Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Ali Kemal Özcan

Türkiye’nin Kürt Fırsatı

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

Barzani Referandumundan İkinci Yol'a

Yazılarımı ve çabalarımı izleyenler, yaklaşık 7 yıldır tarihî bir Türk-Kürt İttifakı'nın eşiğinde olduğumuzu, bunu da özellikle Erdoğan liderliğine ve Öcalan'ın İmralı Savunmaları'na dayandırdığımı, tam da bundan dolayı Erdoğan ve Öcalan'ın müşterek hedef olduğunu, bir de buna son yıllarda Barzani'nin eklendiğini feryat ettiğimi bilirler.

Bu referandum ile, tabiri caizse antikalaşmış “tavşan-kaç tazı-tut” heyecan ve hezeyanları eşliğinde, bir taşla üç kuşun vurulması hedeflenmektedir.

“Kritik” bağımsızlık referandumunun bizi yeniden bu “eşik”te kavurduğu bu günler, 6 yıl önce uzunca yazdıklarımı özetlememi elzem etti.

Ulus, kapitalizmin rekabetçi döneminin “tanımlanmaya gelmeyen” bir “fabrikasyon” yaratımıdır. Ulus ve Milliyetçilik (nation and nationalism) literatürünün belli-başlı otoriteleri burada birleşirler. Milliyetçilik ise bir ulus-devleti kurma ve  koruma mücadelesinin “teori”si ve pratiğidir. Onun için bukalemun gibi “bulunduğu ortamın koşullarına uyum” sağlar ve “tür”lerini sınıflandırmak mümkün değildir. Özü, bir bürokratik elitin  “ulusal” sınırlarla çevirdiği toprak parçasının ve üzerinde yaşayan nüfusun maddi-manevi zenginlikleri üzerindeki iktidarlaşma faaliyetidir.

Ancak iktidar güçleri veya iktidar adayı güçler bu iktidarlaşma faaliyetlerinde bu kadar dolaysız olmazlar.  Bunun için bir “dolandırma”ya ihtiyaç duyarlar. Bu dolandırma da bir bulandırmaya muhtaçtır. Böyle bir zarureti karşılamanın temel “harcı” ise, halkın kendini ve kendi yerelliklerini, kendi kültürel-etnik değerlerini sevme ve yaşama arzusudur. İktidara ulaşanlar (ezen), bu yerelliklerin “yüce”liklerini “vatan-millet” markasıyla abartarak, kutsayarak iktidarlarını  koruma ve kollama “iş”ine koştururken; iktidara tırmananlar ise (ezilen), bastırılan ve inkâr/asimile edilen yerelliklerin mağduriyetlerini aynı öz ve kısasla şişirerek, “ulusal dava” ettikleri iktidara ulaşma mücadelelerine katık ederler.

İş bu milliyetçilik, elitlerin “iktidarı ele geçirme ya da koruma” mücadelelerinde kullandıkları bir araç olarak tanımlanır.

Yani milliyetçiliğin harcının (hammadesinin) yurtseverlik olması, onun milliyetçilikle karıştırılmasının mantıklı ve/ya sosyolojik bir sebebi olamaz. Çekicin demirden yapılmış olması, ona “demir” dememizi gerektirmez. Kürt milliyetçiliğinin, Devlet'in inkâr-red uygulamaları mağduru kitlelerin vatansever, yerelsever, kendinisever etnik duygularının zengin enerjisini iktidara tırmanma arzularına koşturması, bu “ezilen ulus milliyetçiliği”nin bir mağdur milliyetçilik olduğu sonucuna götürmez. Koyunun “can” derdi kasabın “et” ihtiyacına karıştırılmaz.

Önümüzdeki yokuş Türk ve Kürt milliyetçiliğinin çatıştırılması odaklıdır.

Türkiye Kürt milliyetçiliği, bir “parça”nın Güneydoğu köşesindeki bir iktidara herşeyini yatırmış durumdadır. Seçimde oylarını arttırmasının “ana” kaynağını bulmuş olmasının verdiği saikle AK Parti iktidarı da, konunun toplumsal dinamikleri cephesindeki aksak hesaplarla, milliyetçiliğin Orta ve Batı Anadolu'daki oy getirisine yönelerek “yokuş”un diğer tarafını tutmuş görünmektedir.

Türklük ve Kürtlüğün önünde “iki yol” var: ya ikisinin milliyetçilikleri karşılıklı birbirini kaşıyıp, besleyip, güçlendirip Türkiye bölünmeye götürülerek, önümüzdeki onyıllara yayılacak olan – ve iki tarafı da bitaptan beter edecek olan – bir çatışmanın “sağlam” iki tarafı olurlar; ya da durumu farkedip tarihin dördüncü Türk–Kürt ittifakıyla Selahattin Eyyubî'nin Haçlı Seferleri dersinin bir güncellenmiş versiyonunu Dünya'ya takdim ederler.

Bu iki yol – tam da Kuantum fiziğinin öğrettiği üzere – olasıdır: Kürt milliyetçiliği Türkiye'yi bölecek güçte değildir. “Büyük”lerin dış desteği de buna yetmez. Ama Türk milliyetçiliği Kürt milliyetçiliğine bu gücü verir. Kürde, etnik kimliğinin incitilmesi ve Öcalan karizmasının hırpalanması üzerinden yüklenecek bir Türklük, Kürt milliyetçiliğini iç dinamikleriyle bu güce eriştirir. Kürt milliyetçiliği Türkiye'yi bölmek ister, ama bunu yapmaya gücü yetmez. Türk milliyetçiliği Türkiye'yi bölmek istemez, ama Kürt milliyetçiliğine Türkiye'yi bölme gücü verir. 

