Üç bir tarafı deniz olup, dört bir tarafı düşmanla çevrili bir ülkede yaşarken birçok şeye dikkat etmeliyiz. Bazen kontrolsüz merhamet, kontrollü düşmanın elinde koz olur. Bunun için ben sen, aşağı yukarı, sağ sol demeden tüm vücut düşünmeliyiz. Çünkü olabilecek tehlikeler; kişileri değil, milleti etkiler. Kişiler üzerinden değerlendirirsek yanılırız. Bir bütünün parçaları olarak düşünürsek parçaları birleştirir ve çözümler üretiriz. Yoksa çözüm üretecek ülke bulamayabiliriz.
Sosyal bilimlerde "Weapons of Mass Migration" (Kitlesel Göç Silahları) adlı yeni bir kavramdan söz edilmektedir. Batı dünyası artık kitlesel göçlerin, göç edilen ülkeleri riske sokup çok yönlü zaafa uğratmak için silah olarak düşünmektedir. Çünkü aşırı göç kontrolü zorlaştırmakta ve yıllar geçtikçe içte sürtüşmeler ve gerginliklerle çatışmaya sürükleyebilmektedir. Bu da emperyalist güçlerin işine geliyor. Çünkü içte kargaşa ekonomiyi de zincirleme etkiler. Bu nedenle batılı ülkeler, kendi ülkelerine göç edenleri kılı kırk yararak almaktadırlar. Ve kendi ülkelerine gönderilmemesi için üste para bile teklif edebiliyorlar. Neden?
Günümüzün Truva atları (ABD'li bir generalin ifade ettiği gibi) diyebileceğimiz, adeta mülteciler ülkesi konumuna gelmiş, ıraklı, İranlı, Suriyeli, Afganistanlı, Pakistanlı gibi birçok ülkeden kaçak ya da bir şekilde gelmiş olanlar, zamanla insanlarımızın huzurunu kaçırmaya başlamışlardır.
AB ülkeleri kendi ülkelerine gelmemesi için adeta ülkemizi kalkan görevi yapmaya zorluyor. Başka ülkelerde sayılı olan Suriyeli mülteciler bayram için ülkelerine gittiğinde geri dönüşünü kabul etmemektedir. Bizde ise turist gibi kendi ülkelerine gidip geri gelerek kaldığı yerden hayatlarını sürdürüyorlar. İçlerinde kaç tane terörist belli değil… Başka Müslüman ülkeler kabul etmezken biz insanlık yapalım diye her geleni kabul ettik. Bir de mülteci kampları dışında illere dağılmalarına izin verdik. Kamplarda kalsalar bir süre sonra kendiliklerinden giderler. Ama biz, şehirlerimize işçi ve işveren olarak yerleşmeleri için kapı açtık. Mültecilik özelliğinden adeta çıkarmaya çalışıyoruz.
Daha önce yazdığım bir yazıda, “Araplaştılmaya Çalışılan Türkler” de belirttiğim noktalar, burada da aynen geçerlidir. Batının zorlamasıyla ülkemize yerleşen Suriyelilerin ilk mitinginde, onlarla işbirliği içinde olan Araplaştırılmış insanlarda vardı. Gelecekte bu tür insanların, ülkemizin zor anlarında kimlerin yanında olacağının işaretleridir.
Emperyalist güçlerin amacı toplumun kimlik yapısını bozmak, kültürel ve milli bir tehdit oluşturabilmekti bunun için mültecileri Türkiye'ye aldırıldı. Yıllar geçtikçe de kontrolsüz, başıboş gruplar çoğalıp, devletin hoşgörü ve korumacılığını istismar edip tehlike yaratabilecek konuma gelebilirler.
Her insan, kendi vatanında huzurlu ve mutlu yaşamalıdır. Bizler, ülkemizin huzurunun bozulmaması için milli birlik ve beraberliğimizden taviz vermeden huzurlu yaşamanın gayretini göstermeliyiz. Bizim gidecek başka bir vatanımız yok. O zaman yurdumuzun her yerine sahip çıkalım, huzur bozmadan, bozulmasına izin vermeden…
Cengiz ÇETİK