Bir arkadaşım :
- Başörtüsüne özgürlük!
Diye başladı yozlaşma, demişti...
Daha fazla, daha fazla özgürlük !...
Özgürlük fetişisti olundu artık her anlamda yani...
Başörtülü balerine kadar gelip dayandı ya iş !
Anahtar kelimeler...
Kelimeler , anahtar işte, sihir gibi gibi...
Rahman ve Rahim adıyla demişlerdi tercümede ya onun aslı Rahman ve Rahim adına, olasıymış...
Öyle farklı ki...
O' nun adına olunca sorumluluğumuz artardı sanki de Tv ' de şans oyunu oynayan teyze daha dikkatli dua (!) ederdi paradoksal olarak belki , ne dersiniz ?
Eh napalım ?
Napalım ?
Neme lâzım demeyelim en azından dilimiz döndüğünce yazalım...
Basat ' ın Tepegöz ' ü Öldürmesi geliyor o zaman hemen aklıma...
( meslekî dezenformasyon:)))) )
Ki orada bir günah...
Bireysel bir günah...
Çobanın peri kızına karşı işlediği günah, Tepegöz olup gelip topluma musallat oluyordu ya hani...
Önce arkadaşlarının burunlarını ve kulaklarını...
Sonra...
Atları , koyun sürülerini ve insanları yemeye başlıyordu ya Tepegöz...
Eliyle diliyle kalbiyle günaha buğzetmeyen/ edemeyen mazlum halk...
Aslanlar tarafından büyütülen Basat ' ın kahramanlığına zekâsına teslim oluyordu nihayetinde...
Bizim durumumuz da mâlum...
Burnumuzu kulağımızı kemirmeye başladı işte Tvl'erdeki korkunç yozlaşma...
Ballandıra ballandıra anlatılan cürümler...
O cürümler Tepegöz olur sonra...
Midesi büyür , büyür...
Kocaman kocaman , iyiden güzelden doğrudan yana ne varsa yutar hafazanAllah !
Hani devesinde giden seyyahtan su istenince inmişti deveden de bu fırsattan istifade devesini çalan hırsıza:
Aman , bu yaptığını kimseye anlatma , insanlar su bile vermez olur ha birbirine !
Dediği gibi...
Sen...
"Şeker söyle...
Kaymak söyle...
Bal söyle..."
Nüket Belsan Taşören