Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Ali Kemal Özcan

Türkiye’yi Türk Milliyetçiliği böler

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

15 Temmuz iç savaş girişiminin devamı olarak Türkiye'nin önüne sürülmüş olduğu giderek açığa çıkmakta olan Barzani referandumu tezgâhına, Erdoğan kapılır mı?

Barzani'nin bu tezgâha nasıl geldiği sorusu da, kanatimce, önemli olmakla birlikte, işin aslını ortaya çıkarıp tezgâhı tersine çevirmeye yetmeyeceği için, bir-iki cümle ile bir yana alınabilir şimdilik.

Barzani'yi bu kapana sıkıştıran iki ayaktan birincisi, Küresel “abi”nin tehdidi: “Türkiye ile olursan, seni Erdoğan ve Öcalan'la birlikte bitiririz...” İkincisi içerideki çok-boyutlu iktidar sıkışmışlığından boğulmak üzere oluşudur. Yani denize düşenin yılana sarılması ve korkudan celladının kucağına atlaması bileşimi, kısaca...

Ancak Erdoğan ve Partisi/Hükümeti aklının bu tezgâha kendisini kaptırması anlaşılır değildir. Dahası, kendi ipini kendi çekmesine gider bu iş.

Yüzme bilmeyen insanlar (haricten fizikî komplikasyonlar dışında) korku artı panikten boğulurlar.

***

Erdoğan liderliğinin hareketlenme noktası, Türkiyenin bekası endişesi olarak ifadeye geliyor. Peki Barzani referandumu vesilesiyle Türkiye'yi bu kadar ayağa kaldıran “beka” korkusu neye dayanıyor?

Söylenen şu: Kürtler Irak, İran veya Suriye'de bir “statü” (“state” yani devlet) alırlarsa, bu Türkiye'ye de uzanır, zira Kürtlerin en büyük “parça”sı bizdedir.

Bu böyle değildir. Bu büyük bir yanılgıdır. Sadece yanılgı değil, büyük bir yalandır bu: 70 yıl ABD'nin fiili mandası olmuş olarak Türkiye'de İslamî kültürü ve Kürdü inkâr ve tenkil etme zulmünün faili sahte Kemalist elitin kendi oligarşik iktidarını korumak için “cambaza bak” kalitesindeki Büyük Yalan'ıdır.

Bunun doğru olmadığını yeterinden fazla gösteren kapsamlı sosyolojik, demografik ve kültürel veriler var Türkiye'de.

Konunun felsefi/kültürel, sosyolojik ve siyasî boyutu bir gazete yazısı için uzun gelir. Burada iki veri ve iki “anekdot” ile yalanı deşifre etmek mümkün:

Doğu Ergil'in 1990 başlarında TOBB tarafından finanse edilen araştırmasında “PKK'dan devlet beklentisiTürkiye Kürtleri arasında yüzde 12 küsur çıkmıştı. Bunu, bu satırları yazan olarak, o zaman “bindirilmiş” bir sonuç olarak görmüş, küçümsemiştim. “Olamaz, çok daha yüksektir” diye düşünmüş ve doktora çalışmamın alan çalışması kapsamında (2000 yılı) Diyarbakır merkezde, Örgüt çalışanları (PKK) arasında, analizi zor ama yanılgı paya en az soru biçimi olan açık-uçlu bir soru (Örgüt'ten beklentiniz nedir?) sormuştum: 

Bir “devlet beklentisiyüzde 9 küsur çıktı.

 

Bu sosyolojik vakayı doğrulayan yığınla veri hemen hergün, görme yetisini milliyetçilik zehiriyle yitirmemiş herkesin gözüne sokulmaktadır.

Ama en yakın geçmiş ve en büyük ikinci veri olarak; Kandil'in “hendek-tünel savaşı” ile Örgüt'ün “devlet kurma niyeti”nden korkup oylarının bir kısmını Ak Parti'ye yönlendirerek 16 Nisan Referandumu'nda “Evet'i kurtaran Kürt oyları” (eski HDP oyları) vakıasıdır.

İki anekdot” dediklerimden birincisini C.başkanı geçen günkü konuşmasında “istihbarî bilgi” diye aktardı: Habur kapısından giren şöförün bir soru üzerine: “oyumu kullandım, ‘evet' dedim” dedikten sonra, “Peki durum karışırsa ne olur?”a ise “Çoluğumu-çocuğumu alır Türkiye'ye kaçarım” demesi, bütün “beka” korkularını darmadağın edebilecek bir Türk-Kürt sosyolojisidir.

İkinci “anekdot”um da herkesin “titreyip kendisine dönmesi”ne yeter bir sosyolojik olgu/vaka olarak, İngiltere'nin Portsmouth kentinde yaşamını sürdürmekte:

Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin orta şehri olan Duhok'lu Kürt gençleri, 70-80 bin nüfuslu bu İngiliz şehrindeki hayatlarının 2. veya 3. yıllarında, burada yaşayan Bingöl ve Karakoçan Kürtlerinden öğrendikleri Türkçe ile ehliyet sınavına girip geçmektedirler.

***

Irak ve Suriye Kürtleri'nin nihaî kaderi Türkiye ile birleşmedir. Ve Erdoğan liderliği ile bu süreç eti-kemiğini bulmak üzereydi ki, “Küresel müteffik” önce Oslo sızdırtması ile, sonra Gezi Parkı ile, sonra Çözüm Süreci'ni toslatma ile, sonra 15 Temmuz ile belli-başlı dört operasyona girişti. Tahribatlar olmadı değil şüphesiz, ama bir bütün sonuç çeşitli dozlarda hezimet oldu onlar için.

