Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Serdar Kinas

Süt kardeş

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

Çocukluk odamdaki minik yatağımda uzanıyordum. Uzun zamandan sonra evime gelmiştim ve bana yeni bir oda daha hazırlanmıştı. Ben de bunu fırsat bilip çocukluk odama yerleşmiştim. Sadece yatağımı değiştirip diğerlerinin hep aynı kalmasını istiyordum. Antika dolabım, süslerle ve fotoğraflarla çevrili duvarlar, bir gözü kilitli çalışma masam...

Duvardaki fotoğraflar tek bir kişiye aitti.Süt kardeşim, en yakın arkadaşım, sırdaşım. Başka hiç kimseyle fotoğrafımı asmamıştım bu duvarlara. Aile fotoğraflarım albümdeydi hep. Yeniler ve eskiler ama süt kardeşim ile fotoğraflarım hep eskidi. Ayağa kalkıp masanın önüne gittim. Kilitli gözü çekiştirdim, açılmadı. Hatırladığım kadarıyla dolabın boşluklu ayağının altına koymuştum anahtarı. Kimsenin açmasını istemiyordum bu çekmeceyi çünkü içinde anılarımı saklayan günlüğüm vardı. Dolabın ayağını hafifçe kaldırıp altındaki yarısı paslanmış anahtarı aldım. Paslı taraflarını elime sürterek biraz temizledim. Ardından az önceki konumuma gelip kilitli çekmeceyi açtım. Siyah poşeti alıp içindeki günlüğe derinlemesine baktım. Günlüğü çıkartıp yatağıma geçtim. Güncemin ilk sayfasında:” buna hazır değilsen okuma!” yazıyordu. Bir dipnot gibi sayfanın en altında yazılmıştı. Bunu hangi amaçla yazdığımı hatırlamıyordum. O sayfanın geri kalanında süt kardeşimle birlikte boydan bir fotoğrafımız vardı. İkimizin de gözlerinden masumiyet akıyordu.

Güncemi böyle oluşturmuştum. Sayfanın ortasında bir fotoğraf ve altında anılarım. Anılar hep süt kardeşimle beraber geçiyordu. Kendimi hayatta bildim bileli beraberdik ta ki o zamana kadar. Akşamları yatmak için ayrılır, sabahları horozu ötüşünden önce yine yan yana gelirdik.
İlk sayfadaki fotoğrafta Evrim'in(süt kardeşim) kafası sarılıydı. Evet! Bu anıyı hatırlıyorum. Evrimle oyun oynarken misket için tartışmış, ben onu itmiştim. Kafası yerdeki taşların birine çarpıp kanamıştı(ben o taşı daha sonra alıp taş koleksiyonuma eklemiştim).

İkinci sayfadaki fotoğrafta ise ikimizde de ağlıyorduk. Anıyı hatırlayamadığım için fotoğrafın altındaki yazıyı okudum. Daha yeni yeni canlanmıştı gözümde. Okul dönüşünde yolda yürürken olmuştu. Mavi önlüklerimizin içinde şakalaşırken Evrim teneke bir kuyuya tekme atmıştı ve kutu yoldan geçen bir arabanın camına denk gelmişti. Arabanın durmasıyla benim kaçmam bir olmuştu ama Evrim olayın şokunu geç atlatmış ve arabanın kapısı açılana kadar kaçmamıştı. Ondan sonra kaçsa da bir fayda vermemişti. Adam, onu yakalayıp birkaç tokat vurmuştu. O, bana doğru ağlayarak gelirken benim de ağlamam tutmuştu. Hem onu bırakıp kaçtığım hem de onun ağlamasına dayanamadığım için. Fotoğraf o zamana ait değildi ama o olayı yansıttığı için fotoğrafı oraya koymuştum.

Üçüncü sayfaya geçtiğinde karşımda temsili çizilmiş bir resim vardı. Sırtında çantası, ayağı kalçasına kadar kara batmış bir erkek ve onu çıkartmaya çalışan bir kız. Bunlar bizdik. Fotoğrafın yanında:” kara battığım zaman, temsili” yazıyordu. Bu olayı kesik kesik hatırlıyorum. Kışın yine okul dönüşünde (sırtımda içinde 10 kitap bulunan bir çanta ile) yoldan yürümek yerine sertleşmiş karın üstünde yürüyorduk. Bir ayağım kalçama kadar kara batmış ve Evrim beni çıkartmaya çalışıyordu. Nedense sırtımdan çantayı çıkartıp yükünüzü hafifletmek gelmemişti aklımıza. Sonra yoldan geçen yirmili yaşlarda bir genç imdadımıza yetişmişti. Beni iki kolumdan tutup çıkarmıştı.

Güncenin sondan bir önceki sayfasında ise kütüphanede çekilmiş, ikimiz de kafamızı kitaplara gömmüştük. Bu kütüphane ikimiz için de bir toplandı alanı olmuş kimseyi içeri sokmamıştık . Kütüphane ile tanışmam ilkokul ikinci sınıfta olmuştu. Sürekli kapısı kapalı olan bu yere girmek istemiş fakat büyüklerin” orası yasak” sözlerine kanıp merakımı bir süreliğine içime atmıştım. Bir gün etrafta kimse yokken içeri dalmıştım. İçerisi karanlık ve rutubetliydi. Orayı (izin alarak) temizlenmiş ve aydınlatmıştım. Sürekli kitaplarla uğraştığım için kitap okuma sevgisi o zamandan oluştu bende.
Son sayfaya geçtiğimde anıları okurken ki neşem birden kayboldu. Fotoğrafta tam karşıdan çekilmiş bir mezar resmi. Mezarın üstünde Evrim . İşte o zaman bu zamandı doğumdan bu tarihe kadar ayrılmamış ama şimdi ayrılmıştık. Bir gün göl kenarında oynarken göle düşmüş ve bir daha çıkmamıştı . Ona verdiğim” seni daima koruyacağım” sözünü ikinci defa tutamamış ve onun gidişini çaresizliğin gözyaşları ile izlemiştim.

Günceyi kapatırken içimde bir sızı oluştu. İlk sayfadaki sözü hatırladım. Gerçekten yıllar önce kendimi uyarmıştım ama bunun farkına şimdi varmamıştım. Buna daha hazır değilmişim. Tam on beş yıl sonra köye geri döndüm. Onun anısını yaşatmak için, onun adına hayırlar, hayratlar yapmak için.

Ama ne ben eski bendim, ne o buradaydı...

  YORUM YAP / YORUM OKU
SERDAR KİNAS DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS