İstanbullu şimdilik karakış kabusunu atlattı gibi ama seçim sandığı önüne konulduğu zaman ayazını unutur mu unutmaz mı? Onu şimdiden kestirmek pek mümkün değil...
Şimdiye kadar yaşananlara bakılınca; balıkçıda yemek, İmamoğlu'na özel tahsisli kar küreme aracı, mobese, yemek faturası, danışmanın tatili ve genel başkanın lüks otel paylaşımları gibi yaşananlar CHP'yi siyaseten halkın gözünde eylem ve söylem tezatları nedeniyle bir hayli zora soktu.
Her ne kadar CHP'liler kızılcık şerbeti içtik diye konuyu geçiştirmeye, gündemi karartmaya, çalışıyorlarsa da kapalı kapılar ardında yaşananlar ve konu ile ilgili duyumlar CHP'nin parti içendeki durumun iç acıcı olmadığı, İmamoğlu'nun partiye zarar verdiğinin konuşulduğu ve karşılıklı olarak kılıçların çekildiği söyleniyor...
İmamoğlu'nun İstanbul kara teslim iken Sarıyer'deki balıkçıdaki fotoğrafları sosyal medyada paylaşıldığı zaman, kabullenip; hata olduğunu söylemek yerine “yalan, iftira” diye bas bas bağırıp bu trol işi diyenlerin, İmamoğlu'nun İngiliz Büyükelçisi ile yemekte olduğunu itiraf etmesinden sonra kelli felli siyasetçi, gazeteci ve sanatçıların hiç zorlanmadan tek hamlede U dönüşü yapmaları, tweetleri özür dilemeden silmeleri karizmalarını çizdi.
Buna rağmen ağzı laf yapan ama icraat yapamayan diye nitelendirdikleri İmamoğlu'na CHP'nin 18. Kat ve 5. Kol ile birlikte İttifak ortağı Meral Akşener'de açık destek verdiği için şimdilik İttifakın selameti açısından açık açık muhalefet edemiyorlar.
İmamoğlu'na Büyükelçi ile balıkçıdaki yemek ile mobese görüntülerin servis edilerek çekilen operasyonun bizzat Kılıçdaroğlu tarafından veya bilgisi dahilinde yapıldığı iddia ediliyor...
Benzeri bir misilleme ile de bu defa CHP İstanbul örgütü tarafından ayar Kılıçdaroğlu'na çekildi. Troller ile ilgili açıklama yaptığı yerin Boğaz Köprüsü manzaralı bir otelin en lüks ve pahalı odasından yapıldığı bizzat CHP Gençlik Kolları tarafından sosyal medya hesaplarından paylaşıldı...
Şimdilik CHP'deki Ekremciler-Kemalciler arasındaki kıyasıya devam eden restleşmenin skoru 1-1 olduğu kabul ediliyor.
İkili arasında maç henüz yeni başladı ve devam ediyor...Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı belirleninceye kadar da devam edecek gibi duruyor.
Şimdilik İmamoğlu baskın gibi görünüyor ve atak üstüne atak yapıyor. İngiliz Büyükelçisi, sonrasında ABD Büyükelçisinin ziyaretleri İmamoğlu'na psikolojik üstünlük sağlıyor...Gibi görünse de Kılıçdaroğlu'da CHP içinde yabana atılır bir rakip değil...
Bütün bunlar şimdilik birer iddia...
Gerçek olan ise, açıktan İmamoğlu'na muhalefet edilmiyor olsa da CHP içinde İmamoğlu'na karşı bir blok oluştuğu ve kapalı kapılar ardında kulaktan kulağa bir memnuniyetsizlik dalgasının yayıldığı bilinen bir gerçek...
İmamoğlu İBB Başkanı olduğundan beri siyasi hiçbir başarı sağlayamadığı, şimdiye kadar verilen siyasi avansından harcadığı ve harcamaya da devam ettiği görüşü CHP içinde hâkim.
Sessiz çoğunluk diye isimlendirilen çoğunluğunu oluşturan seçmenler ise gelişmeleri bir kenardan sabırla ve dikkatlice hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan izliyorlar. Hiçbir partinin parti içindeki dengeler ve içe dönük yaşananlar onları çokta ilgilendirmiyor... Hizmet üretmesi beklenen kimselerin mazeretlerine kulak bile asmıyor. Seçmeni ilgilendiren kendisine verilen değer ve yapılan hizmet... Üretilen hiçbir mazeret veya bahanenin seçmen nezdinde hiçbir kıymeti harbiyesi yok...
Herhangi bir değişiklik olmaz ve olağanüstü gelişmeler yaşanmaz ise Haziran-2023 ayında Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimi yapılacak...
Kıyamet kopsa başka partiye oy vermeyecek olan ideolojik saplantı derecesindeki parti fanatikleri dışındaki sessiz seçmenler, sandık önüne konulduğu zamanda şapkasını önüne koyup düşündükten sonra oylarını kullanacaklarına kimsenin şüphesi olmasın...
Yalnız sıvadıktan sonra dikilen tüylerin halkın kantarında başka bir hassasiyet ile tartacaklarını unutmamak lazım... Bunun içinde dikilen tüylere çok ama çok dikkat etmek gerekir...