Barzani referandumundan “İkinci Yol” çıkabilir 

İkinci yolun olasılığı, Demokratik Cumhuriyet ile ifade olunan “birleşip bütünleşerek büyüme” projesinin ve İmralı'nın karizmatik gücünün bir bütün olarak değerlendirilmesine bağlıdır. Bunun için ilk elden, (a) Öcalan'ın son 5–6 yılda giderek artan bir belirginlikte tanımlanamaz bir “demokratik özerklik/ulus” kavramı ile dışavuran “milliyetçilikle dansı”nın önüne geçilebilir. Öcalan'ın Demokratik Özerklik başlığı altına topladığı “demokratik”ler yığını (meclis, konsey, kongre v.s.) uygulamada, Kuzey Irak modeline dayalı Türkiye Kürt milliyetçiliğinin veya iktidarcılığının derme-çatma bir Sovyet “re-enkarnasyon”undan öte bir şey olmadığı pek tartışma götürmez bir vakadır.

Mesela, sık-sık il, ilçe, mahalle konseylerinin elzemliğine vurgu yapan, bunların hayatiyetinde ısrar eden Öcalan, bu kongrelerin/konseylerin/meclislerin üyelerinin nasıl seçileceğiyle ilgili birşey söylemeye girişmezken, her projesinin önüne bir “demokratik” koymaktan kendisini alamamaktadır. Bu “üye”lerin Sovyet tarzı bir “bostan korkuluğu” işleviyle leblebi gibi nasıl toplandığını Öcalan bilmektedir.  

İkinci elden, (b) Türk milliyetçiliğinin, çatışma yıllarının acılarını ve dilini kullanarak Öcalan üzerinden “İmralı canisi/canavarı/haini” türünden hakaret içeren söylemlerle Kürt'lere yüklenmesi durdurulabilir. Üçüncü elden, (c) Öcalan'ın karizmatik gücü Kürt milliyetçiliğinin elinden alınıp (örgütünün legal ve illegal yapısında konumlanmış yeni Kürt iktidar elitinin  İmralı Savunmaları üzerindeki örtülü yasağı kırılarak) Öcalan'ın ikiyüz yıllık “ulusal kurtuluş” safsatasını aşan felsefi, teorik ve uygulanabilir önermelerinin Türkiye Kürtleri'ne ve Anadolu Türklüğü'ne ulaştırılmasının önü açılabilir.

Bütün bu uygulamaların kılı-kırk-yarar diline, incitmeyen-incinmeyen ruhuna, Türk Halkının haklı endişelerini iyi hesaplayan bir sosyolojik matematiğine ulaşılabilir.  

Öcalan karizması, “toy” (adolescent) Kürt milliyetçiliğinin ekmek-peynir gibi kolay kullanımında daha fazla bırakılmak istenmiyorsa, bunda gecikilmemesi hayatîdir. Bu üç temel hamle atılmaksızın ikinci yolun şansı olmaz. Oysa çatıştırmadan kazanacak olan dış “büyük”lerin ve yerli dayanaklarının dışında herkesin bunda çıkarı ortaktır.

Türkiye'nin ve Türkiye ulusunun fizikî veya ruhî bölünmesi üzerine yapılacak hesaplar, toplumbilimin “hesapsız” verilerine/olgularına yenilmeye mahkumdur. Türkiye; sadece Irak, Suriye, Lübnan, Yugoslavya gibi başından-sorunlu devletleşmelerle değil, İran ve Mısır gibi “köklü” devletler ile de karşılaştırmakla gaflet ve delalet edeceğimiz kadar farklıdır.

Barzani referandumuyla harlanan – harlandırılan – tehlike, Tarihî Fırsat'ını içinde barındırmaktadır.

Bu tehlikeyi Kürt'lerin ve Türk'lerin vatanseverleri, halkseverleri, milletseverleri kendi milliyetçilerinin önüne geçip Tarihi Fırsat'a evirebilirler.

Nesillerinin geleceğini kendine dert etme vicdanından yoksun olmayanlar; ruhun ve bilimin birleşik gücüne dayanarak inisiyatif almaya girişebilirler. Böyle bir tutuşla (doğru mekânda ve kaçırılmamış zamandaki bir kavrayışla) Türkiye ulusunun, elindeki “sorun”u ortak Anadolu tarihinin dördüncü fırsatına evirmesi sanıldığı kadar zor olmayacaktır. 

Tarihi; akıl, bilgi ve ruh ile zamanında, mekânında ve ayarında yapılan hamlelere yürek yetirenler yapar.

Hamlenin zamanı elimize, mekânı avucumuza gelmiş bulunmaktadır...

 

Doç. Dr. Ali Kemal Özcan

Munzur Üniversitesi

24 Eylül 2017

 

[1] Birincisi 1071 Malazgirt; ikincisi 1514 Çaldıran; üçüncüsü 1919 Erzurum-Sıvas.

  YORUM YAP / YORUM OKU
ALİ KEMAL ÖZCAN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS