Büyük gazetelerimizden birinde, “Hangi burç, hangi şehirde yaşamalı” başlıklı haberi görünce, kafayı sıyırmaya az kaldı, diye geçirdim içimden...
Ben böyle düşünüyor alsam da, belki de bu haber, o gün gazetenin en fazla okunan haberleri arasında ilk sıraya yerleşmiştir, kim bilir?!..
Zaten iki yaşamsal defosu nedeniyle bir türlü huzur bulamıyor insanoğlu; biri geçmişi, diğeri geleceği…
Geçmiş; güzel anıların yanı sıra tüm pişmanlık ve keşkeleriyle yaşanmış ve bitmiş de olsa; bir anını, dahi geri getiremeyeceğimizi bilsek de geçmişe takılır kalır, geçmişin keşkelerle biriken pişmanlık yükünü bir ömür boy taşırız omuzlarımızda…
Ya gelecek? Merakımız nedeniyle o da tüketmiyor mu bizi?
Bir kitap ya da bir film öneren arkadaşımızı, “sakın sonunu söyleme” diye ısrarla uyarsak da, nedense daha yaşamadan deli gibi merak ederiz kendi sonumuz!...
Oysa bildiğimizde; büyüsünün bozulacağını, sürprizi olmayan bir yaşamın sıkıntıdan başka bir anlam taşımayacağını bilsek de, yine de geleceğimizi öğrenmek adına hem zamanımızı, hem paramızı feda ederiz falcılara!...
Omuzlarımızda taşıdığımız geçmişin değiştirilemez pişmanlıkları belimizi büker, geleceğin bilinmezliğini bilme merakımız beynimizi yer de, sanki bugünümüz huzurlu, mutlu ve rahat mıdır?!
Kendimize odaklanacağımıza nedense başka hayatların röntgencisi olur, büyük bir merak ve hazla dikizleriz başka yaşamları!..
Kim, nerede, kiminle, nasıl, neden sorularının esiri olur, uzay teleskopundan bakar gibi bakarız farklı yaşamlara!..
İbre bize döndüğünde ise, teşhirciyizdir artık; sanki dünyanın gözü üzerimizdeymiş gibi; yediğimiz yemeği, yaptığımız çöreği, gittiğimiz yöreyi fotoğraflayıp faş ederiz sosyal medyadan!...
Aha bu selfi!..
Bu da lokantanın şefi!..
Magazin haberlerini hor görüp, “kakılmış” muamelesi çeksek de; kim, nerede, kiminle, neden, ne zaman sorularından oluşan merak zincirini bir türlü kıramaz beynimiz.
Röntgencilik içgüdümüz bir kez daha galip gelir, gazete ve televizyonda gözümüzün ilk takıldığı yer olur magazin…
Bir gazeteci arkadaşımın yıllardır sürdürdüğü ekonomi haberleri sitesinde magazin haberini görünce şaşırdım ve bir anlam veremedim!..
Sürekli olarak Murat Başoğlu'nun yat macerası haberlerini kullanınca da, yorum yaparak magazin haberciliğinin “ahı ve günahı bol”, tehlikeli bir kulvar olduğunu hatırlatmaya çalıştım nazikçe.
Ama ne fayda, Başoğlu haberlerine devam ederken, bir yandan da başladı Vatan Şaşmaz'ın hayatına mal olan o birlikteliğin dedikodularını vermeye!..
Hala her iki olaya ilişkin üçüncü kişilerin uydurduğu dedikoduları sayfasına taşıyıp magazin dünyasının en kirli dehlizlerinde yol almaya devam ediyor.
Anlaşılan denedi ve magazininin ekonomiye beş çektiğini anladı ve başladı magazin haberlerine!..
Gerçi Bodrum Başsavcılığı, Başoğlu haberlerine, İstanbul Başsavcılığı da Vatan Şaşmaz'ın yaşamını yitirdiği olaya ilişkin yayın yasağı getirdi ama dinleyen kim?...
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, misali özel hayatlar adeta teleskopla inceleniyormuş kimin umurunda?!..
Aslında günümüzün röntgenci gazeteciliğinin, ruhu röntgencilere bir armağanı olsa da tüm bu yaşananlar, insanlığa bir eziyet değil mi sizce?..