Rusya ve Ukrayna artık tamamen savaşın kıyısına geldiler. Sınırlara askerler yığılmaya başlandı, savaş gemileri denizlere indirildi, gizli ittifaklar imzalandı. Artık geriye sadece bir küçük kıvılcım kaldı. Sonra mı? Sonrası tahmin bile edilemeyecek kadar büyük bir yangın, yüreklerin kaldıramayacağı kadar ağır bir acı.
Rusya şimdiden yanına İran ve Çin'i almış durumda. Ukrayna'nın yanında ise Amerika ve Avrupa bulunuyor. Aslında bu gövde gösterisi Rusya ve Ukrayna arasında değil dünyanın büyük devletleri arasında. Tıpkı Güney Kore – Kuzey Kore gibi. Tıpkı Vietnam gibi. Çünkü bu güçlü devletler o kadar zeki ki hiç biri kendi sahasında savaşa girmiyorlar, kendilerine bir yer belirleyip orada dolaylı yoldan birbirlerini ezmeye çalışıyorlar ve yine -daha önce tarihte defalarca kez olduğu gibi- en büyük zararı ev sahibi yani Ukrayna görecek. Ülkeleri talan edilecek, vatandaşları kılıçtan geçecek.
Türkiye bu gerilimin tam göbeğinde bulunuyor. Karadeniz'e giden yol bizden geçiyor ve Amerika bunu kullanmaya başladı bile. İki savaş gemisini geçireceğini Türkiye'ye bildirdi. Rusya telefon görüşmeleriyle Erdoğan'ı yanına çekmeye çalışıyor. Çünkü Türkiye, Amerika'ya geçme izni vermezse Rusya rahatlığa kavuşacak. Fakat bir gerçek de var ki Türkiye Ukrayna işgalini görmezden gelemez, Rusya'nın Karadeniz'e hakim olmasına razı gelemez. Burada Türkiye'ye çok büyük bir rol düşüyor; ya aralarında anlaşmayı sağlayacak görüşmeler yapacak -ki Erdoğan bunu yapmaya çalışıyor, Putin ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve Ukrayna başkanını Türkiye'ye davet etti- yada Rusya ile Amerika arasında Ali Cengiz oyunu oynayarak bu işten karlı çıkacak.
Olayların nereye varacağını şimdiden kestirmek çok zor. Ama herkesin bildiği bir şey var ki; her defasında kıyısından dönülen bu savaş er yada geç çıkacak. Umarım Amerika ve Rusya bu çekişmeden geç olmadan vazgeçerler. Bugün ki yazımı Benjamin Franklin'in bir sözüyle bitirmek istiyorum:
“Savaşın iyisi, barışın kötüsü olmaz!”