Halifelik makamı ile tüm Müslümanlara liderlik etti. Adaletiyle ve merhametiyle gayri Müslimlerin de mutlak hakimi ve hamisiydi. Koca Devleti Aliyyeyi Osmaniye, bir ucu batıda Adriyatik'e, bir ucu güneyde Hind Okyanusuna, bir ucu doğuda Hazar denizine uzanmaktaydı. Sadece 10 sene içerisinde çökertip yıktılar.
Osmanlı Devletinin kuruluşunun 722. Yıl dönümünde aziz Şehitlerimizi rahmetle, Ulu Gazilerimizi minnetle yad ediyoruz. Allahu teala milletimizi, vatanımızı, birlik ve beraberliğimizi ilelebed korusun. Hastalıkları, belaları ve şerleri üzerimizden def eylesin. Bizlere yeniden büyük İslam medeniyetini yeşertmeye ve yaşatmaya muktedir eylesin.