Eğer, sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafı görmeseydim, bu yazıyı yazmak aklımın ucuna bile gelmezdi…
Fotoğrafı ilk gördüğümde pek aldırmadım, ama paylaşım çığ gibi büyüyünce olayın vahameti geldi aklıma.
Paylaşımın asıl amacı; Mozambik gezisi üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirmek.
Hani imzalanan anlaşmayla Türkiye ile Mozambik arasında resmi pasaportlar (devlet görevlileri) için vize kaldırıldı ya, birileri güya bunu ti'ye almak için meze olarak Avustralya yerlileri Aborjinleri seçmiş:
Çıplak bedenli, saçı sakalı uzun, ellerinde ok ve mızrakları olan dört Aborjin'in fotoğrafını sayfaya koyarak altına da, “işte yeni turistlerimiz” diye yazmışlar!
Yerlilerin fotoğrafını görenler de yazıyla yorumda bulunmak yerine “gülen yüz koyup” basmış kahkahayı!..
Komik bulmuşlar “yeni turistler” olarak gösterilen Avustralya yerlilerini, basmışlar kahkahayı!..
Bakmayın siz görüntüleri nedeniyle Aborjinlere gülen bu solcu arkadaşlarımıza!
Teoride solcuyuz biz; insana, insan olduğu için saygı duyarız. Bir insanın teninin rengi, kılık kıyafeti, yaşam biçimi, ya da görüntüsünün hiçbir önemi yoktur bizim için!
Biz solcular önde gelin biçim değil, özdür çünkü!
Biz solcular çevreciyizdir; yeşile sahip çıkar, ağaç kıyımına karşı durur, doğaya ve doğa ile uyum içerisinde yaşayan insanlara imrenir, büyük saygı duyarız!
Ne de olsa "Kızılderili" diye adlandıran Amerikan yerlilerine büyük sempati duymuş ve onlara yapılan zulüm ve asimilasyona karşı çıkmış bir kuşağın mirasçısıyız!
Biz solcular kapitalizme ve onun bireyi esir alan biriktirme felsefesi ve mülkiyet hırsına karşıyızdır!
Bakmayın kahkahalarla güldüğümüze; bu fotoğraftaki insanlar bizim özendiğimiz, doğa ile uyum içerisinde yaşayan, ihtiyacından fazlasını tüketip doğanın dengesini bozmayan, doğaya ve tüm canlılara saygı duyan insanlardır…
Görüntüleri nedeniyle güldüğümüz bu insanlar; mülkiyet hırsı olmayan, makyajdan kılık kıyafete kapitalizmin biçimsel esaretinin esiri olmayanladır…
Onlar saygı duyduğumuz, yaşam felsefelerine imrendiğimiz insanlardır ama biz yine güleri onlara!..
Neden mi? Çünkü ruhumuz faşist!..
Daha da kötüsü ruhumuzdaki bu faşist damarın farkında bile değiliz!..
O kadar inanmışız ki öğretimize, o kadar kutsallaştırmışız ki ideolojimizi; bizim gibi düşünmeyeni yargılamak, ötelemek, aşağılamak genetik kodlarımıza işlemiş!..
Hiç unutmuyorum yıllar önce çok sevdiğim bir arkadaşımla başörtüsü meselesini tartışıyorduk.
Yoldan geçen kara çarşaflı kadınları işaret ederek; “baksana şu karafatmalara, bunlar yakışıyor mu Türkiye'ye” diye sordu bana!
Donup kaldım!.. Fedakar, anlayışlı, hoşgörülü ve özgürlükçü arkadaşım gitmiş, yerine bir faşist gelmişti!..
Tartışma hararetlenince ruhundaki o faşist damar, çıkmıştı ortaya!..
Daha birkaç gün önce bir arkadaşım; “referandumda sen geri zekalı mısın diye soracaklar, yanıtın ne olacak?” gibisinden bir paylaşımda bulundu!..
Ben cümleyi tersinden yazıp yorumda bulununca da, paylaşımını sildiğini bildirdi!
O da diğer arkadaşım kadar değer verdiğim bir insan, ama ruhuna gizlenmiş faşizmin farkında olmaksızın, kendisi gibi düşünmeyenleri “geri zekalı” ilan edebilecek kadar ileri gidebiliyor!..
Özgürlük diye haykırıp, bir faşist gibi davranabilmek!.. Nasıl bir paradoks, nasıl bir antagonist çelişkidir bu?