Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Pınar Arslan

Şiddetin Her Türlüsüne Hayır!

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült


Şiddeti kategorilere ayırmak, onu çözmekten çok derinleştiriyor. Cinsiyete, yaşa veya mesleğe
göre şiddeti ayrıştırmak, sorunu çözmek yerine daha da karmaşıklaştırıyor. Çünkü her
ayrıştırma bir slogana dönüşüyor ve bu sloganlar, olayı normalleştirmekten başka bir işe
yaramıyor. Diğer şiddet türlerini arka plana iten bir yarışa dönüşüyor.

Şiddet tümüyle kötüdür, her haliyle iğrençtir. Kadına, çocuğa, erkeğe, hayvana fark etmez,
her türlüsü aynı ölçüde zalimliktir. Biz sadece bir alanı iyileştirmeye çalışırken, diğer
mağdurları görmezden geliyoruz. Şiddet bir döngüdür. Her türlü şiddete eşit tepki verelim ki
bu sarmal bir sonraki adıma geçmesin.

"Çocuğa dokunma!"  Peki, yaşlıya dokunulsun mu?
"Kadına şiddete hayır!"  Peki, erkeğe şiddet kabul mü?
"Sağlık çalışanına şiddete hayır!"  Öğretmene şiddete evet mi?

Kimsenin canı bir diğerininkinden daha kıymetli değil. Bir köpeğe şiddet uygulanırken sessiz
kaldığınız için aynı kişi günün birinde kadına da şiddet uyguluyor. Bugün erkeğe vurulur, ses
çıkarmazsın; yarın aynı kişi kadına da vurur. Şimdi bu konular açılınca da yanlış anlıyor
insanlar. Çok hassas bir konu çünkü. Erkeğe şiddetin yeri mi şimdi kadınlar bu kadar acı
çekerken deniyor? Ama birini bitirmeden diğerini engelleyemeyiz bu mümkün değil. Ya
çözeceksek kökten çözeceğiz ya da daha çok anne ağlayacak.

Sloganların Altındaki Tehlike

Hadi bir test yapalım: “Kadın” dediğimde aklınıza ilk gelen üç kelime nedir? Eğer biraz
haberleri ve sosyal medyayı takip ediyorsanız, muhtemelen “şiddet”, “taciz”, “tecavüz” gibi
kelimeler gelir. Çünkü bu kelimeler adeta beynimize kazındı. Her biri birer slogan oldu.
Sürekli bu sloganları duymak, güvensiz hissetmemize ve bir gün bizim de kurbanlardan biri
olacağımıza dair inanç oluşturmamıza neden oluyor.

Şiddet ve Cinayet Magazin Konusu Değildir!

Şiddeti ve cinayeti bir magazin haberi gibi sunmak, sorunu çözmek yerine daha da
derinleştiriyor. Günlerce aynı konuyu konuşmak, tanınmak isteyen hasta ruhlu insanlara yol
gösteriyor. "İnsan tanınmak için bunu yapar mı?" demeyin. Sosyal medyada insanların ünlü
olmak uğruna neler yaptıkları ortada, üstelik bunlar "normal" olanlar. Peki, hasta ruhlu olanlar?
Onlara "Bütün ülke seni konuşsun istiyorsan cinayet işle ya da şiddete başvur" mesajı
verilmiyor mu?

Eskişehir'de yaşanan trajik olay akıllarda. 18 yaşında bir genç, rastgele kişileri bıçakladı.
Arkadaşlarına attığı mesajda ne diyordu? “Öyle bir şey yapacağım ki herkes beni konuşacak!”
İşte böyle, şiddeti sürekli gündemde tutarak bunlara davetiye çıkarıyoruz. İsimler değişiyor,
olaylar tekrarlanıyor. Çünkü ne yazık ki, şiddete ve cinayete herkes aynı tepkiyi vermiyor.
Küçük bir grup bile olsa, katili ya da saldırganı kahraman gibi gösteren ve olayı öven insanlar
çıkabiliyor. Ee hem bir grup seni kahraman ilan etsin, hem tüm Türkiye günlerce konuşsun,
hem insanları korkutmuş ol, hayatında yanına bile yaklaşamayacağın ünlüler senin adını
öğrensin… Bunlar hasta ruhlar için büyük avantaj. 85 milyonun içinde ne fikirler, ne
düşünceler var.

Rehabilitasyon Şart!

Ceza alan kişilerin topluma kazandırılması şart. Eğer hakim müebbet vermediyse bu kişinin
bir gün dışarı çıkmaya hazır hale gelmesi gerek. Ama gerçekte ne oluyor? İçerideyken bile
“Çıkınca kimlerden intikam alsam?” diye plan yapıyorlar. Hala şiddet, cinayet isteği var.
Bir canlıya zarar vermenin ne kadar korkunç bir şey olduğunu o kişiye cezaevi öğretmeli.
Öğretemiyorsa, o kişi dışarı çıkmamalı. Böyle bir kişinin topluma karışması, yeni felaketlere
davetiye çıkarmaktır. Bu noktada haftalık ya da terapi seansları, empati duygusunu
güçlendiren kitaplar, filmler, belgeseller büyük rol oynayabilir. Elbette bu konuda uzmanlar
daha iyisini bilir. Cezaevlerinin "yatıp çıkma yeri" değil, "rehabilitasyon yeri" olması
gerekiyor.

Mahkumlar hakkında detaylı raporlar tutulmalı. Eğer bir kişi cezasını tamamlamışsa bile,
içerideki davranışları ve rehabilitasyona verdiği yanıt dikkate alınarak tahliye edilip
edilmeyeceğine karar verilmeli. Cezası bitmiş olabilir ama ruhsal durumu topluma karışmaya
uygun değilse, o kişi dışarı çıkmamalı.

Unutmayın, şiddet bir sonuçtur! Yukarıda bahsettiklerim, bu korkunç sonuca karşı
kısa vadede izlenebilecek adımlar. Ancak uzun vadede asıl çözüm, şiddetin
kökenlerine inmeyi gerektirir. Bu da, anne karnından başlayan eğitimin, ardından
gelen aile, çevre ve okul hayatının derinlemesine ele alınmasını zorunlu kılar. Her
olayda parmaklar yalnızca yargıya çevrilse de, şiddeti doğuran ve besleyen asıl
sebepler, ailede, okulda ve sosyal çevrede saklıdır. Bu sorumluluk yalnızca bir
kurumun değil, hepimizin omuzlarındadır.

  YORUM YAP / YORUM OKU
PINAR ARSLAN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS