Bu raporda şu cevapları bulabileceğiz,
Artan bağımlılık ve Enerji Politikalarımızn Ekseni
İSTANBUL ELEKTİRİKSİZ KALACAK MI?
Tüketim ve Üretimin Tüketimi Karşılama oranı
Yenilenebilir enerji Kaynakları (YES)
Nükleer Enerji İhtiyacımız ve Önemi
HEDEFİN NERESİNDEYİZ?
Konunun önemine vurgu yapmak manasında,Aşağıdaki mukayesem önemli ve anlaşılır yeterliliktedir
1990 yıllarda Toplam enerji Talebi( Birim Mılyon TEP)53 iken,2013 yılında 120 olmuştur(Artış %127).
Bu arada yerli üretim 25 den 32 ye yükselmiştir.(Artış %25)
Üretimin talebi karşılama oranı negative %40
GENEL GİRİŞ
Dünya enerji tüketimi; petrol, doğalgaz ve kömür birlikte düşünülürse, yüzde 90'lık oranın fosil kaynaklar olduğu görülür. 1950'den beri dünya nüfusu 2,5 kat artarken, enerji talebi 7 kat arttı. Hem fosil yakıtların fiyatlarında reel artış yaşandı, hem de gittikçe artan insan nüfusu enerjiyi günlük yaşamında kullanmaya başladı.
Farklı kuruluşların projeksiyonlarına göre: 2030 yılına kadar dünya enerji talebinin mevcut tüketim seviyesinden yüzde 40 kadar artması bekleniyor. Başta çin olmak üzere gelişmekte olan ekonomiler hiç şüphe yok ki; daha fazla enerji kullanacaklar; esasen ABD'den sonra çin günümüz itibariyle en çok enerji tüketen ikinci ülke konumuna geldi. Bu artacak global talebin nasıl karşılanacağı sorusu gerekli enerji kaynaklarının temininin haricinde ayrıca iki ayrı risk unsurunu beraberinde getiriyor. Bunlar artan çevresel riskler ile enerji arz ve talebinin coğrafi olarak aynı yerde olmaması ve talebi karşılayacak kaynakların sınrılı sayıda ülkede bulunması nedeniyle enerji arz güvenliği riskleridir.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)'na göre; 2015 yılında petrol ticaretinin % 80'i ve doğalgazın % 50'si üç bölgeden, Orta Doğu, Rusya ve Afrika'dan karşılanacak. Sözkonusu ticarette alıcı rolünde olan dünyanın gelişmiş ülkeleri kendi ekonomileri açısından sürdürülebilir enerji güvenliğini sağlamak istiyor ve bu sürdürülebilir enerji guvenliğini sağlamak için geçmişte Irak ve şimdi de Libya örneğinde gördüğümüz gibi bölgelerarası savaş riski dahil her türlü karar alınabiliyor
Son 30 yıl içinde, ülkemizde birincil enerji tüketimi yıllık bazda % 4.5 oranında artarak son yıllarda ortalama, günde 1.8 milyon varil petrol eşdegerine ulaştı. Toplam tüketilen enerjinin, % 90'ı fosil enerji olup bu kaynaklardan petrolün % 93'ü, doğalgazın % 97'si ve kömürün % 47'si ithal ediliyor. Türkiye'nin ithalata bağımlılığı birincil enerjide % 73, elektrik üretiminde ise doğalgaz ağırlıklı olarak % 60 seviyelerinde seyrediyor.
Ülkemizin enerji politikalarının ekonomi politikaları ile kesiştiği en önemli olgu ise cari işlemler açığıdır. Yıllık ortalama 50 milyar dolara civarında çıkan cari işlemler açığına en büyük etkiyi yapan unsurlar petrol ve doğalgaz ithalatı oldu. Enerji ithalatımız % 28.7 artışla 38.5 milyar dolara ulaştı ve en önemli kalemi oluşturan petrol ithalatı % 38.6 artarak 21.1 milyar dolara, gaz ithalati ise % 22 arşıtla 14.2 milyar dolara ulaştı. Bu rakamlarla birlikte enerji ithalatımızın dış ticaret açığımıza oranı genelde yıllık % 47.5 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmekte; yani dış ticaret açığımıızın neredeyse yarısı enerji hammade ithalatından oluşuyor. Bu dışa bağımlılığın gerçekliği altında başta enerji bakanlığımız olmak üzere, EPDK, ETKB, EIE, TEIAS, TEDAS gibi kamu kuruluşları ile TOBB ve TÜSİAD gibi diğer önemli yapılanmalar enerji güvenliğimizin sağlanması, temiz ve ulaşılabilir enerji arzı hedefine yönelik doğru politikaları ve stratejileri oluşturmak için çaba harcıyor. en başta yerli kaynakların aranması ve üretilmesine yönelik çalışmaların arttırılması, Türkiye koşullarına uygun teknolojilerin araştırılması-geliştirilmesi ve enerji güvenliğini hedefleyen uygun enerji strateji ve politikalarının oluşturulması ve yürütülmesi konularına öncelik verilmesi gerekiyor.
