Biz insana anne babasına iyi davranmasını emrettik. (Lokman 14 )
Çekirdek aile övgüsü modernliğin ölçüsüydü küçüklüğümüzden beri hafızalarımızda yer eden...Özgür, rahat, mutlu...
Kozmopolit şehirlerin yalnızlığında sefer tası apartman dairelerine hapisti tüm cocukluğumuz.Ninemizin masallarını , dedemizin destanlarını dinlemeden hayal gücümüzü ABD sinema mafyası şekillendiriverdi bu yıllarda.Kültürel olarak yabancılaştık geçmişimizle, çevremizle darıldık haliyle.Biraz ordan biraz burdan doğulu da batılımtrak hayaller kurduk geleceğe dair...
Peki " Biz, bu dünyaya ait değiliz." diye kan donduran notlar okumadik mı bizleri terk edip giden"Tutunamayan" fidanların ardından. Neden tutunamadı ki bu fidanlar ? Kökleriyle bağını kesen, onları böyle hoyratça kopartan neydi acaba ? Bazıları soluverdi böyle ansızın, bazıları ana babaya düşman birer mankurt haline geliverdi... Cehennem manzaralı tshirtleri sakladı içlerindeki cenneti...
Bir tarafta yalnızlık yankılanırken koskoca evlerde, sıcak bir taş çorba kaynamadan, bir çay buharına hasret bütün gün.... Bir tarafta da huzur evleri hüzün doluydu ağzına kadar tıklım tıklım... Çocuk Esirgeme Kurumları da öyle...Allah esirgesin, ailesiz, sessiz, neşesiz evlerden bizi.
Bir kere kalabalık ailede kadın cinayeti olmaz ki . Sinirler o kadar tavan yapamaz zaten, bire bir kalınmasa daima... Yaşlılar hemen girer devreye . Surat yapamazsın istesen de . Sofraya küsülmez der en azından büyükler...Sonra başlar eskilerden anlatmaya, onlarca kez dinlenilmiş hikayesini, göz göze gelip gülümsersin dağılıverir o kara bulutlar hemen...
Yalnızlık; özgürlük, baş başa kalma fikri öyle yüceltildi ki gizli kameralarla takip edilen bebek bakıcıları da ders olmadı bize sefkatsizlikleri...
Bence kalabalıklar azaltır hüznü, çoğaltır mutluluğu kalabalıkta kendisini dinlemeyi bırakır insan, ağrısını sızısını bile unutur. Büyüğe hizmet etmek, küçüğe şefkatle muamele etmek, ne güzeldir, geniş aile...
Egzistansiyalizm, nihilizm derken kendi içine dönüp/ dönüşüp (Kafka ' nın Dönüşüm ' ü gibi ) daha da yalnızlaşan insan... Hiç evden çıkmadan internetten alışveriş yapan insan... Selam vermeyen, selam almayan insan... Sosyal medyadan sosyalleşen insan ... Evinde 33 kedisiyle yalnızlığını paylaşan insan... Acziyetini çöpler ardına gizleyen insan...
Bunlar trajik geliyor bana... "Hadi gelin köyümüze geri dönelim köy - kent yaşasın yoldaş !"demiyorum, aman Engin Ardıç ' ın diline düşmeyelim de ... Biraz daha belki ... Biraz daha sıla - ı rahim... Dertlere deva olsun ... Not : Kendi eleştirimi kendim yapayım : Yahya Akengin ' in Aile Bağları ' ndaki gibi ben de bunları çekirdek ailemden yazdım ...