Beşiktaş oyun başarısının çoklu, döngülü pas örüntülerine bağlı olduğunu daha önce söylemiştik. Ama Beşiktaş'ı gerçek manada bir skor makinesine dönüştürecek olan şey çoklu ve döngülü pas alış-verişinin, Türkiye standartlarının üstünde bir hıza kavuşması ve bu hızın yarattığı geniş alanların, final vuruşunu mümkün kılacak bir taktik düşünceyle, tahkim edilip, desteklenmesi gerekir.
Hiç kuşkusuz kolay bir şeyden sözetmiyoruz. Bu iş için uzun bir zaman dilimine ihtiyaç var ve lig başlamışken çetin bir rekabetin ortasında bu türden kararlar alıp, onları uygulamaya sokmak yüksek riskler taşır. Ama Beşiktaş'ın cidden Türkiye standartlarının üstüne çıkabilmesi de bu cesur kararların alınmasıyla ancak mümkün olabilir.
Bursaspor maçının ilk yarım saatinin gösterdiği gibi, hem hücumda hem rakibi karşılamada, özellikle de sol tarafta sözünü ettiğimiz çoklu ve döngülü pas örüntülerine katılacak ve katkı yapacak enaz iki oyuncuya ihtiyaç var. Ersan Gülüm ve Quaresma'nın pozisyonlarını daha yaratıcı tarzda yorumlayabilecek iki oyuncudur sözünü ettiğimiz.
Kelimenin tam anlamıyla anarşizan ve ritim bozucu oyun karakteriyle Gökhan Töre, mutlaka bu oyun kurgusu içinde dizginlenmelidir. Gerek kenara atılan toplarla buluşmasında rakip defansı rahatlatan adam eksiltme arzusu (çünkü adam eksiltmek için aradığı uygun pozisyon rakip defansın yerleşmek için ihtiyaç duyduğu zamanı bulmasına neden oluyor) gerekse de kendisine atılan derin paslarda kendi arkadaşlarını hiç beklemeksizin dikine oyun isteği hem o'nu yalnızlaştırıyor, hem de organize olma fırsatını bulamadan Gökhan Töre bu fırsatları heba ediyor.
Ertuğrul Sağlam'ın, Rıza Çalımbay'ın Kasımpaşa maçında Beşiktaş'a karşı kurguladığı bol temaslı, agresif oyundan epeyce ilham aldığı anlaşılıyor. Özellikle Serdar Aziz'in Gomez'e yaptıkları sadece ahlaksızlıkla açıklanamaz, bunun adı düpedüz terör uygulamaktır. Buna Bursaspor seyircisinin çok çirkefce, korner atışı yapmak isteyen Beşiktaş'lı oyuncuların tepesine yağdırdığı çakmak, su, bozuk para yağmurunu eklediğimizde atmosferin ne denli spor ahlakından yoksun olduğunu başka kelimelerle anlatmaya gerek yok.
Elbette bir şampiyonluk adayını bundan daha sert atmosferlerin beklediğini Şenol Güneş benden çok daha iyi biliyordur ve yine Şenol Güneş'in bu tür sert ve agresif oyunları etkisiz hale getirecek önlemler alacağından da kuşkum yok. Belki birkaç küçük ipucunu hatırlatmakta fayda var. Çok temaslı ve agresif oynayan takımlar esasında rakibine en geniş alanları bırakan takımlardır. Eğer psikolojik olarak bu kadar güdümlenmiş bir takıma karşı oynuyorsanız sizin yağacağınız en önemli şey 1) ne pahasına olursa olsun soğukkanlılığınızı korumaktır, 2) adeta kızgın bir boğayı andıran agresif oyuncuları pas alış-erişi ile sersemletmektir. Yapılacak en kötü şey öfkelenerek, o öfkeyle rakip takımın ekmeğine yağ sürmektir.
Beşiktaş, Şenol Güneş'le birlikte, Bursaspor tarafından şekillendirilen bu maçın psikolojisinden çıkamadı. 89. dakikada Oğuzhan'ın attığı gol de bu psikolojiye dahil. Beşiktaş rakiplerinin oluşturduğu psikolojik atmosferi kırıp onlardan farklılaşmadığı müddetçe bu ligde istediği sonuçlaı elde edemez. Sır; rakiplerine benzememek ve maç psikolojisi dahil oyun ve maçların tümünde rakiplerinden farklılaşmayı becermektir.