Birinci turda sonuçlanan Milletvekili ve ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı kesin seçim sonuçları resmen ilan edildi.
Milletvekilleri ve yeniden seçilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TBMM yemin ederek görevlerine başladı, Yeni Bakanlar Kurulu belirlendi, devir teslim yapıldı ve yeni bakanlar görevlerine başladı.
Seçimin kazananı ve kaybedeni, aldıkları oylar ve kazandıkları milletvekilleri apaçık ortada. CHP Seçimin kaybedeni olduğunu kabullendi ve istifalar peş peşe geldi. Buna rağmen -ismi lazım değil- bazıları avazının çıktığı kadar “Ne kaybetmesi kardeşim, Kılıçdaroğlu kazandı” diye bağırıyor ve yazıyor…
CHP yetkilileri, “Oylarımız falan çalınmadı, biz resmen seçimi kaybettik” demelerine rağmen kendini aydın ve çağdaş yazar olarak niteleyen bazı gazeteciler, “Bunu söylemek yenilgiyi kabul etmek olur. Erdoğan'ın oyu 40-42 civarında” diye itiraz ediyorlar…
“Tırlattılar” diye haberleştirilecek kadar seçimi kazandığını zanneden Kılıçdaroğlu taraftarlarının üyelere özel sosyal medya grubu kurup kendi aralarında CHP'nin ve Kılıçdaroğlu'nun seçimi kazanmış gibi davrandıkları ve halisyona dayalı, gerçekleşmesi mümkün olmayan haberleri gerçekmiş gibi paylaşmaları ise olayın vahametini gösteren başka bir konu.
Sonuçta aşırı doz ile verilen gaz ve yalan haberler ile kandırılan seçmen kitlesi için “Olacağı buydu… Aklımıza mukayyet ol Yarabbi” dedirtecek cinsten bir manzara…
Adamlar seçimi kazanacaklarına o kadar inanmışlar ki şimdi yenilgiyi bünyeleri kaldıramadığı gibi bir de beyinleri yenilgiyi kabullenemiyor.
Bütün dünya Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimi kazandığını kabullendiği, tebrik etmek için dünya liderlerinin sıraya girdiği yemin törenine 78 Ülkenin Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı ve Başbakan seviyesindeki devlet büyüklerinin katılmasına rağmen onlar seçimi Kılıçdaroğlu'nun kazandığını zannediyorlar…
Anormal bir davranış olmasına rağmen gerçek dışı olayları olmuş gibi sergileyen ve açıklama yapanlar için İnce'nin dediği gibi bu güruh “Siyasi Şizofren” mi yoksa yalan söyleme hastalığına mı (Mitomani) tutuldular diye düşünmeden edemiyor…
Gerçekler ve sonuçlar itiraza mahal bırakmayacak şekilde apaçık ortada iken insanların gözlerinin içine bakarak bu şekilde yalan söylenmesi ve olayların gerçeklerin tam tersi bir şekilde çarpıtılması sonrasında ortaya çıkan manzarayı açıklamak için insanın aklına başka bir şey gelmiyor.
Tabi bu durum Psikiyatri bilimini ilgilendiren bir konu… Ancak halk sorunun farkındaki her zamanki gibi ufak ufak bu durumu “Yalan söylemek parayla olsa, bunlar kredi çeker yine de yalan söylerler” diye tiye alıyorlar…
Bazıları kendilerine alim (Aydın) kendileri haricindekilere de cahil, yoksul halk kitleleri ve koyun gibi yakıştırmalar ile aşağılamaktan başka hiçbir şeye gücü yetmeyen burnundan kıl aldırmayan bu zavallıları halk “Kaybetmeye Mahkûm Olanlar Kulübünde” koruma altına alınmış bireyler olarak görüyor.
Tabi ki şimdilik bunlar istisnai durumlar belki ama hızla yayılma eğilimi gösterdiği içinde acilen çözüm bulunması gereken bir durum… Çünkü seçim öncesi anket firmaları ve TV ekranlarından verilen gazlar ile seçimleri kazanacaklarına inandırıldıkları için seçim sonrası yenilgiyi kabul etmekte zorlananları için Mitomani 'ye (Yalan Söyleme Hastalığı) meyli olanların hastalıklarının nüks ettiği apaçık görülüyor.
