Dünya'nın gördüğü en ağır salgınlardan birisidir koronavirüs. Hayatı bu kadar etkileyen dünyanın her tarafını etkisi altına alan bir virüs ile de karşılaşılmamıştır.
İlk Covid 19 vakası Aralık 2019'da Çin'in Hubey Eyaletine bağlı Wuhan şehrinde ortaya çıktığından beri ülke olarak hızlı ve sağlıklı bir enformasyon süreci işletildi. İlk başta kamuoyu tarafından pek ciddiye alınmayan koronavirüs. İlk vaka sonrasında ciddiye alınmaya başlandı.
Nitekim, yürütücülüğünü yaptığım Optimar Araştırma'nın Türk Kamuoyunun nabzını aylık olarak ölçtüğümüz Türkiye'nin Nabzı Araştırması sonuçlarında da ilginç sonuçlarla karşılaştık. Şubat ayındaki araştırmada Koronavirüs'ün Türkiye'ye yayılmasından endişe duyanların oranı % 76,8 iken Koronavirüs ile ilgili önlem alanların oranı %5,8'de kalıyordu. İlk vakanın görüldüğü 11 Mart sonrası yapılan araştırmada Koronavirüs ile ilgili önlem alanların oranı %88,72'ye yükselmişti. Katılımcılar Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaları % 40,5'i ‘'tamamen yeterli'' bulurken, % 33,6 ‘'yeterli ancak artması gerekir.'' şeklinde değerlendiriyor, sadece % 25,9'luk bir kesim ‘'açıklamaları yeterli bulmuyorum.'' cevabı veriyordu. Bu sonuçlar da gösteriyor ki, toplumda ilk vaka sonrası farkındalık ve tedbir alma oranı hızlı bir şekilde artmış.
Türkiye'de ilk vakanın görüldüğü 11 Mart tarihinden sonra da ivedilikle kısıtlamalar hayata geçirildi. Okulların, eğlence yerleri, kahvehane ve lokantaların kapattırılması kararı birçok ülkeden hızlı alınmış kararlardı. Ardından altmış beş yaş üzerindekilere ve sonrasında da yirmi yaş altındakilere sokağa çıkma yasağı getirildi. Başka zaman kısıtlamalara karşı olan kesimler bile sokağa çıkma yasağı ister hale gelmişti. Sağlık Bakanlığı'nın salgın ile ilgili ilk baştan yaptığı bilgilendirmeler dünya ortalamasının altında vaka ve ölüm istatistiklerimiz olmasını sağladı. Ancak, Süleyman Soylu'nun Bakan olduğu İçişleri Bakanlığı da ilk baştan beri kısıtlamalarla etkin bir süreç yönetti. Buna Vefa Destek Hizmeti, sokak hayvanlarının beslenmesi gibi birçok hizmet ile sadece kendi alanını değil belediyelerin PR yaparken ihmal ettikleri birçok alandaki boşluğu doldurdu. Sosyal mesafe kuralını ihmal edenlere caydırıcı cezalar kesildi. Yollarda trafik polisleri araç kullanıcılarının ateşini ölçerek riskli seviyede ateşi olanlara ilişkin yönlendirmeler yaptılar.
Tüm bunlara rağmen vaka ve kayıp sayıları da artıyordu. Nitekim 10 Nisan 2020 tarihinde havanın diğer günlere nispeten daha sıcak olması ile cadde ve sokaklarda oldukça fazla insan vardı. Sağlık Bakanı'nın günlük mutad açıklamasından bir süre sonra saat 22:00 sularında saat 00:00'dan itibaren hafta sonu için sokağa çıkma yasağı açıklandı. Bunun üzerine vatandaşların bir kısmı bakkal, market ve büfelere akın etti. Büfe ve bakkallardan alınanların büyük kısmını da maalesef acil ihtiyaç sayılamayacak ürünler oluşturuyordu. Bakkallara akın ederek hem kendi canlarını hem de çevredekilerin canlarını riske atanların büyük bir kısmı temel ihtiyaç maddeleri için çıkmamışlardı. Bir taraftan da yasak erken ilan edilmediği için İçişleri Bakanı Süleyman Soylu aleyhine bir kampanya başlatıldı.
Soylu aleyhine Süleyman Soylu İstifa hashtagı ile istifa kampanyası başlatanlar AK Parti muhalifleri ve siyasal olarak daha çok sosyalist, Kürtçü çevreler ve bu çevrelere yakın olanlardı. Sokağa çıkanlar ile ilgili ya da ilgisiz birçok fotoğraf sosyal medyada servis edildi. Bazı bilim kurulu üyeleri de eleştirel paylaşımlarda bulundular.
Süleyman Soylu, Ahmet Hakan'a yaptığı açıklamada ‘'Zamanlaması açısından alınan karar, bakanlığımıza ait bir karardır. Bir kez daha söylüyorum: Eleştirileri de aldım kabul ettim. Hakaretleri de kabul ettim.'' diyerek sokağa çıkma yasağı ile ilgili sorumluğu üzerine aldığını ifade etmişti. Yani o gün bir Soylu açısından ‘'Bu süreci daha iyi yönetebilirdik. Bundan sonra daha özenli oluruz.'' açıklamasıydı. Kaldı ki sokağa çıkma yasağı gündüz açıklanmış olsa tüm güne yayılmış market, bakkal kalabalıkları görecektik. Elbette yine sosyal mesafe de ihmal edilecekti.
