Gerçeklerin er veya geç ortaya çıkmak gibi bir alışkanlığı vardır.
Saraya çıkan CHP'li iddiası ile ilgili başlayan tartışmalardan sonra; söz döndü dolaştı, zaman içinde basının ve mensuplarının yapmış oldukları yalan, yanlış ve asparagas haberlere geldi.
Her nedense şimdilik günah keçisi Rahmi Turan, kıyısından köşesinden de Uğur Dündar seçildiği için yalan ve asparagas haberlere örnek olarak, 1987 yılında TAN gazetesinde yayınlanan “ Sakallı Bebek” haberi gündeme geldi.
Sakallı Bebek, benzeri yalan yanlış, masa başında üretilmiş hiçbir asparagas haberi doğru bulmuyorum. Ancak şimdiye kadar, bu kadarı da olmaz dedirten saçma sapan, o kadar çok yalan, yanlış, asparagas, iftiraya varan haberlere şahit olduk ki, inanınız “ Sakallı Bebek” onların yanında masum ve günahsız kalıyor.
İrtica haberleri, büstlere saldırılar, milliyetçi muhafazakâr insanlara yapılan itibar suikastlarının birçoğunun içi boş, masa başı haberler olduğunu artık herkes biliyor ve kimse de bu gerçeği inkâr edemiyor. Yakın bir zaman sonra “Sakallı Bebek” haberinde olduğu gibi bu tür iftiraya varan haberleri yapanlarla ilgili itirafların da geleceğine şüpheniz olmasın.
Müslüm-Fadime, Ali Kalkancı-Emire; Müftü karısı gibi organize, düzmece ve akla hayale gelmeyen binlerce asparagas haber, günah abidesi gibi orta yerde sıranın kendilerine gelmesini bekliyor.
Şimdiler de benzerlerine sosyal ağlar üzerinde sıkça rastladığımız, iftira ve kumpas çetelerinin yaptıklarına benzeyen kumpas haberleri vardı. En küçük yerleşim yerlerinden başlayarak, silsile ile halk arasından, aylakçı ve boş boğazların arasından itina ile seçilmiş, derin yapının uzantısı tarafından eğitilip organize edilen, komşu köy kahvesinden duyduk gibi, kaynağı ve ucu bucağı belli olmayan yalan, iftira ve kumpas zincirleri vardı ki bunların üzerindeki sır perdesi halen aralanmış değil…
Geçen hafta başörtülülere saldırılar gündem olmuş, muhafazakâr ve milliyetçi insanların sinir uçlarına dokunmak için haberler yapılmıştı. O zamanda yazdığım gibi, kaos ortamlarının vazgeçilmez sahnesi olan, İzmir'deki Alevi vatandaşlarımızın kapılarına çarpı işareti konulması ve duvarlarına defol yazıları yazılması vatanını milletini seven hiçbir insanın yapabileceği bir davranış değildir. Yanlıştır; alçakçadır. Bu kokmuş pis bir kaos planıdır.
Başı açık, başı kapalı, Alevi'si, Sünni'si, inançlı inançsızı, partili, partisizi bu topraklarda yaşayan ve vatanına ihanet etmeyen herkes bizim insanımızdır. Hiçbir aklıselim Türk vatandaşımızın da Alevilere yapılan böyle iğrençliklere sessiz kalacağını düşünmüyorum.
Sadece itidal diyorum. Dün başörtülülere üç yerde saldıranlar ile Alevi vatandaşlarımıza bu çirkinliği yapanların ayni fabrikanın kumaşı olduklarını göz ardı etmemenizi öneriyorum. Olayları kurgulayanlar, yapanlar, gaza getirenler ve olayın üstüne körükle gidenler ayni kişiler.
Merak etmeyin, Türkiye artık eski Türkiye değil. Her köşe başında kamere var, gece gündüz sokaklarda güvenlik güçleri dolaşıyor. Bu nedenle de bu ve benzer provokasyonlar eskisi kadar elini kolunu sallayarak yapılamıyor. Hemen müdahale ediliyor. Kim ve kimlerin böyle provokatör olaylara giriştiği hemen anlaşılıyor ve failleri yakalanıyor.
Türk töresinde ve inancında yaşam tarzlarına hoşgörü ve her inanca saygı vardır. Kilise ile cami yan yanadır. İnananın inanmayan ile hiçbir derdi ve sorunu yoktur, olmamıştır. Onun için bu tür nifak tohumu ekmek için yalan dolan ile halkı galeyana getirmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmeyelim.
Milletini devletini seven herkes birlik olmak ve kenetlenmek zorundadır. Ancak o zaman bu düzmece ve asparagas haberler ile yapılmak istenenler ortaya çıkacak, Sakallı Bebeğin, tıraş ve sünnet olduğu haberlerini okuyacağız…