Hani kamuda görev alacaklar için bilgi belge isteniyor ya, bazı yerlerde “Basın Kartları” içinde “Mitomani” meyli olmadığına dair psikiyatrı raporu mu istense acaba gibi tartışmaların yapılması gerçekten düşündürücüdür.
Biz halk olarak rahatız, çünkü işin kolayını bulduk. Bu cenah kime iftira atıyor ve kime itibar suikastı yapıyor “Okları ile kime hedef alıyorsa bu işin içinde bir çapanoğlu vardır.” diye o kişi, kuruluş ve konuyu daha dikkatli ve titiz izliyoruz…
Mesela bu cenah, “Yeniden Refah Partisi'nden (YRP) Konya Milletvekili seçilen Ali Yüksel'in üç eşinin olduğu ortaya çıktı. Yüksel'in Meclis'e girmesine kadın hakları savunucuları tepki göstererek, “Bu şahısın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulunması hatadır, kusurdur, suçtur ve kadınlar adına ihlaldir” gibi haberler ile Ali Yüksel'in şahsında YRP hedef aldılar….
Sonradan anlaşıldı ki bahsi geçen milletvekilinin 1971 yılında evlendiği ilk eşi 2005 yılında vefat etmiş. İkinci eşi ile de geçinememiş 2018 yılında boşanmış… Sonradan da şimdiki üçüncü eşiyle evlenmiş…
34 yıl gibi gençliğindeki evliliğini ilk eşi ile birlikteliğini sürdüren bir insanın sonrasındaki evliliklerini alt alta toplayıp 3 eşli diye yapılan tezviratın yalan olduğu ortaya çıkması sonrasında, kadın dernekleri ve yalan üzerinden YRP yıpratmaya çalışanlar çıkıp özür dilerler mi? Kesinlikle hayır… Bu yalanı gerçekmiş gibi söylemeye devam edeceklerine emin olabilirsiniz.
Birde bu dönemde HÜDA-PAR'ın seçime girmesi birilerini bir hayli rahatsız etti. HÜDA-PAR Genel Başkanının mesleği avukatlık olduğu için Gaffar Okkan'ın katillerinin avukatı olduğu ve 1990'lı yıllardaki faili meçhul cinayetleri Hizbullah ile irtibatlandırıp yüklendiler…
Seçim sonrasında HÜDA-PAR'dan milletvekili seçilenlerin TBMM yemin metnini okumayacakları ile ilgili haberler gündem oldu. Bu nedenle de Meclisteki Yemin Etme töreninin geri bırakıldığı yazıldı çizildi.
Sonradan görüldü ki HÜDA-PAR dan milletvekili seçilenler usulüne uygun yeminlerini ettiler ama PKK ile iltisaklı HDP'nin devamı Yeni Sol Partiden seçilen vekiller İstiklal Marşı söylenirken yaptılar yapacaklarını ama HÜDA-PAR ile ilgili kurmaca haber üzerinden ortalığı yıkanlar YSP'nin yaptığı saygısızlığı ve halkın %52,18 ile seçilen ve T.C. temsil eden Cumhurbaşkanın Meclis Genel Kurulunda muhalefet partilerinden (CHP-YSP)'nin halk iradesini yok saymalarını görmezden ve duymazdan geldiler…
On üç milyon mülteci ve iki milyon Suriyeli seçmen üzerinden yapılan şişirme ve yalan haberlerinde inandırıcılığı kalmadı.
Büyükşehirlerde bu tür yalan haberler bilmeyenler arasında belki bir karşılık bulabilir ama taşrada bu yalanlar alay konusu oluyor. Çünkü tarım işlerinde çalışmak üzere konaklamış binlerce göçmen tarım işçisi var. Bunlardan hiçbirinin birinci tur ve ikinci tur seçim zamanında köylerde olmasına rağmen hiç birisi sandığa gidip oy kullanmadıklarını herkes görüyor.
Atalarımız boşuna “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” Diye söylememişler… Bunun yanında birde “Gerçeklerin her zaman ortaya çıkma gibi özelliği” olduğu unutuluyor ama sonuçta söylenen yalanlarda gerçeklerde ortaya çıkıyor ve bazılarına yalancı sıfatını ekledikten sonra delip geçiyor...