Türk devletleri tarihi hiçbir devirde dikensiz gül bahçesi olmamıştır. Yaşadığımız coğrafya, tarihimiz, kültürümüz ve hedeflerimiz emperyalist ve sömürgeci güçler için tehlike arz ettiğinden tarihin her devrinde akla hayale gelmedik saldırılara maruz kalmıştır.
Yakın tarihimizin en acılı ve kumpas saldırılarına maruz kaldığımız yıllarından biri de 1993 yıldır. Karanlık ve karmaşık olaylarla geçen bu yılda yaşanan acı olayların, cinayetlerin ve katliamların üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen, hiçbir olay aydınlatılamamış faili meçhul kalmıştır.
Uğur Mumcu, Üzeyir Garih, Eşref Bitlis, Turgut Özal'ın ölümleri, Elazığ-Bingöl Karayolunda pusuya düşürülen 33 askerimizin şehit edilmesi, Sivas ve Başbuğlar katliamları bu karanlık yıl içinde yaşanmıştır.
Muammalar ile geçen 1993 yılında, Turgut Özal'ın vefatından(!) sonra Cumhurbaşkanı Demirel olmuştu. DYP-SHP koalisyonu ile kurulan hükümette Başbakan Çiller, Başbakan Yardımcısı da İnönü idi. Sivas Belediye Başkanı da o zamanın RP Temel Karamollaoğlu idi.
Selman Rüştü'nün “ Şeytan Ayetleri” kitabındaki hezeyanları köpürtülerek piyasaya servis edilmiş, bütün İslam dünyasında olduğu gibi Türkiye kamuoyunun sinir uçları ile oynanarak gergin bir ortam oluşturulmuştu. Siyasi ortam kargaşa çıkartmaya uygun hale gelince de Sivas ta start verilmişti.
Üzerinden 26 yıl geçmiş olmasına rağmen, Ülkemizdeki duyarlı insanlarımızın içinde kapanmayan birer yara, sönmeyen kor bir ateş olarak kalan Sivas Madımak Otelinde ağırlıklı olarak, Alevi kökenli 33 sanatçımız, 2 otel çalışanı ve 2 kişi de göstericilerden olmak üzere toplam: 37 insanımız maalesef yakılarak can vermişti.
Bu acı olayın üzerinden üç gün sonra, bu defa Erzincan-Kemaliye İlçesi Başbağlar Köyünde 33 insanımız köy camisinde kurşuna dizildikten sonra Sivas'ta olduğu gibi yakılarak can vermesi hala hafızalardaki acı canlılığını korumaktadır.
Sebebi nedeni ne olursa olsun, masum insanların canına kıyılması, yakılması asla ve kata tasvip edilebilecek bir davranış değildir. Kim yaparsa yapsın katildir, canidir. Bıkmadan usanmadan 26 yıldır zihinlere kazınmaya çalışıldığı gibi bu cinayetlerin Din ve diyanetle ilgi ve alakası yoktur.
Türkiye yolgeçen hanı gibi, Uluslararası istihbarat örgütlerinin açık eylem alanı haline geldiği için, toplumsal barışı bozabilmek adına Sivas ve Başbağlar benzeri her türlü kışkırtma bu topraklarda uygulanmış ve insanların canı yakılmıştır. 26 yıldan beri ne Sivas'ın nede Başbağların gerçek katilleri yakalanıp olay aydınlatıla bilmiştir. Ama kamuoyunda ki algı operasyonu ile Cuma namazından çıkan insanlar tarafından yakıldı fikri yerleştirilmeye çalışılmıştır.
İsteyen istediğine inanabilir. Ama olayı doğru okuyabilmek adına, bu operasyonların Türkiye'ye kimler tarafından yapıldığını anlamak güç değildir.
Uğur Mumcu cinayetinden tutun, Elâzığ-Bingöl arasında 33 askerin şehit edilmesi, Sivas Madımak katliamı ve Başbağlar vahşetini bir birinden ayrı değerlendirilmesi mümkün değildir. Çünkü bu işleri kurgulayan ve uygulayan Uluslararası istihbarat örgütleridir.
Fikirlerine katılmasam da Ankara'da Sivas'ta vahşice katli ile Elazığ-Bingöl karayolunda şehit edilen asker ve Başbağlar daki insanlarımız meşrebi mezhebi düşüncesi ne olursa olsun bizim insanımdır. Acıları acılarımızdır.
Ayrıca, Başbağlar Köyü Derneği Başkanı Mehmet Ali Dikkaya'nın: “ katliamın yaşandığı gün OHAL kapsamında olmadığı halde Başbağlar semalarında ABD helikopterlerinin uçtuğunu” söylemesi dikkat çekici bir ipucudur.
Başbağlar mağdurlarının avukatı Cüneyt Toramanın da: “ Sivas ve Başbağlar'ın birlikte planlandığını belirterek Sivas olaylarını kışkırtmakla görevlendirilenlerin, Başbağlar'a doğru yola çıktığını ve bu katliamı organize ettiğine” dair iddiaları ile olay yerinde bulunan 500 küsur boş kovanla ile ilgili balistik incelemesinin yapılmadığı ile ilgili iddiaları yenir yutulur değildir.
Ayrıca Başbağlar halkından, Hakkı Keskin'in PKK'lıların topladığı kadınlara “Siz Sivas'ta Kürt halkının temsilcilerini katlettiniz. Biz de sizin erkeklerinizi cezalandıracağız. 1938 de Dersim'de yaptığınız katliamların hesabını da soracağız. Bütün erkeklerinizi öldürüyoruz.” Mahiyetinde açıklamaları alt alta konulduğunda bu katliamların tek elden yönetilen organize işler olduğunun göstergesidir.
Hal böyle olmasına rağmen, hala, Sivas Madımak Otelini cumadan çıkan hacı abi yaktı diye düşünmek hiçbir fikir derinliği ile bağdaşmamaktadır. Olayları bir bütün halinde değerlendirip resmin büyüğünü görmek gerek…