Abisi Nurettin Demirtaş'ın 2007'de Genel Başkanlık yaptığı DTP'de Grup Başkanvekilliği yaptıktan sonra DTP'nin kapatılması sürecinde yeni kurulan BDP (Barış ve Demokrasi Partisi)'ye geçerek partinin 1 Şubat 2010 tarihinde yapılan olağanüstü kongresinde Genel Başkan seçilmiştir.
Vikipedi Selahattin için aynen böyle diyor. Siyasi geçmişi öyle çok derinlere inmiyor. Gençlik Kolları Başkanlığı yapmamış, siyasetin alt kademelerinde sürünmemiş. Milletvekili olabilmek için temayül zorlamalarına maruz kalmamış.
Diyarbakır İHD'de yöneticilik ve serbest Avukatlık yapmış. Bugünlerde ise her söylemi, özellikle Doğan medyası için (sahte) ayetler hükmünde. Selahattin'i parlatma operasyonu emri büyük ihtimalle Amerika'dan geldi.
Nasıl Olsa Selahattin'de Amerika'da ders gördü ve zikrini burada yaptı. Aldığı dersler işe yaramışa benziyor ki, 7 Haziran seçimleri öncesi Eflatunlaştı. Beyaz Türkleri sahte gülücük ve sözcükleriyle tavlamayı başardı. Nişantaşı ona biat etti ve onun söylemlerini papyonlaştırdı.
Selahattin'i anlama kılavuzu, onun dün ve bugün sarf ettiği sözlerinde gizli. Karşımızda tam bir demagog var. Bütün siyasi söylemleri monologlar üzerinden yürüyor. Bu anlamda da tam bir cerbeze ustası…
7 Haziran Genel seçimleri öncesi cümlelerine ve eylemlerine ayar veren bir politikacı. Bir parlıyor, bir gülüyor, bir yumuşuyor ve bütün bu dalgalanmalarda sempatik durmak için her şeyi alttan alıyor. Tam bir demokrat kesiliyor ve Güvercin edalı.
Genel Seçim sonrası avını izleyen bir baykuş ve gülümseyen ama o kadar da yırtıcı duran bir şahin ama Güvercinden eser kalmıyor. Selahattin Demirtaş'ın söylemlerini izlerseniz karşımızda önemli bir projenin olduğunu görürsünüz.
Selahattin kimin projesi!?
Sabah gazetesinin Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, Öcalan'ın İmralı'da görüştüğü devlet heyetine, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için; "Ben bu toprakların ürünüyüm ama Selahattin Demirtaş 'uluslararası proje" dediğini öne sürdü.
Bu bir iddia, bu söylendi mi söylenmedi mi onu bilmiyoruz ama görüntü zaten onu ele vermeye yetiyor. Demek ki Amerika Abdullah Öcalan'ı devre dışı bırakmak istiyor ve onun yerine yeni bir isim sürüyor.
Amerika eğittiği ve donattığı Selahattin'i yeni Kürt önderi olarak sunmaya çalışıyor. Bu tutar mı? Bence tutmaz.
Neden mi?
Eğer Öcalan gerçekten yukarıdaki sözleri söylediyse altı çizilmeli ve önemlidir. Öcalan ne diyor, “ben bu toprakların ürünüyüm.” Kesinlikle tespit doğru… Öcalan olmasaydı bugün ne PKK hareketi olurdu, ne siyasi kanadı HDP olurdu ve ne de Selahattin olurdu.
HDP tabanı Selahattin'e değil, Abdullah Öcalan'a bağlıdır ve eğer “Başkan kim olsun dense”, ‘Öcalan bizim başkanımız ve önderimizdir derler” ve Selahattin'e de;
“Selahattin Demirtaş! HDP var oldukça, HDP'liler bu topraklarda nefes aldığı sürece sen Başkan olamayacaksın! Selahattin Demirtaş! Seni Başkan yaptırmayacağız, seni Başkan yaptırmayacağız, seni Başkan yaptırmayacağız!”
Abdullah Öcalan ne demiş, Müderrisoğlu'nun duyumları bunlar, "Ben giderek izole olurken Selahattin göz göre göre parlatıldı!"
Bu parlatma meselesi önemli. Siyaset uzun solukludur. Öyle birkaç günde siyasetin yıldızı olmazsınız ama Selahattin öyle değil. Kısa bir süre içerisinde parlatıldı, allandı, pullandı ve Kürtlere servis edildi.
Suruç'taki bombalama faciasının ardından şahinleşen Selahattin Demirtaş, akla hayale gelmeyen suçlamalarla Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'yi hedef almaktan çekinmedi.
Siyasetini Recep Tayyip Erdoğan üzerinden kurgulayan Demirtaş'ın söylemleri o kadar hızlı bir şekilde değişiyor ki. Çok fazla özür barındıran söylemleri anbean değişebiliyor.
Şahin Selahattin Demirtaş şimdi yeni bir türkü tüttürdü. Diyor ki; “Tek biricik yolu müzakeredir. Konuşmadır. İnsanların sorunlarını konuşarak çözmesi erdemdir. Karşılıklı ellerin tetikten çekilerek konuşmak doğru olandır. Bu masadan konuşarak anlaşarak uzlaşarak kalkabiliriz. Masalar bunun içindir.”
İyi de bu sürecin tıkanmasına neden olan senin ve partinin söylemleri değil mi?
Evet, çözüm süreci devam etmeli ama Selahattin de artık gerilim siyaseti üretmemeli ve terörle arasına mesafe koymalı. Silahların susması için gerekirse canlı kalkan olmalı. PKK'ya silahı bırak demek yetmiyor, her zaman çok rahat görüşebildiği örgüte gitmeli ve “artık yeter” demeli.
Kısadan özü Selahattin samimi olmalı ve gerçekten barışın tarafında yer almalı. Her gün asker ve polisler şehit edilirken Selahattin çok da sempatik durmuyor.