Süleyman Soylu istifa kararını neden aldı. Bu konu, bu yazının konusu değil. Sosyal medyadaki muhalif hesaplar ve muhalefet tarafından geçmişte Soylu'ya çok fazla saldırı, hakaret ve eleştiri oldu. Bunların hiçbirisinde böyle karar almadı. Bu kararında muhalefet ve sosyal medya trolleri dışında onu üzen yaklaşımlar da oldu. Bu da beklemediği kesimlerden kendisine yönelik haksız eleştirilerdi.
Demek ki bardağı taşıran bir gelişme olmuş ki Soylu Pazar akşamı saat 21:30 sularında istifa kararını sosyal medya hesapları üzerinden kamuoyu ile paylaştı. Bu paylaşım sonrasında sosyal medya üzerinde ve tüm Türk Milleti üzerine deprem etkisi gösterdi.
Sosyal medya üzerinden istifasını geri alması için kampanya başlatıldı. Organik bir şekilde başlayan kampanyada hashtaglerden öne çıkanlar;
#SüleymanSoylu 1,11 milyon Tweet,
#istifanıkabuletmiyoruzSOYLU 451 bin tweet,
#Suleymansoylu 99 bin Tweet,
#SensizOlmazSoylu 195 bin Tweet,
#suleymansoyluyalnızdeğildir 48,2 bin Tweet,
#Reis 145 bin Tweet,
#SayınBakanım 186 bin tweet,
#SayınCumhurbaşkanım 120 bin tweet,
#TürkMilletiolarakistifanıkabuletmiyoruzSayınBakanım
ve sonrasında atılan #neredekalmıştıktweeti ile toplamda 2 milyon 336 bin 900 tweet atılmış ki, iki saat gibi kısa bir sürece böylesi bir etkileşim Cenab-ı Allah her kula nasip etmez. Şimdi gelin o tweetlerdeki bazı yorumlara bakalım. ‘'Kulp'ta operasyona gittim sen vardın, Lice'de operasyona gittim sen vardın'', ‘'Seni savunacağız, tıpkı senin bizi savunduğun gibi'', ‘'15 Temmuz ve sonrasında verdiğin mücadele, terör sevicileri zindana göndermeni nasıl unuturuz.'', ‘'Vatanını milletini seven, personeline sahip çıkan bir bakandan fazlası, iki somun ekmek, luppo kola uğruna değişilmez gibi paylaşımlar sadece bazılarını içeriyor.
Süleyman Soylu'ya bu böyle güçlü bir destek olmuştu. görevi boyunca görev alanında hiç boşluk bırakmamıştı.İstifası ile ilgili olarak Zeynep Yılmaz isimli Şehit eşi ‘'Haberi duyduğumda çok üzüldüm. Eşimi kaybettiğim ilk dakikadan itibaren her zaman her dakika yanımızdaydı.'' diyor. Soylu şehit eşlerinin çocuklarının hamisi idi. “Biz Anadolu'yuz” projesiyle doğu güneydoğudaki çocukların denizi, ülkenin diğer şehirlerini görmelerini sağlamış onlara ‘birlik' ve ‘beraberlik' duygusunu aşılamaya çalışmıştı. Teröre katılımı nerdeyse sıfıra indirmiş, teröristlerin teslim olma sayıları hiç olmadığı kadar artmıştı. Neden? Çünkü, Soylu'nun başında olduğu İçişleri Bakanlığı döneminde terör ile bir yere varılamayacağını anlamışlardı. Böylelikle de Diyarbakır Analarının feryadı da bir şekilde yerlerine ulaşmıştı. Diyarbakır Anaları terör örgütüne karşı haklarını Süleyman Soylu gibi bir ‘adam' çıkıp onlara destek olmasa, onlara olması gereken güvenli ortamı sağlamasa eylemlerine devam edip sonuç alabilirler miydi? Soylu sayesinde terör kaybediyor. Ana sevgisi, huzur ve barış Türk topraklarına hakim oluyordu.
Halkın bu teveccühü bir anlamda güvenli yaşam için Soylu'nun başarılı hizmetlerinin bir sonucudur. Sayın Erdoğan'ın kendisine fırsat vermesiyle dur durak bilmeden çalışması ona Türk Milleti nezdinde ayrı bir saygınlık kazandırmıştır. Kendisi de Sayın Erdoğan'a olan bağlılığını her fırsatta dile getirmiş, Türk Milletine ve kendisine güvenerek İçişleri bakanlığı görevine getiren Başkan Erdoğan'a da mahcup olmamak adına başarısızlığı lügatinden çıkarmış bir siyaset adamı portresi çizmiştir.
Salgın esnasında alana bu kadar hakim olan bir bakana sahip olduğumuz için Türk Milleti olarak şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz. Süleyman Soylu, yaptığı hizmetler neticesinde Türk Milleti tarafından Pazar gecesi ‘soylu' bir destek görmüştür. Bu millet kendisine yapılanı hiçbir zaman unutmaz. Türk Milleti, vermiş olduğu destek ile de ne kadar ‘kadir bilir' olduğunu da göstermiş oldu. Bundan sonraki süreçte, Türk Milleti'nin geçmişte ülkesi için faydası dokunan, Mustafa Kemal, Adnan Menderes, Turgut Özal, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan gibi insanları unutmadığı gibi bundan sonraki süreçte de unutmayacaktır. Nitekim Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve son olarak da Süleyman Soylu bunun müşahhas örnekleridir.
Cenab-ı Allah sayılarını artırır inşallah.