Barzani referandumu bu dizinin “5. Bölüm”ü olarak ekranlarımıza yansımaktadır.

Barzani hem ürkütüldü hem kandırıldı. Ama buradaki muradımızda, buradan nasıl dönüleceği anlamlıdır. Nasıl korkutulup kandırıldığı daha sonra sere-serpe ortaya çıkar.

Enerjinin buraya heba edilmesi de – bu “yangın”da – bizi Küresel odakların yerel işbirlikileri üzerinden kurguladıkları tezgâha düşmeye götürebilir.

***

Türk milliyetçiliğinin ciddi bir oy getirisi var, doğrudur. Ama gideri, bu getirinin yanında potansiyel olarak hem güncel hem tarihî anlamda asıl sosyolojik, asıl felsefi ve asıl siyasî dinamiktir.

Türk-Kürt ilişkilerinin (sosyolojisinin) Cumhuriyet sınırları içindeki “ahval ve şerait”i etraf devletlerdekinden niteliksel olarak farklıdır. Bu ahval ve şerait etraftaki “statü”lerden etkilenecek kadar pamuk ipliğine bağlı değildir. Ancak bu “statü”leri kaşıyıp kışkırtarak Türkiye'ye taşımayı adeta addetmiş “stratejik müttefik”lerin ve yerli işbirlikçilerinin “su uyur düşman uyumaz” misali durmadıkları aşikârdır.

“Çözüm Süreci” sürecinde bu Küresel ve Yerlisi odaklarca eline türkucü “saz”ı ve polemikçigaz”ı verilen bir “Kürt lideri” ile son Kürt isyanı liderinin yaptıkları “analoji” (benzetme) tam bu günlerin gündeminin merkezindedir: 

  • “Ne eti ne tırnağı be, siz hep et, biz hep tırnak olduk, uzadıkça kesiliyoruz!”
  • “Türk ile Kürdü biribirinden ayırmak, bir vücudu testere ile ortradan bölmektir.” 

Onun için tekrardan bıkmıyoruz: 

Kürt milliyetçiliği Türkiye'yi bölmek ister, ama bunu yapmaya gücü yetmez. Türk milliyetçiliği Türkiye'yi bölmek istemez, ama Kürt milliyetçiliğine Türkiye'yi bölme gücü verir.

 

Yani Türkiye'yi bölecek olan Türk milliyetçiliğidir. Onun için “İnsanlar korku ve panikten boğulurlar” tespiti hazin olduğu kadar hayatî bir tespittir.

***

Yaklaşık otuz yıllık “düşük yoğunluklu çatışma” ve yoğun terör olayları sonucunda, ana omurgasıyla etnik kimlik inkârı olan Kürt Sorunu, kimlik inkârının ortadan kalkmasıyla madden çözülmüştür. Henüz çözülemeyen manevi boyutu (çeşitli düzey ve  kapsamda toplumsal çatışma travmaları, güvensizlik v.s.) ayrı bir konudur ve bir müddet daha devam edeceği anlaşılmakla birlikte, hassasiyetle yürürlüğe konacak sosyal devlet politikalarıyla zaman içinde tedrici olarak çözüme kavuşacaktır.   

Dolayısıyla aciliyetle üzerinde durulması gerekenlerin odağı bu “maneviyat” etrafında olması elzemdir: 

  • Terörle mücadele edilirken, ortalama vatandaşın incinmiş/hırpalanmış etnik kimliğine kimi zaman “pozitif ayrımcı” anlamına gelecek kucaklayıcı ve okşayıcı yaklaşımlara özenle odaklanma,
  • Hükümet organlarındaki “metal yorgunluğu” sorunlarına dikkat çekerken, uzun süre terör ve şiddet ortamındaki güvenlik güçlerinin benzer yorgunluklarını da dikkate alma,
  • 15 Temmuz gibi ağır bir travma/musibet yaşayan devletin tüm organlarındaki personeli, çözülen “Kürt sorunu”nundan kalan çözülmemiş manevi boyutu konusunda eğitme ve donatma,
  • Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürtlerin etnik aidiyelerini rahatsız edecek milliyetçi (şöven) söylem ve uygulamalardan kaçınma,
  • Önlenemeyen terör olayları sonucu yaşanan acıların doğal tepkisini siyasi olarak devşirmeye yönelik kısa vadeli hesaplardan uzak durma,
  • Kürt etnik varlığının inkârdan arınma yolunda “geri adım” olarak nitelenebilecek adımlardan dikkatle kaçınma. 

Barzani referandumuna bu “pencere”den bakmak, kurulan tezgâhı “teğet geçme”ye mahkum edeceği gibi, Türk-Kürt vücudunu “testere ile ortadan bölme” tezgahını güncellenmiş dördüncü bir Türk-Kürt ittifakı – ve birliği – güzergâhına evirir. 

Bu güzergâhtan alıp bizi milliyetçilik tezgâna daldırmak için Küresel ve yerel odakların çok nedeni var... 

Doç. Dr. Ali Kemal Özcan

Munzur Üniversitesi

Sosyoloji Bölümü

  YORUM YAP / YORUM OKU
ALİ KEMAL ÖZCAN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS