Yıllardan beri oldu, olacak; geldi, gelecek diye konuşulan İstanbul depremi ilk uyarısını yaptı. İstanbul depremi felaket senaryoları ile birlikte konuşulduğu için deprem fobisi yaşayan İstanbul halkının kimisi şehri terk etti, kimisi de evlerine giremiyor. Halk can derdine düştüğü için, evlerindeki sıcacık yatağını bırakmış sokaklarda yatıp kalkıyor.
İstanbul halkının kendisine hizmet etsin diye seçtiği, zor zamanında görmek istediği İmamoğlu ise depremde koordinasyonu sağlamak üzere Ankara'dan Cumhurbaşkanı Yarımcısı, İçişleri Bakanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı geldiği ve Valilik Makamında yapılan kriz toplantısına “çağrılmadım, işim vardı” gibi geçerlilikten uzak mazeretler üretip, kriz toplantısına katılmayarak kriz içinde kriz doğurdu.
Yeter artık, gerçekten yeter Sayın İmamoğlu. Siz İstanbul Büyükşehir Belediyesinin meclis çoğunluğu olmayan Başkanlığını kazandınız. İstanbul Şerifi veya Eyalet Başkanı olmadınız. Yeni rütbe takmış onbaşılar gibi, rütbelerine hiçbir şeyi görmeyen asker durumuna düşmeyin.
On General gibi davranmayı bırakıp, artık bu ülke de bir hükümetin ve işleyen kurumlarının olduğu gerçeğini kabullenip, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını, kanun, tüzük, genelge ve devlet geleneklerine göre ifa ediniz.
Türkiye Devleti Cumhuriyeti köklü bir devlet geleneğine sahiptir. İller de 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu ile yönetilmektedir. Bu kanun gereği il, büyükşehir vasfında olsa da en üst makam, Valilik Makamıdır. Kriz hallerinde, kriz masası da Valinin başkanlığında yürütülür ve koordine edilir. Deprem ve Sel gibi doğal afetlerde, sağlık, güvenlik, önlemlerinin alınması gerektiği için belediye hizmetleri dahil olmak üzere bütün kurumların en üst yöneticilerin eksiksiz katılım sağlar ve üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yapar.
İstanbul'da meydana gelen deprem ile ilgili krizi yönetmek, halkın yaralarını sarmak ve gerekli hasar tespitini yapmak için Cumhurbaşkanı Yardımcısı, İçişleri ve Çevre ve Şehircilik Bakanı geldiği için, halde Kriz masasında görevli olan her kurum, en üst yöneticisi ile toplantıya katılması ve krizin çözümüne yardımcı olmakla mükellef olmasına rağmen, İstanbul deprem krizinde, krizi çözmeye yardımcı olmak bir tarafa en büyük kriz İmamoğlu olmuştur.
Çağrılmadım dediği toplantısına, çağrı yapıldığı ortaya çıkınca bu defa işim var mazereti ile toplantıya katılmadığı, yerine de kanun ve devlet geleneğine uymayan bir şekilde genel sekreter yardımcısı ve daire başkanı ünvanlı personeli göndermesi ortaya çıkmıştır. Bu hem İstanbul halkına, hem devletin hiyerarşi geleneğine uygun olmayan, hakaret içerir bir davranıştır.
Seçim çalışmalarında Ordu Havalimanında yaşanan, devletin valisine, “Basit”- “İt” tartışması yaşadık. İstanbul'u sel bastığında, “bana tatil yakışıyor” diye Bodrum'a tatil çıktı. Göstermelik olarak sabah geldiği İstanbul'dan akşamında geri döndü. Kayyum ataması yapılan illere gidip HDP'liler ile kucaklaması ile başlayan siyaseti germe çalışmaları sonrasında, İstanbul'da yaşanan depremde çıkardığı krizi gördükten sonra, tatil sana çok yakışıyor, gölge etme tatile git diyesim geliyor.