Türkiye'nin yakın geçmişte yaşadığı en ciddi ekonomik kriz yılı olan 2001 ve global krizin etkiledigi 2009 yılı hariç tutulursa ülkemizde elektrik tüketimi yıllık ortalama % 7 artış göstermiştir. 2010 yılı itibariyle ülkemizdeki elektrik tüketimi ortalama 220 milyar Kwh a ulaştı. (29.06.2016 günü, bir saat içerisinde en düşük elektrik tüketimi 27.720 megavatsaat, en yüksek elektrik tüketimi ise 39.497 megavatsaat olarak gerçekleşmiştir.) Tüketilen elektriğin yaklaşık % 50'si doğalgazdan, % 28'i kömürden, % 18'i hidroelektrikten, kalanı fueloil ve diğer yenilenebilir kaynaklardan sağlandı. 2010 yılında özel sektör 3,810 MW'lik kurulu gücü devreye aldı ve ülkenin kurulu gücünü 48,000 MW'a taşıdı.Kişi başı elektirik tüketimi 1990 yıllarda 1016 Kwh ıken 2015 yılında ortalama 3373 KwH kadar çıkmıştır.ABD ve Bazı Avrupa ülkelerinde 10.000 Kwh civarıdır.
Enerji Politikalarını belirlerken; temel araştırmalar ve göreceli olarak pahalı teknolojilerin ülke içinde ticarileşmesi için gerekli desteği vermelerinin yanısıra özel sektörün yeni Ar-Ge girişimlerini ve enerji arz zinciri içinde yatırımları teşvik edecek doğru politika altyapısını ve ortamını oluşturma durumundadır. Ayrıca enerji konusunda toplum bilincinin de rolü olduğu ihmal edilmemeli. Toplum yaşanan değişiklikleri kabul etmeli, sistem içinde enerji arzının daha yüksek olması ve enerjinin verimli kullanılması için gereksinimleri bilerek özverili davranmalı. Sağlanan yasal altyapının ve yönetmeliklerin doğru uygulanmasında toplumun her kesiminin rolü vardır. Verimlilik artışı ve teknolojik gelişmeler için üniversitelerin sektördeki gelişmeleri izleyici değil gelişmelere katkı sağlayıcı olmak durumunda olduklarını algılaamaları ve bu yönde çalışmalar yapmaları gerekir. Doğal olarak üniversitelerin en önemli katkıları endüstrinin gelecekteki liderlerini çekmek ve eğitmek olacak. Eğitimin yanısıra enerji sektörünün sorunlarına çözüm üretmek ve endüstriye yardımcı olmak için yapılandırılmalıdırlar. Yenilenebilir enerjideki tüm potansiyelimizi kullanarak enerjide dışa bağımlılığı azaltmak uzun vadeli stratejilerin devlet politikasi olarak doğru şekilde saptanması, sağlanan liberalleşme ile piyasa politikaların devamının şeffaf olarak uygulanması demektir. AB üllkeleri bu şekilde yaptıkları uzun vadeli stratejilerle bu alanda ciddi başarı elde ediyor. ülkemizde de enerji yatırımlarının sürekliliğini sağlamanın yolu, yatırım ortamının istikrarlı olmasından, ortam koşullarının dönemsel olarak değişmemesinden geçiyor.
NÜKLEER OLMAZSA OLMAZIMIZ..
Tüketimdeki artış hızıyla 2020 yılında ise ülkemizin elektrik tüketiminin 410 milyar Kwh'a ulaşması öngörülüyor. Bu talep artışı gelecek 10 yılda 40.000 MW ek kurulu gücü başta yenilenebilir kaynaklardan, yerli kömür ve linyit kaynaklarından ve nükleer enerji santrallerinden temin edilmesi gerekiyor. Bu yatırım stratejisiyle enerjide ithalata bağımlılığımızın mevcut seviyelerden daha aşağılara veya en kötümser durumda bu oranın daha aleyhte gelişiminin engellenmesi hedefleniyor. Nükleer enerjide belirlenen hedef gelecek 10 yılda, 12 ünitelik 3 farklı nükleer santral yatırımı yaparak 10.000 MW'lik kapasiteyi nükleer enerjiden sağlanacaktır. Şüpesiz Nükleer Santraller çok daha fazla sayıda olması gerekmektedir..Olmasıda kaçınılmaz gercektir.Gelişmiş ülkelerde bize yakın büyüklükteki ülkelerde ortalama 40 adet nükleer santral mevcuttur..Nükleer kendi başına ayrıca ele alacağımız bir konudur.
YES…YEŞİL ENERJİ SANTRALLERİ
Son 20 yılda gelişmiş ülkelerin enerjideki en önemli yatırım ve AR-GE sahası yenilenebilir enerji olmuştur. Bu alandaki özel sektör yatırımlarını desteklemek için başta AB ülkeleri olmak üzere, G20 de yeralan hemen her ülke yenilenebilir enerji için alım garantileri, teknolojik gelişmelerin sağlanması ve verimlilik artışı için önemli AR-GE destekleri vermekte. özel sektöründe bu alanda risk alma iştahıyla birlikte bu ülkelerde yenilenebilir yatırımlarda bir patlama yaşanmasına yol açtı, gerçekleşen yatırım rakamlarının ne kadar büyük olduğunu vurgulama açısından şöyle bir göz attığımızda; Almanya'da geçtiğimiz 15 yılda oluşturulan rüzgar enerjisine dayalı kurulu güç kapasitesinin 45,000 MW'i geçtiği görülür ki; bu rakam ülkemizin neredeyse mevcut toplam kurulu gücüne eşdeğer bir rakamdır.
20.20.20 HEDEFİ…
AB uyguladığı 20-20-20 hedefiyle, 2020 yılında,enerji üretiminin yüzde 20'sinin yenilenebilir kaynaklardan oluşması ve kullanımda yüzde 20 daha fazla verimlilik sağlanması hedeflenmektedir.ETKB göre Türkiye'nin güneşten elde edebileceği elektrik potansiyeli yılda 380 milyar kWh olarak veriliyor. Bu değer neredeyse bugünkü elektrik üretimimizin iki katı olmakla beraber teknolojik ve ekonomik olanaksızlıklardan dolayı, elektrik tüketiminin tamamının güneş enerjisinden karşılanabileceği anlamına gelmiyor. Ayrıca tarımsal arazilerin güneş enerjisine kaydırılması mümkün olamaz. ABD ve Avrupa'da binalara yerleştirilen fotovoltaik (PV) panellerle elektrik üretimi teşvik ediliyor. En primer enerji olan güneş enerjisi temiz enerji olup, CO2 ve sera gazları üretmemekte, küresel ısınma sorunu için esas çözümlerden birisi olarak düşünülmekte. Güneş enerjisinin yakın gelecekte Türkiye'de elektrik arzını arttırmakta şu an için önemli bir katkısı beklenmemekle beraber, yeni yenilenebilir enerji yasasıyla güneş enerjisinde 600MW lik kapasite kadar verilen alım teşvikleri çerçevesinde 2020 yılına dek güneşte 1000 MW'lik kurulu kapasiteye ulaşması bekleniyor. Yenilenebilir enerji potansiyelimizi kullanarak bağımlılığı azaltmak amacıyla, uzun vadeli devlet politikasi olarak doğru şekilde saptanması, piyasa politikaların şeffaf olarak uygulanması gereklidir. AB üllkeleri bu şekilde yaptıkları uzun vadeli stratejilerle ciddi başarı elde ediyor. Bizimde enerji yatırımlarının sürekliliğini sağlamanın yolu, istikrarlı olması ve ortam koşullarının dönemsel olarak değişmemesinden geçiyor. Ciddi özsermaya gerektiren enerji yatırımlarında hedefe ulaşabilmek için yabancı yatırımcya ihtiyaç var. Türkiye'de enerji fiyatlarının global pazarlarda rekabet gücümüzü zayıflatacak şekilde yüksek belirlenmesi ve yenilenebilir enerji kaynaklarına uygulanacak teşvikler sermaye girişini etkileyeceği ise mutlaktır.
ENERJİ RAPORU YAZI DİZİMİZE DEVAM EDECEĞİZ…
Dr.Gürbüz Kaya ENERJİDER Başkanı , İTO Enerji Komitesi Başkanı Yrd.(E)
Yararlanılan Kaynaklar….
Uluslararası enerji ajansı(IEA),TC Enerji Bakanlığı,turcomoney raporu,